Arkan Baray.
O, küçüçük denizimden taşan kocaman bir balıkçı teknesiydi. Benim, zayıf ve amaçsız sularıma adım atmasının tek nedeni ise avlanmak. Karayı görene kadar. Beni tüketene kadar.
Her ne kadar hırçın dalgalarım onun teknesinin yolunu kesemiyor ve oltasına her zaman istediği şeyi alıyor olsada bunu yapamazdım. Ben böyle biri değildim ama nasıl biri olduğum konu onun istekleri olduğunda kolayca göz ardı edilebiliyordu. Artık bunu anlamıştım.
Yinede yapamazdım. Bu sefer oltaya takılan şey kişiliğimdi. İnsanların gözündeki yerim.
Eğer onun benden istediği şeyi yaparsam, insanların sadece değer veriyormuş gibi yaptığı ama aralarındaki tek şeyin aslında çıkar ilişkisi olduğu o insanlardan ne farkım kalacaktı. Elimdeki gerçekliği yitirmeyecek miydim? Bütün gerçekliğimi. Gerçek kimliğimi. İnsanların gözündeki gerçek yerimi. Gerçek güveni.
Belki de insanların ne düşündüğünü bu kadar umursadığım için beni kınıyorsunuzdur ama ben güçlü biri değilim. Yetiştirildiğim ve içinde bulunduğum ortamdaki ağır ve sarsılmaz tabuları yıkacak kadar güçlü değilim.
" Üstünden atla. " Arkan'ın kulağıma dolan sesi beynimin içindeki düşünce yumakları ile olan savaşımdan çıkmamı sağladı.
İçinde bilinmezliğin her tonunu taşıyan gözlerim gözleri ile buluştuğunda ise rahatça arkasına yaslanmış ve konuşmaya devam etmişti.
" Tabuları yıkmak zorunda değilsin. Seni tanıyorum Arel. Yetiştiriliş tarzını ve tabuların arasında boğulduğunu. Sadece şunu söylemek istiyorum ki hiçbir şey imkansız değildir eğer yıkamıyorsan ya özgürlüğün kanatlarını tak ve üzerinden geç ya da bir köstebek gibi kaz. Çamura ve toprağa bulanmaktan korkma ve şunu unutma herkes kendi özgürlüğünden sorumludur. En azından içinde bulunduğumuz zaman dilimi için. "
Beynim Arkan'ın cümleleri arasında yolunu bulmaya çalışırken hiçbir şey göremiyordum. Dünya giderek bulanıklaşmış ve gerçeklik kavramını yitirmiştim. Artık tek gerçekliğim Arkan'ın kulağımı okşayan sesi ve birbirine kenetlenmiş gözlerimizdi.
Dizlerim üzerinde yükselir ve onun benim aksime gayet rahat görünen bedenine yaklaşırken pişmanlığın bir çığ gibi üzerime çökeceğini ve onun altında gömülü kalacağımı biliyordum ama hayat onun yanındayken hep hissettiğim gibi yapılması gerekenlerden ibaretmiş gibi hissediyordum. Onun yanında suçluluk veya pişmanlık yoktu ama bu, bu iki duygunun içimde bir yerlerde her zaman pusuya yatıp beklemediği anlamına gelmiyordu.
Evet, bekliyorlardı ve Arkan'ın yokluğunu hissettiğim ilk anda beni avlıyorlardı.
Belki de bu yüzden Arkan'ın tişörtünü istemiştim. Onun yokluğunu hissetmemek için. Pişmanlık ve suçluluk duygularının acımasızca üzerime savurduğu o ağır kurşunların bende hayati bir yara bırakmaması için.
Ben düşüncelerim arasında oradan oraya savrulur ve geçmişte yaptığım şeylerin nedenini araştırırken Arkan'a iyice yaklaştığımı fark ettim.
Hala nasıl çekici bulduğumu anlamadığım parfümle karışmış sigara kokusu sınırlarımı aşarken içinde cehennemin her rengini taşıyan gözleri gözlerimden bir saniye bile ayrılmıyordu.
Ellerim ve dizlerimdeki titreme her ne kadar yapmaya çalıştığım şeyi zorlaştırsada ona biraz daha yaklaştım ve biraz daha.
Artık tek yapmam gereken çenemi biraz yukarı kaldırmak ve içimdeki sürekli dibe ittiğim özlemin sızısıyla dudaklarımı dudaklarıyla buluşturmaktı ama yapamadım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kırağı ve Ateş
General Fiction©Tüm hakları saklıdnır. Sen benim cesaretimsin Arel. Sen benim, bir insanın boğulmadan önceki son çırpınışlarında hissettiği umudumsun. Keşke bunun için zamanım olsa, kalbinin her santimini tek tek fethederdim. Hiç doğmamış olmayı dilerdim senden ön...