Kırağı Ve Ateş 3. Bölüm
" Selin lütfen. " Öfkeyle bana baktı ve sertçe koluma girip beni cadde boyu sürüklemeden önce konuşmaya başladı. " İtiraz istemiyorum Arel. O kafeye gidilecek. "
Ona ayak diremekten vazgeçtim ve beni düz cadde boyunca sürüklemesine izin verdim. Selin asılan suratımı bir nebze bile önemsememişti ama istemiyordum ki oraya gidip birbirinden sahte insanlarla oturup saçma sapan şeylerden konuşmak istemiyordum. Şu an istediğim tek şey bir sıcak su torbasıyla mavi battaniyemdi ve açıkçası bu gün orada tanışacağım insanların benim hakkımda çoğu şeyi bilmeleri ve benim daha onların adını bile bilmemem beni tedirgin ediyordu.
Ya onlarda benim Arkan'a layık olmadığımı düşünür ve o aşinası olduğum bakışlarını üzerime kitlerlerse.
Lanet olsun, lanet olsun, lanet olsun kendimi dünyadan soyutlamak istiyordum. Kısacası dünyanın arkasına geçmek ve bütün duyularımı kapatmak.
" Gel şu kestirmeden çıkalım. Bu topuklularla cadde boyu yürüyemeyeceğim şimdi. " Göz ucuyla gösterdiği ara sokağa baktım. " Selin bundan emin misin? Orası pek tekin bir yer gibi görünmüyor. "
Benim tedirginliğim onu da etkilemiş olacak ki bir süre durakladı ve üzerine kendi çapında bir servet harcayıp aldığı parlatıcının bulunduğu dudağını kemirmeye başladı. Bu sırada yanımızdan bizim yaşlarımızda iki kız geçmiş ve bizim gitmekte tereddüt ettiğimiz yola emin adımlarla sapmışlardı.
Selin bana bakarak omuz silkti ve tekrar beni çekiştirmeye başladı. O kızlar korkmadan gidebiliyorlarsa bizde gidebilirdik değil mi? Bu o yolun o kadar da tehlikeli olmadığını gösteriyordu.
İkimizde içimizde ki tedirginliği belli etmemeye çalışarak ilerledik. Önümüzde ki iki kızı gözden kaybetmemeye çalışıyorduk.
Kısa ve korku dolu bir kaç adımdan sonra nihayet kalabalığın içine çıkmıştık. İkimizde derin bir nefes aldık ve sokağın başında ki kafeye doğru yürümeye başladık.
Selin belli etmese de onun da benim gibi her adımda biraz daha fazla tereddüt ettiğini görebiliyordum. İkimizde yabancısı olduğumuz bir ortama girecektik ve ikimizde içten içe bundan korkuyor ama birbirimizin olduğunu düşündüğümüz cesaretini kırmamak için dile getirmiyorduk.
Gözlerimi önümüzde ki kafeden kaçırdım ve çevremizde ki insanları incelemeye başladım. Hepsinin üzerinde birbirinden farklı markalar vardı ve hepsinin yüzünde aynı gülümseme.
Mutlu olduklarını göstermeye çalışıyorlardı belki de. Belki de kendilerini kandırıyorlardı ama gören bir göz ve hissedebilen ruh her zaman anlardı. Avaz avaz mutsuzdu onlar. Her şeylerinin içinde hiçbir şeye sahip değillerdi. Onca paranın içinde fakirdi hepsi ve onca gülümsemenin içinde üzgün.
" Geldik. " dedi Selin ve ardından benim hazır olup olmaması bile umursamadan kapıyı açtı.
Hafif bir zil sesi kulağıma dolarken mekanda ki bakışlar kısa bir süre de olsa üzerimize kilitlendi. Neyse ki burada ki insanların çoğu bizim okuldan değildi ve benim o ' Arkan'a layık olmayan' kız olduğumu bilmiyorlardı.
" Hey! Buradayız! " Merve neşeyle el salladı ve bizi yaklaşık on kişinin oturduğu dikdörtgen masaya çağırdı.
Gerçekten çok neşeli görünüyordu ve bu mide bulantımın artmasına neden olmuştu.
Masa'ya yaklaşır yaklaşmaz sadece iki sandalyenin boş olduğunu fark ettim. Özenle seçilmiş gibi biri Merve'nin yanında diğeri ise Akın'ın yanındaydı. Selin Merve'nin elini tutmasıyla mecburen onun yanında ki sandalyeye oturdu ve bende buna canımın sıkıldığını belli etmemeye çalışarak masanın diğer ucuna Akın'ın yanında ki sandalyeye yöneldim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kırağı ve Ateş
General Fiction©Tüm hakları saklıdnır. Sen benim cesaretimsin Arel. Sen benim, bir insanın boğulmadan önceki son çırpınışlarında hissettiği umudumsun. Keşke bunun için zamanım olsa, kalbinin her santimini tek tek fethederdim. Hiç doğmamış olmayı dilerdim senden ön...