38. Bölüm: Pişman mıydım?

14.1K 669 17
                                    


Sanki bazen hayata devam edebilmek için eğilmek gerekiyor.


Yıllar önce izlediğim bir filmden kopan ve beynimde turlar atan bu monolog yanımda elini tuttuğum adam hakkında düşündüğüm her şeyin küçük bir aforizmasıydı.

Arkan bendim. Arkan benim hayatımdı ve ben hayata tutunmak için başta gururum olmak üzere birçok şeyin önünde eğiliyor, boynumu büküyordum.

Pişman mıydım?

Sanırım en başından beri kendime sormam gereken soru buydu. Arkan Baray'ı sevmek için en başından beri bir şeylere boyun eğiyor önünde dizlerimin üzerine çöküyordum. En başta ideallerim sonra gururum. Arkan Baray yanında nefes aldığım her saniyede hayatımı ele geçiriyor her şeyi kendi hakimiyeti altına alıyordu. Sonrasında ise puf! Her şey yerle bir oluyor bana içinde boğulacağım bir enkaz yığınından başka bir şey kalmıyordu.

Peki pişman mıydım?

Arkan Baray'ı sevmekten, ona hayatımdaki her şeyin anahtarını vermekten, onu kendimle bütünleştirmekten pişman mıydım?

Sonuç ne olursa olsun hiçbir şey değişmeyecekti, biliyordum. En başından beri ona hayır deseydim yine bu raddeye gelecektik. Çünkü onunla tanıştığım andan beri kararları aldığım şey beynim değil kalbimdi. Ama yine de pişman değildim.

Onunla yerin en dibine doğru düşmekten, onunla yanmaktan, onun için birilerine ve en çok da kendime zarar vermekten pişman değildim. Çünkü artık hayatta ondan başka bir şey istemiyordum. Hiç istememiştim.

Hukuk okuyordum, evet. Avukat olmak benim için gerçek bir idealdi fakat ruhumun en derinlerinde sakladığım gizli arzularım sahip olmak için çabaladığım ideallerin yakınından bile geçmiyordu.

Ben daha küçük bir çocukken bile sadece var olmak istiyordum. Yaşadığımı hissetmeyi. Özgürlüğü kollarımın arasında tutmayı ve gerçek bir şeyler yaşamayı.

Gerçek tehlikeyi istiyordum, gerçek adrenalini. Lunaparktaki tamamen güvenli oyuncakların bana yaşattıklarını değil. Ben gerçekten aşık olmak istiyordum. Sırf evlenmek için en iyi özelliklere sahip birini değil. Aslında düşünüyorum da çocukluğumdan beri ben var olduğunu dahi bilmediğim biri için kuruyordum düşlerimi. Arkan Baray için.

Durum böyleyken yaşadığım hiçbir şeyden şikayet etmeye hakkım yoktu. Ben en derinlerde bir savaşçıydım ve bu ihanet sadece derinlerdeki gerçek beni ortaya çıkarmıştı. Artık kendim gibi davranıyordum. Olmak istediğim biri gibi, olmam gereken değil. Ve işte bu yüzden sevdiğim adam sana bir kez daha teşekkür ederim. Hiç bilemeyecek olsan da beni parçalara ayırdığın ve gerçek benliğimin üzerine ördüğüm duvarı yıktığın için sana teşekkür ederim.

Ciğerlerime çektiğim derin bir nefesle düşüncelerimi dağıtmaya çalıştım. İçinde Aello'nun olduğunu bildiğimiz kapının önünde el ele tutuşmuş duruyorduk.

" Neden buradayız? " dedim sesimi olabildiğince düz tutmaya çalışarak. Arkan ise cevap olarak elimi daha fazla sıktı. Sanırım bunu içeride öğrenecektim.

" Seni bu kapıya her geldiğimde neden yanımda istiyorum biliyor musun Arel? Bu kadar tehlikeli olmasına rağmen neden yanımdan ayırmadığımı. "

Avuçlarımın arasında soğuk ve kemikli eli daha sıkı kavrayarak olduğum yerde ona doğru döndüm.

Beyaz teni daha da solgunlaşmış, siyah saçları uykusuzluktan kızarmış gözlerinin üzerine düşmüştü. O kadar zayıflamıştı ki çıkık elmacık kemikleri daha önce hiç olmadığı kadar belirgindi.

Kırağı ve AteşHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin