10.2. Bölün: Büyük Bir Sorunumuz Var

39.2K 1.7K 44
                                    

  Arkan Baray

    Bardağımın dibindeki son yudumuda sistemime katarken içimdeki acının hiç olmazsa ufacık bir kısmını dindirebileceğim bir yol arıyordum.

  Ne yapabilirdim? Ne yapabilceğim hakkında en ufak bir fikrim yoktu. Ruhum daha önce böyesi bir acının altından kalkmak zorunda kalmamıştı ve elimden gelen tek şeyin düşünmek olduğunu hissediyordum.

  Puslanmış zihnimdeki görüntülerin her hücreme çektirdiği katlanılmaz acıdan kurtulmak adına önümdeki masadan destek alarak ayağa kalkmış ve kör karanlıkta yolumu bulmaya çalışarak odanın köşesindeki mini bara yönelmiştim.

  Bedenim sendeleyerekde olsa bara ulaştığında markasına ya da çeşidine bakmadan kavradığım ilk cam şişenin kapağını açtım ve bu sefer bardağa gerek duymadan kafama diktim. 

  Yakıcı birkaç yudumun ardından geri, yumuşak koltuğuma giden yolu bulmak adına ellerimi etrafımda dolaştırdığımda hemen barın önündeki tezgaha tutundum ve sanki ne aradığımı biliyormuşçasına ellerimi üzerinde dolaştırdım.

  Kısa bir gezinmenin ardından güçlü bir bantla tezgahın altına yapıştırdığımız poşeti yakıcı ağırlığıyla tek elimin içine hapsettiğimde bütün bedenim manevi ağırlığıyla titremişti.

  Ne zamandır kullanmıyordum? 

  Cevabı herkes biliyordu. Arel'in gözlerinde cesaret ve umudumu bulduğum günden beri elimi sürmemiştim ama artık ne cesurdum ne de umutlu... Her şey bok çukuruna dönmüştü ve bu sınırlarımı zorlayan acıdan birkaç saatliğinede olsa kurtulmanın tek yolu buydu.

  Geldiğim yolu bir öncekinden çok daha kısa sürede dönerken koltuğumun yanındaki masa lambasınıda açmayı ihmal etmemiştim.

  Odanın içini dolduran hafif loş ışık sadece poşeti ve içki şişemi aydınlatıyordu ve bu kadarı yeterliydi. Bu karanlık dünyada görmem gereken iki şey karşımdaydı ve başka hiçbir şeye ihtiyacım yoktu. 

  Uzanıp yerini ezbere bildiğim çekmeceyi açtım ve eski kredi kartımla önceden, sanki bu günü bekliyormuş gibi rulo şeklinde sarılmış parayı çıkardım.

  Poşeti içindekinin çeşidini bilip bilmediğimi bile umursamadan açtım ve bütün bu işlerden el ayak çeksem bile eski bir alışkanlık haline getirdiğim zulamı atmadığıma memnun oldum. 

  Masaya döktüğüm beyaz tozu kredi kartımla şekillendirdiğimde, alnımda beklentiyle biriken ter tanelerini elimin tersiyle silmiştim. 

  Hazırdım.

  Kağıt rulosunu kredi kartıyla ince bir şerit haline getirdiğim tozun başlangıç noktasına dayarken zayıflamış irademle anıların düşüncelerimi keskin bir kılıç gibi ikiye bölmesine engel olamamıştım.

  " Seni o kadar seviyorum ki... Bu bütün bir evreni göğüs kafesime sığdırmaya çalışmak gibi ve ben yakında patlayacağımı hissediyorum. "

  Tamda bu odada masa lambamın aydınlatmaya yetmediği şu köşedeydik.  

  Yüzümdeki kederli gülümsemeye engel olamadan başımı masaya dahada eğmeye devam ettim.  Belki işe yarardı? Belki tıpkı o anda olduğu gibi Arel'in kollarını gövdemde hissedebilir çenemin altına denk gelen kalın telli, vahşi saçlarının kokusunu tekrar duyumsayabilirdim.

  " Seninle ne yapacağım bilmiyorum. Bana karşı ne hissettiğini çözmek çok zor ve sen çok kırılgansın. Seni zorlarsam ne olur kestiremiyorum ama yakında bunu yapmak zorunda kalacağım. "

Kırağı ve AteşHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin