Yurdun kapısından çıktığımda yüzüme vuran rüzgar ürpermeme ve içimdeki geri dönme arzusunun korlarının tekrar tutuşmasına neden olmuştu.
Ne yapıyordum ben? Ona bir bahane uydurup bu saçma işten vazgeçmem gerekiyordu. Çünkü biliyordum ki bu da verdiğim diğer saçma kararlardan biriydi ve nasıl oluyordu bilmiyordum ama verdiğim her karardan ben zararlı çıkıyordum. Hemde hepsinden. İstisnasız.
Tam sıkıntıyla topuklarımın üzerinde geri dönmüştüm ki sesini duydum. " Bir yere mi gidiyordun? " Zamanlamama bir kez lanet okuyarak ona döndüğümde bir an ne diyeceğimi unuttum.
Düşündüğüm gibi değildi. Hiç ama hiç düşündüğüm gibi değildi. Onun havalı olmasını bekliyordum. Üzerinde dünyaca ünlü markaların dudak uçuklatacak fiyattaki kıyafetlerinden olmasını ama o, doğaldı. Üzerinde sıradan bir pantolon ve gömlek vardı. Saçları her zamanki kalıbından kurtulmuş sert esen rüzgarda özgürce salınıyordu ve yüzünde sürekli görmeye alışık olduğum o küçümseyici ve kendini beğenmiş gülümsemeden biliyorum inanması zor ama tamamen arınmıştı.
" Ben sadece... Biraz üşüdümde içeride. " Aferin Arel, bir kez rezil ettin kendini diye söylenirken bana gülümsedi ve normalde kullandığının aksine sıradan, siyah bir spor arabanın kapısını açtı. " Seni daha fazla üşütmeyelim o halde. "
Gülümsemeye çalışarak ona yaklaştım ve eteğimi tutarak arabaya bindim. Neyseki Selin'i dinleyipte o elbiseyi giymemiş ve spor bir etek ve gömlek giymiştim.
Akın, kapımı kapatarak hızlı adımlarla kendi koltuğuna geçerken içimdeki Arkan'a ihanet ediyormuşum hissini atmaya çalıştım. İhanet etmem için ilk önce onun bana, benimde ona ait olmam lazımdı ve bugünki manzaradan durumun böyle olmadığını bir gerizekalı bile anlayabilirdi.
" İyi misin? " dedi Akın arabayı çalıştırmadan önce şüpheyle yüzüme bakarak. Farkında olmadan buruşturduğum suratımı düzelttim ve bu sefer gerçekten gülümseyerek " Kesinlikle. " dedim.
Akın arabayı çalıştırır ve yola koyulurken benim yaptığım tek şey rahatlamaya çalışmaktı. Bu gece güzel geçecekti ve yurtta kalıp Yargı Mevzuatı dersine çalışmadığım için kesinlikle pişman olmayacaktım. En azından sınava kadar.
Kısa bir yolculuğun ardından araba durduğunda yine düşündüğümün aksine şık bir restoranta değilde sahil kenarında küçük ve salaş bir yere gelmiştik. Açıkçası bundan bu kadar memnun olacağımı düşünmemiştim.
Akın kapımı açarken gülümseyerek ve yine eteğimi tutarak arabadan indim. " Dışarıda mı oturmak istersin içeride mi? " sorusu kulaklarıma dolduğunda mantıklı tarafım içeride derken ben soğuğu umursamadan ve ilk kez rüzgarı hissetmek isteyerek " Dışarıda. " dedim.
Başını onaylarcasına salladı ve tıklım tıklım olan içerisi yerine çok az kişinin oturduğu sahil kenarına konulmuş bir masaya yöneldi.
Sandalyemi çekmesine izin vermeyerek oturdum ve yüzümdeki gülümsemeyle, ki gariptirki bu gülümseme bu gece zorlama olmadan attığım ikinci gülümsemeydi, gelen garsonla yaptığı samimi konuşmayı dinledim.
Aslında ilgimi çekmişti sabahki haliyle onun çift kişilikli biri olduğunu düşünebileceğim kadar uzaktı ve bu ikinci kişiliğini tanımayı daha çok istiyordum ama sanırım bu onunla daha fazla yalnız kalmam demekti.
Siparişlerimizi verdikten sonra Akın'la hayalini bile kuramayacağım kadar samimi ve doğal bir sohpete başladık ve beynim onun sıcak sesiyle o kadar dolmuştu ki beynimdeki akrel ve yelkovan çalışamaz durumdaydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kırağı ve Ateş
General Fiction©Tüm hakları saklıdnır. Sen benim cesaretimsin Arel. Sen benim, bir insanın boğulmadan önceki son çırpınışlarında hissettiği umudumsun. Keşke bunun için zamanım olsa, kalbinin her santimini tek tek fethederdim. Hiç doğmamış olmayı dilerdim senden ön...