-21-

70 23 11
                                    

Keyifli okumalar...🌺

Yemekler yendikten sonra yine Derin'in hiçbir şey yapmasına izin vermeden masayı topladı Çağıl.

Yemek boyunca pek konuşulmamıştı, ne konuşulması gerektiği konusunda belirsizlikler vardı. Akıllarda sorulmak istenen sorular vardı ancak sorulması için doğru zaman şu an mıydı emin değillerdi.

Bir zaman sessizlik süregeldi ancak bu durum rahatsızlık verici bir hal aldığında Çağıl konuşmak zorunda hissetti.

"Bugün hiç iyi bir halde bulmadım seni, bu sürekli oluyor mu?"

"Hastaneden çıktığımdan beri ikinci ya da üçüncü kez oldu."Umursamıyorcasına söylemişti Derin bu cümleyi.

"Kontrole gidiyor musun?" Hastaneden çıktıktan sonra birkaç kez kontrole gittiği olmuştu ancak bir süredir bu kontroller aksatılıyordu. Derin gerek kalmadığını düşünüyor, Deniz bunun üzerine düşmüyor ve böylece hastaneye gidilmiyordu. Bugün bir kez daha bu duruma gelmiş olmak bunda yanlış yaptığının habercisiydi fakat hala hastaneye gitmek gibi bir karara varmıyordu.

"Gittim birkaç sefer ama..."

"Sonra gerek duymadın tabi, iyileştiğini düşündün. Başını sertçe çarpmış olmanı hafife aldın, ağrın olmadığı sürece bir sorun olmadığını düşündün!" Bunları bilmişlik edasıyla söylemişti.

"Öyle değil...hem biraz önce sen de söyledin stresten fenalaştın o yüzden hastaneye götürmedim diye...Gerçi sen buna nasıl kanaat getirdin orayı da anlamadım da!"

"Evet stresten kaynaklanmış olması muhtemeldi ama bunun tekrarlayan bir durum olduğunu öğrenene kadar."

"Evet, bu durum tekrar gerçekleşti çünkü hafızamı kaybettiğimden beri oldukça stresliyim. Bir sorun olsaydı kontrole gittiğim zamanlarda belli olurdu zaten."

"Yine de aksatmaman gerekir, hatta psikolojik yardım alman bile sana çok iyi gelebilir. Hafızanı kazanmak istiyorsan bunu kendini zorlayarak değil, yardım alarak gerçekleştir."

"Gerek yok!"

"Bu hafife alınacak bir konu değil."

"Bu seni ilgilendiren bir konu değil." Derin'in sesi sert, tavrı ise oldukça netti. Çağıl'ın kendisini düşündüğünü hissediyor ve böyle hissettikçe ona daha da yakınlık duyuyordu. Sonra kendisini toparlamaya çalışarak, kendisine duyduğu öfkeyi Çağıl'a yansıtıyordu.

"Bu beni ilgilendiren bir konu Derin, senin hafizanı geri kazanman o gece neler olduğuna ışık tutabilir. En ufak bir ipucu bile beni yakından ilgilendirir!"

"Beni düşündüğü için değil, o sadece cinayet gecesini hatırlamamı istiyor." Yüzünün asılmasına engel olamayarak içinden geçirdiği bu cümleye hayret duyuyordu. Doğru olan, normal olan buydu zaten...böyle olması gerekirdi.

Sesinin fazla yüksek çıktığının farkına varan Çağıl, Derin'in asılan yüzünü buna bağlayarak "sana bağırmak istemedim ama beni bu konunun dışında tutamazsın." dedi.

"Biliyorum, öyle bir çabam yok."

Bir süre daha sessizlik oldu, araya büyük bir kasvet çöktü.

Bu sürenin sonunda asıl konunun etrafında geçen ancak asıl konuya değmeyen sözcükler tükendi. Ve konuşulmak için hazır hissedilmeyen esas konuya dair bir soru ortaya atıldı.

"Neden beni hayatta bıraktılar?" Az önce konuşulanlarla hiçbir alakası olmayan, üzerinde düşünülmeyen ancak zihninin karanlık köşlerinde sakladığı bu soru ansızın dudaklarından döküldü.
Bir kere başlamışken kendini durduramadı ve o köşelerde sakladığı bir soruyu daha dile getirdi.

"Benimle ilgili delileri neden yok ettiler?"

Tüm bunlar Derin'i şüpheli konumuna getirecek kadar büyük sorulardı. Ancak aynı zamanda var olan bazı deliller onun da bu olayın kurbanlarından olduğunu gösterir nitelikteydi. Her şey çok karışık ve anlamsız bir haldeyken, bu soruların hiçbir cevabı yoktu...şimdilik.

