Soluksuz kalana dek beni kucaklasan bile asla tek parça olamayız.
Nezaketten daha derinlerde birbirimize dokunmak sadece acı verir.
Belki Arkan'ın gerilen bedeninden belki de sorduğum sorunun derinliğini yeni fark etmiş olmamdan... Nedenlerin bir önemi yoktu sadece sınırlarını ihlal ettiğimi hissedebiliyordum ve bunun sonuçlarının ağır olacağını.
" Arabaya bin. " Arkan'ın kulaklarımı okşayan gergin sesi her ne kadar sorumu yanıtsız bırakacağını düşündürtsede endişelenmem gereken şeyin yanıtsız kalmak değilde yanıt almak olduğunu çok geç fark etmiştim.
Arabanın kapısını açar ve kendimi güvenli, deri koltuğa atarken kapıyı arkamdan kapamış ve gözlerimi Arkan'dan olabildiğince uzağa, sağımdaki cama dikmiştim.
Ben göz temasından olabildiğince kaçınırken hastahanenin park yerinden çıkmıştık bile. Gözlerimi altımızda kayan asfalta dikmişken bilinçaltımın haykırdığı o sorunun cevabını düşündüm.
Bedelinin ağır olacağını biliyordum. Elbette böylesi derin ve Arkan'ın geçmişine dayanan bir sorunun bedeli ağır olacaktı ama neden bu riski almış ve cesur olacak saçma bir zaman daha seçmiştim?
Kıskanıyorum.
İkinci kez beynime işkence eden ve beni büyük bir günah işliyormuşum gibi hissettiren bu duygudan uzaklaşmaya çalıştım ve kendime bir kez daha hatırlattım; insan kendine ait olan bir şeyi kıskanırdı ve Arkan kesinlikle bana ait değildi.
Araba ani bir hareketle sağa dönerken girdiğimiz ara yolun bana tamamen yabancı bir yere gittiğinin farkındaydım ama yinede sustum çünkü arabada gizli bir bomba varmış ve benim sesim onu tetikleyip ikimizinde sonunu getirecekmiş gibi hissediyordum.
Eskiden yabancısı olduğum ama şu birkaç ay içinde yaşamımın her saniyesinde hissettiğim duygu yumakları boğazımda kocaman bir yumrunun oluşmasına ve nefesimin kesilmesine neden oluyordu.
Şu an bile çevremde bir şeyler oluyordu. Arkan bana tek bir kelime bile söylemeden beni yabancısı olduğum bir yere sürüklüyordu ve benim en ufak bir söz hakkım yoktu. En ufak bile ve bu kendimi, kendi kararlarımı veremeyecek kadar aptal hissetmeme neden oluyordu.
Bu benim hayatımdı ve nereye gideceğime, kimi öpeceğime ya da en önemlisi kimi seveceğime benim karar vermem gerekiyordu. Oysa ben ipi kesilmiş bir kukla gibi elden ele dolaşıyor ve insanların beni yönetmesine izin veriyordum.
" Nereye gidiyoruz? " Yanıt olarak aldığım sessizlik sorduğum sorunun Arkan'ın lügatında ne kadar saçma durduğunu yeni fark etmişdim. O sormazdı, o açıklama yapmazdı. Senin bir önemin yoktu ve eğer o istiyorsa yapmak zorundaydın.
Arabanın gittikçe kırmızı sayılara yaklaşan ibresi gözüme çarptığında arabaya bindiğimden beri kaçındığım göz teması savaşından vazgeçip ürkek gözlerimi Arkan'a çevirdim.
Kıstığı koyu renk gözleri tek şeritli yola odaklanmıştı ama beyninde dönen düşüncelerin savaşının karanlığı gözlerine vurmuştu. Onun beyninde olmasından hoşlanmadığı her düşünce için hız ibresi daha da yükseliyordu ve eğer yarın ki Medeni Hukuk sınavına girmek istiyorsam o ibrenin daha fazla yükselmesini önlemeliydim.
Gözlerimi artık neredeyse kırmızı sayıların üzerinde olan ibreden ayırıp daha sakin bir şeye odaklanmaya çalıştım ve ne yapabileceğimi düşündüm.
Benim sorularıma alışkındı, şu konudan konuya atladığım ve onun yüzde yüz saçma bulduğu sorularıma.
Öyleyse onu düşüncelerin esaretinden kurtarıp alışkın olduğu bu zamana çekmeliydim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kırağı ve Ateş
General Fiction©Tüm hakları saklıdnır. Sen benim cesaretimsin Arel. Sen benim, bir insanın boğulmadan önceki son çırpınışlarında hissettiği umudumsun. Keşke bunun için zamanım olsa, kalbinin her santimini tek tek fethederdim. Hiç doğmamış olmayı dilerdim senden ön...