Bölüm şarkısı: Nightwish - While Your Lips Are Still Red
Bizi birbirimizden yoksulluk, düşkünlük, hatta Tanrı ya da Şeytan'ın üzerimize yağdıracağı hiçbir şey ayıramayacakken, sen bunu kendi arzunla yaptın.
- Uğultulu Tepeler
Umut...
Hücrelerimde filizlenen bu duygu bana o kadar yabancıydı ki sanki tenim bu duygunun yabancı kolları arsında gerilip incelmişti.
" Akın, lütfen. " Ağzımdan çıkan kelimelere ev sahipliği yapan tınının yalvarırcasına olmaması için elimden gelen hiçbir şey yoktu. O benim tek şansımdı ve gözlerinde bir yabancının ifadesi vardı.
" Bunu beklemiyordum işte. " Akın'ın koyu kahverengi gözlerinin üzerini süsleyen ince ve kavisli kaşları hayretle havaya kalkmış, ince dudakları ise çok enteresan bir belgesel izliyormuşçasına aynı duygu kırıntılarıyla aşağı doğru bükülmüştü.
Onda en ufak bir endişe, bilinmezlik ya da korku kırıntısı görmemek tüylerimi ürpertiyordu ve içimden bir ses onun umrunda olmadığımı, beni burada bırakacağını ve keyifli bir yemek yiyip iyi bir uyku çekeceğini söylüyordu.
Başımı bu düşünceleri beynimden atabilmek istercesine iki yana sallarken dizlerimin üzerinde doğrulmuştum " Akın, lütfen yardım et. Ben bir şey yapmadım. Gerçekten bir şey yapmadım. "
Akın'ın tamamen soğuk ve yabancı gözleri üzerimden çekilip arkamda, açtığı kemerini düğleyen adama takıldığında ve sanki burada yaşananlar çok normal bir şeymiş gibi duru ses tonuyla babasına acele etmesini söylediğinde kendimi hasta hissediyordum.
Babası bana tecavüz etmeye kalkmıştı. Kör müydü bu adam? Onunla aynı yaştaydım ve babası evladı yaşındaki ... Öfkeyle dişlerimin arasından bir nefes çekerken ger geri gidip sırtımı nemli, soğuk betona yasladım.
Ellerim, yağlı ve pis kokan saçlarımdaki keçeleri çözmeye çalışırken ikiside mekanı terk etmişlerdi ve onların yokluğunda bu iğrenç yer gözüme daha temiz geliyordu.
" Burada öleceğim. " düşük perdeden, yorgun bir fısıltı olarak dudaklarımdan çıkan sesim kulaklarıma ulaştığında yaptığım tek şey ağlamaktan kızarmış gözlerimi kapatmak ve derin bir siyahlığa dalmak olmuştu.
-Selin Andaç
Dik oturmaktan yorulup arkama yaslandığımda daha ne kadar burada oturacağımızı merak ediyordum. Arkan hala çıkmamıştı ve içeride o kadınla ne konuştuğu, burada harcadığımız vaktin bize bir yararı olup olmayacağı hakkında en ufak bir fikrim yoktu.
" Sence ne zaman çıkar? " dediğimde umursamazca omuz silkişi beni hepten çileden çıkarmıştı. İnsan gibi iletişim kurmaya çalışıyordum. Bir haftadır doğru düzgün konuşmuyorduk ve bu can sıkıcıydı.
Hayır önemli olan onunla konuşup konuşmamam değildi, önemli olan... Lanet olsun tabiki onunla konuşup konuşmamamdı. Onunla küs kalmak istemiyordum. Ben hiç kimse ile küs kalmak istemezdim. Böyle bir ortamda büyümüştük.
Ön kapının aniden açılmasıyla kendimi daldığım düşüncelerden kurtardım ve farkında olmadan yediğim tırnağımı ağzımdan çıkardım.
" Sonuç? " Yine aynı şey. O kadar kısa ve kopuk kelimelerle iletişim kurmaya çalışıyordu ki, bütün o kelimeleri birleştirip anlamlı bir bütün haline getirmek beni yoruyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kırağı ve Ateş
General Fiction©Tüm hakları saklıdnır. Sen benim cesaretimsin Arel. Sen benim, bir insanın boğulmadan önceki son çırpınışlarında hissettiği umudumsun. Keşke bunun için zamanım olsa, kalbinin her santimini tek tek fethederdim. Hiç doğmamış olmayı dilerdim senden ön...