"Bilmiyorum." Tek bir kelimeyle verdiği cevap için alternatif düşünceleri vardı Çağıl'ın ancak bunları söylemedi. Temkinli davranmak konusunda kendisini ikna etmişe benziyordu, Derin'e karşı bile.

Cinayetin zanlıları Derin'i tanıyor olmalıydı, yoksa bir kadını vahşice öldüren bu yaratıklar başka bir kadını, üstelik cinayet tanığını hayatta bırakmazdı. Katil veya katillerle Derin'in bir bağlantısı bulunmalıydı. Bunun başka bir açıklaması olamazdı. Derin'in hiçbir şeyi hatırlamıyor olması işlerine gelmiş olmalıydı ve eğer her şeyi hatırlıyor olsaydı veya birgün her şeyi hatırladığında ne olacağı konusunda da büyük bir boşluk vardı. Ancak bunun cevabı da eninde sonunda alınacaktı.
Zaten Derin'e yakın davranıyor olmasının yegane sebebi, kesin cevapları elde edebilmekti. Onu yakınında tutacak, güvenini kazanacak, her adımından haberi olacaktı ve böylece Derin'le olan ilişkisi göz önünde bulunacaktı. Derin'e karşı asıl hislerini görmezden geliyor ancak yok sayarak yok edemeyeceğinin henüz farkına varamıyordu.

Çağıl'ın aklında, emin olduğu bir şey daha vardı, o da katilin Derin'i izliyor olmasıydı. Hayatta bırakmış olması onu tamamen özgür bırakacağı anlamına da gelmiyordu ve bu düşünce bir soruyu daha beraberinde getiriyordu. Bu soru da "Derin'i izliyor, mutlaka benimle iletişimde olduğunu biliyor. Peki neden engellemeye çalışmıyor?"du. Belki de bunu engellemeye çalışacaktı ancak henüz zamanı gelmemişti.
Her gizem birgün mutlaka açığa çıkacaktı...

Çağıl'ın gözü masanın üzerinde duran bir fotoğrafta takılı kaldığında Derin'in daha önce farketmediği o fotoğrafı eline aldı. Bu sırada Derin'in seslendirdiği soruları görmezden geldiği anlaşılıyordu fakat o, başından beri bu soruları soruyor ve cevaplarını arıyordu.

"Anlamıyorum, annemin kimseye bir kötülüğü dokunmamıştır, başına tüm bunlar neden geldi anlamıyorum..."

Çağıl ve annesi olduğunu anladığı bir kadına ait fotograftı bu.
Annesi oğluna sarılmış, oğlu da başını annesinin omzuna yaslamıştı.
Aralarındaki bağ fotoğrafta dahi görünüyor gibiydi.

Çağıl'ın akmasına izin vermediği gözyaşları , gözlerini acı bir sıcaklıkla kavurmaya başlamıştı. İnsanın kendisine yapabileceği en büyük kötülüklerden birisini kendisine yaptığının farkında değildi; akıtmadığı gözyaşları kalbindeki acıyı taze tutuyor, unutmasına izin vermiyordu.

Çağıl'ın dolu gözleri, kendisini ağlamamak için zor tuttuğunu belli eden yüz ifadesi Derin'in canını yaktı. Ölümün ardında bıraktığı acıya yakından bakmak onun da gözlerinin dolmasına neden olmuştu. Tuttuğu yaşların yanağından süzülmesine neden olan son şey de kendi annesinin ölümünü düşünmek olmuştu.

Derin'in annesi de, Derin on iki yaşındayken hastalıktan vefat etmişti.
Babası onları yalnız bırakıp kaçtığında annesi daha fazla buna dayanamamıştı. Üzüntüden yataklara düşmüş ve en sonunda da ölümcül bir hastalığın pençesine düşmüştü. Bunları Deniz anlatmıştı ona, çünkü annesinin ölümüyle ilgili neredeyse hiçbir şey hatırlamıyordu. Hasta zamanlarını, öldüğü günü hatırlamıyordu.Buna dair aklında kalan tek şey abisinin annelerini kaybettiklerini Derin'e anlattığında , ölüm hakkında hiçbir fikri olmayan küçüklüğünün kalbindeki acı bir sızıydı.Ölüme dair hiçbir fikri olmasa da küçük Derin'in, annesinin geri gelmeyeceğini anlamasıydı bu acının nedeni...

Merhaba herkese, kitabımın gidişatıyla ilgili yorum yaparsanız ve oy verirseniz sevinirim.🦋

Güneş Doğar mı Yeniden?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin