-66-

31 11 2
                                    

"Annem neden intihar etti anlamıyorum. Arkasında bıraktığı iki çocuğu hiç mi düşünmedi? Nasıl yapabildi bunu?"

"Peki abin neden gizledi bunu senden, neden üstünü örtmeye çalıştı?"

"Neden aynı binada iki kadın hayatını kaybetti?"

Ortaya sorular dökülüyor fakat hiçbir soru cevaplanamıyordu. Daha sonra Derin'in konuşmasıyla konu biraz farklılaşmıştı.

"Annem öldüğünde dokuz yaşındaydım. Annemin ölümüne dair neredeyse hiçbir hatıram yok. Sadece birgün abimin, bana annemin artık hiç gelmeyeceğini söylediğini hatırlıyorum....annemle olan her hatıramda onun hasta olduğunu anımsıyorum, fakat şimdi bu yüzden ölmediğini biliyorum, o zamanlarda hasta değil de mutsuzdu belki de..."

Uzun süreli bir sessizliğin ardından Derin tekrar konuştu.

"Ben bu sabah ilk defa intihar etmeyi düşündüm. Aklımdan geçti, fakat gerçekleştirecek cesaretim yoktu. Keşke annem de bu cesareti hiç bulamasaydı..."

Tekrar ağlaması şiddetlenirken, Çağıl Derin'in böyle bir şeyi düşünmüş olmasına üzülmüştü. Aslında Derin'e söylemeyi düşündüğü bir gerçek daha vardı ama Derin'in bunu kaldıramayacağını düşündüğünden şimdilik söylemeyi erteledi.

Derin'in daha iyi hissettiğine emin olduğunda Çağıl konuştu.

"Annen intihar etmeden önce, arkasında intihar mektubu bırakmış olabilir. Eğer öyle bir şey varsa ve o mektup eline geçerse anneni anlamana yardımcı olacaktır."

"Onu anlamak istemiyorum, bunu yaptığı için asla affetmeyeceğim onu."

"Böyle söyleme, neler yaşadığını bilemezsin. Daha önce de söylediğim gibi, hiçbir şey hayattan vazgeçmeye değmez fakat bazıları için yaşamak işkence haline gelebiliyor...Onu anlamaya çalışmadan, yargılama."

...

Akşam oldukça geç saatlere kadar birlikteydiler. Çağıl, Derin'i eve bırakmıştı ve Derin, yalnız kalmak istemediğini söyleyerek Çağıl'ı da eve davet etmişti.

Şimdi, Derin koltukta uzanırken Çağıl onun için yiyecek bir şeyler hazırlıyordu, her ne kadar Derin "hiçbir şey yemek istemediğini" söylese de.

Yaz bitimi olduğu için hava biraz serindi, rüzgar açık camdaki perdeyi içeri savuruyordu. Sokak lambasının ışığı içeri sızarken, savrulan perdenin sesi Derin'i rahatlatıyordu, hafif esintinin bacaklarına değip geçmesi de iyi geliyordu. Yorucu ve boğucu bir günün ardından biraz olsun huzurlu hissedebilmişti. Bunda, mutfaktan gelen lezzetli kokuların ve mutfakta olduğunu bildiği Çağıl'ın da etkisi vardı.

Saatler ilerlerken, Çağıl elinde özenle hazırlanmış bir tabakla içeri girdi.
Derin başta hiçbir şey yemek istemezken, şimdi gelen koku onu cezbediyordu. Kendisi kalkabilecekken, Çağıl yine de kendisine yardım etmişti ve daha rahat bir pozisyonda oturmasını sağlamıştı.

"Sen yemeyecek misin?"

"Aç değilim, sana afiyet olsun."

Derin küçük bir tebessüm yolladıktan sonra, önündeki yemeği yemeye başladı.
Son zamanlarda yediği en leziz yemek olabilirdi. Tabağındakileri tamamen bitirmişti.

"'Hiçbir şey yemek istemiyorum' dediğini hatırlıyorum." Bu cümleyi gülerek söylemişti Çağıl.

"İstemiyordum, sana ayıp olmasın diye yedim bir kere. O kadar uğraştın diye yani."

"Tabi, öyledir." Hala gülmeye devam ediyordu.

"Öyle."

Çağıl'ın gülmeyi kesmemesi sinirlerini bozarken sertçe ona doğru döndü. Çağıl'la yüzleri arasında kısa bir mesafe kaldığında ise tüm öfkesi yok olmuştu.
Uzun zamandır yapmak istediği fakat yapacak cesareti bulamadığı bir şey daha vardı fakat bunu gerçekleştirmek diğerinden daha kolaydı.

Dudakları arasındaki mesafe kapanırken, Derin ellerini Çağıl'ın boynunun arkasında birleştirmişti. İlk defa bu kadar cüretkar hareket eden Derin, bu yaptığıyla artık daha da huzurluydu.

Güneş Doğar mı Yeniden?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin