Bedenim sevdiğim adamın sıcaklığından ayrılıp yumuşak yatakla buluştuğunda hafif bir sızlanma eşliğinde şarkımı söylemeye devam ediyordum.
" Don't fear the reapper! "
Arkan, sarhoşluktan, kesinlikle sarhoşluktan, karga gibi çıkan sesime gülerek ayağımdaki ayakkabıları çıkardı ve hemen yanıma oturarak saçlarımı yüzümden çekti.
" Kusacak mısın? "
Nasıl olurda ben iki belki de üç bardak kokteyl ile bu hale gelirken onun o kokusunun bile sarhoş edici özelliği olan içkiyle hala eskisi gibi olduğunu düşünürken başımı sağa sola salladım. Kendimi kusacak gibi hissetmiyor aksine çok dinç ve sağlıklı hissediyordum.
Arkan sanki bana inanmamış gibi çaktırmadan gülerken benim hislerimi benden iyi bildiğini düşünmesi sinirlerimi bozmuştu fakat ben daha bu sinirin akımına kapılamadan haklı olduğunu anlamıştım. Benim hislerimi benden daha iyi biliyordu. Ona aşık olduğumu benden önce o fark etmişti ne de olsa.
Arkan'ın eli üzerimdeki siyah kazağı çıkarmaya çalıştığında ona yardım edecek gücü bulamıyordum kemiklerimde ya da pantolonumun düğmelerini açtığında ona yardımcı olmak için kalçalarımı kaldıramamıştım. Onun yerine kelimenin tam anlamıyla uyuşmuş bedenimin bir oyuncak bebek gibi hareket ettirilişini izliyor ve kısılmış sesimle aynı şarkıyı tekrarlıyordum.
" Bekle, sana giyecek bir şeyler bulacağım. " Sanki başka şansım varmış gibi söylemişti bunu. Bu ağır ve uyuşuk bedenle hareket edebilirmişim gibi.
" Giyecek hiçbir şey bulamazsın Arkan, bütün pijamalarımı attın. Unuttun mu? " Bu kadar uzun bir cümleyi bu kadar anlaşılır telafuz etmeyi beklemiyordum ama başarmıştım. Arkan ise bu başarımın farkında dahi değildi. Çattığı kaşlarıyla bunun gerçekten yaptığını hatırlıyor ve şimdi ne halt yiyeceğini düşünüyor olmalıydı.
" Bakacağım. Birkaç tişörtün mutlaka olmalı. Yoksa da benimkilerden veririm. " Buruşan suratımla Arkan'a bakmaya devam ettim. Elbette birkaç tişörtüm vardı ama onların getirdiklerim arasından hiçbiri yatakta giyebileceğim tarzda şeyler değildi.
" Dişlerimi fırçalamak istiyorum. " Arkan'ın hareketlenmeye çalışmış bedeni benim küçük elimle durdurulmuş ve bu yersiz istek dile getirilmişti. " Su getireyim. " dedi. Sanki bu isteğimde ısrarlı olmamdan korkuyormuş gibiydi ve sanırım korktuğu da başına geliyordu.
" Ağzımdaki bu tatla uyuyamam. Dişlerimi fırçalamak istiyorum. "
Sıkıntılı bir yüz ifadesiyle suratıma baktı ve uzun bir göz temasının ardından sanki bakmaya devam ettikçe bu iş büyüyecekmiş gibi aniden ayağa kalkarak benide kaldırmaya çalıştı. İlk önce yatakta oturtmaya çalıştı ve başarılı oldu da ama bu hareket olmadığını sandığım baş dönmesini tetiklemiş ve dünya gözümün önünde dönmeye başlamıştı. Ardından beni ayağa kaldırarak kendi bedeninin önünde tuttu. Kollarımın altından geçen ve belime dolanan kollarıyla yürümeye hazırdık. Ve yürüdük tüm bu yol boyunca ise sevdiğim adamın beni kucağına almayacak kadar akıllı oluşuna seviniyordum çünkü bu yavaş tempo yürüyüşte bile ışık hızında dönen dünyam birinin kucağında ne hale gelirdi düşünmek bile midemi bulandırıyordu.
" Tamam al bakalım şunu. Yapabilecek misin? " Suratına bıkkın bıkkın bakarken bana doğru uzattığı ve üzerine mavi renkli macun sürdüğü diş fırçasını aldım ve saçlarımı uyuşuk hareketlerle geri atmaya çalışarak öne doğru eğildim. Elbette dişlerimi fırçalayabilirdim.
Diş fırçası ağzımda hareket ederken kısa kestirdiğim saçlarım sürekli omzumdan aşağı akıyor ve ıslanıyordu. Benimse onları tekrar tekrar geri atacak enerjim kalmamıştı ki tam arkamda hissettim sevdiğim adamın bedenini. Öne doğru eğilmiş vücudumun tam arkasında durmuş ve saçlarımı sanki çok ihtiyacım varmış gibi uyuşturucu dokunuşlarla yüzümden ve boynumdan toplamıştı. Tek eliyle sırtımda sabit tuttuğu saçlar yüzümden çekilir ve içinde bulunduğumuz pozisyonun hızlandırdığı kan yüzüme hücum ederken ayılmaya başladığımı hissediyordum. Ayılmaya başladığımı ve çok tehlikeli bir pozisyonda durduğumuzu fark ettiğimi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kırağı ve Ateş
General Fiction©Tüm hakları saklıdnır. Sen benim cesaretimsin Arel. Sen benim, bir insanın boğulmadan önceki son çırpınışlarında hissettiği umudumsun. Keşke bunun için zamanım olsa, kalbinin her santimini tek tek fethederdim. Hiç doğmamış olmayı dilerdim senden ön...