-49-

41 17 0
                                    

Uzun bir aradan sonra merhaba, final haftam bittiğinden bölümleri daha düzenli yayınlamaya başlayacağım.
Fakat önce söylemek istediğim bir şey var; her yazar gibi kitabım için çok emek veriyorum fakat karşılığını alamadığımın farkındayım. Biraz hevesimi kırıyor bu durum, yazmaya devam edeceğim fakat bunun beni üzüğünü belirtmek istedim.
Kitabımın daha fazla insana ulaşabilmesi için desteğinize ihtiyacım var. Bu konuda yanımda olursanız sevinirim.

Keyifli okumalar

Derin'in fısıltı halinde çıkan sesi aralarında yankılandı.

-Eğer senden kurtulmak istersem, beni engelleyemezsin. Ve eğer beni rahatsız etmeye devam edersen, asıl senin benden kurtulman o kadar kolay olmaz.

-Senden kurtulmak istediğimi de kim söyledi?

-Ne demeye çalışıyorsun sen?

Sesine yansıyan şaşkınlığı, böyle bir şeyi beklemediğini açıkça ortaya koyuyordu. Kendi sesine karşın, Çağıl'ın sesi kendinden emin ve alaycı çıkmıştı.

-Bence, beni gayet iyi anladın.

-Seni anlamak sandığın kadar kolay değil.

Bunları Çağıl'ın gözlerine bakmadan söylemişti. Çünkü kafasını kaldırsa aralarındaki ufacık mesafeyi de kapatmış olurdu. Derin bir nefes alıp tekrar konuştu.

-Artık izin verirsen, gitmem lazım.

-O kim?

Az önce Mert'le oturdukları tarafı işaret ederek sormuştu bu soruyu.

Bu sefer aralarındaki mesafenin kapanmasını umursamadan, başını emin bir şekilde yukarı kaldırdı. Alaycı bir ifadenin yankılandığı gözlerini de Çağıl'ın gözlerine dikmişti.

-Bunun seni ilgilendirmediğini sanıyordum.

-Aranızda bir şey mi var?!

-Bunun seni ilgilendirmediğini sanıyordum.

Derin'in alayla tekrar ettiği bu cümle onu öfkelendirmişti. Derin'in kulağına eğilip baştan çıkarıcı bir fısıltıyla cevap verdi.

-İlgilendirmiyordu, sen bana bu kadar yaklaşana kadar.

Ardından Derin'in yüzüne çevirdi tekrardan bakışlarını. Dudaklarına doğru eğildi fakat sanki bir engel varmış gibi o dudaklara değemedi. Yine de istediği tepkiyi almış gibiydi, çünkü Derin onu engellemeye çalışmak yerine gözlerini sımsıkı yummuştu ve onun yapmasını düşündüğü şeyi, öylece bekliyordu.

-Sanırım sen de benden kurtulmak istemiyorsun, dedikten sonra Derin'i bozguna uğratmış bir halde oradan ayrıldı.

Derin ise aptal durumuna düştüğünü hissediyordu ve az önce kendiliğinden kapanan gözlerine lanet okuyordu.

İlk defa tuhaf bir arzu doğmuştu içinde ve Derin ilk defa acımasız bir dürtüyle aralamıştı dudaklarını. Çağıl'ın kendisini öpmesini istediğine inanamıyordu. Tek elini dudağına doğru götürdü, parmağını kurumuş dudağının üzerinde usulca gezdirdi.

Onu böyle baştan çıkarmış bir halde bırakamazdı. Bunu gururuna yediremeyen Derin, intikamını alacaktı.

...

Hala soramadığı malum sorunun yüküyle tam üç gün geçirmişti. Abisini her gördüğünde dudakları aralanıyor fakat bir türlü o soruyu soramıyordu. En sonunda bunu sormaktan tamamen vazgeçmişti.

Çağıl bu üç gün boyunca sürekli kendisini sıkıştırmış ve bu soruyu sorması konusunda ısrarcı davranmıştı.
Onun haricinde Derin ile aralarında geçen o tuhaf olaydan hiç bahsetmemişlerdi ve Derin bu yüzden Cağıl'ın tam bir dengesiz olduğu konusunda bir kez daha emin olmuştu.
Sanki o gün Derin'i öpmeye yeltenmemiş gibi davranıyordu, aralarındaki tek iletişim de cinayet konusunda kuruluyordu.

Derin üç gün boyunca dışarı çıkmamıştı ama bu daha ne kadar böyle devam eder bilmiyordu. Hafızasındaki problemin okula dönmesini engellediğini biliyordu fakat en azından bir kursa gidebilir veya bir işte çalışabilirdi. Artık oldukça zengin oldukları düşünüldüğünde abisinin işte çalışmasına izin vermeyeceğini de biliyordu. Fakat herhangi bir kursa gitmesine karışmayacağını umuyordu.

Oldukça uzun bir süre hayatı evde boşa akıp gitmişti ve artık hayata karışmak istiyordu. Madem resim yeteneği vardı, abisi böyle söylemişti, o zaman bir resim kursuyla hayatına kaldığı yerden devam edebilirdi.

İnternette kurslar hakkında yeteri kadar araştırma yaptıktan sonra, evden çıkıp biraz hava almaya karar verdi. Zaten evde geçen günlerinde yaptığı tek aktivite, dışarı çıkıp hava almak olmuştu. Gerçi her dışarı çıktığında bir olay yaşadığından olsa gerek, bu da pek huzur veren bir aktivite değildi. Ayrıca her ne kadar kendisine itiraf etmiyor olsa da katille tekrar karşılabileceği fikrinden korkuyordu. Ama daha ne kadar devam edebilirdi, bu korkuyla yaşamaya?

Üzerine, saçına çekidüzen verdikten sonra yola koyuldu.
Yürürken, köşedeki bir pastanenin bahçesinde oturan Çağıl'ı farketti. Hala Derin'i kontrol etmeye devam ediyordu anlaşılan.

Derin sinirli adımlarla o yöne doğru yürüdü.

-Senin, burada ne işin var?

-Buranın tatlıları çok güzelmiş diye duydum.

Söylediklerinde ciddi olmadığı her halinden belliydi. Tatlıyla değil, Derin'le ilgileniyordu.

-Senin başka işin yok mu ya?! Benim peşimde koşmaktan daha önemli sorunların yok mu senin?!

-Peşinde koşmak mı?!

Alayla güldü, ardından devam etti.

-Peşinden koştuğum filan yok. Sadece, henüz cevabını alamadığım bir soru var.

Derin bunu duyunca biraz durgunlaştı. Bunu farkeden Çağıl, kendinden emin bir halde tekrar konuştu.

-Soramadın değil mi, zaten ne bekliyordum ki?!

-Soramadım...

-Alacağın cevaptan korkuyor olabilir misin acaba?!

-Ne...hayır, hayır...ben sadece...o böyle bir şey yapmaz ve ben ona bunu ima etmek dahi istemiyorum.

-Anlaşılan bunu kendim öğrenmek zorunda kalacağım.

-Nasıl?

-Bence bilmek istemezsin.

-O ne demek ya?! Bana bunu nasıl ögreneceğini söylemek zorundasın.

Cağıl sanki çok önemsiz bir şeymiş gibi konuştu ardından Derin'i dinlemeden masadan kalkıp, gözden kayboldu.

-Abinin anladığı dilden konuşacağım!

Güneş Doğar mı Yeniden?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin