-65-

30 15 0
                                    

Derin'i kendisine doğru çevirip ona tekrardan sımsıkı sarıldı. Bu anlık bir hamleydi, üzerinde düşünülmemiş bir arzuydu ve bu isteği geri plana atamadı. Derin'i kendine yasladığında onu bu dünyanın kötülüklerinden korumak istiyor gibiydi. Derin'i kolları arasına saklamak ve onu üzen her şeyi ondan uzak tutmak istiyordu. Az önce istemeden açtığı yaraları iyileştiremezdi belki ama, en azından onları sarabilmek için elinden geleni yapabilirdi. Tabi aralarında sürekli sorun çıktığından, Derin'in abisi her taşın altından çıktığından bu pek de kolay olmayacak gibiydi...

Derin onda öyle hisler uyandırıyordu ki Çağıl onun masumiyetinden şüphe ederken dahi onu sevmekten vazgeçemiyordu. Öyle tuhaf bir hale geliyordu ki, ne yaparsa yapsın onu affedebilecek kadar kontrolünü kaybediyordu. Sonra bir anda onu nasıl tanıdığı, ona ne için yaklaştığı aklına geliyor ve annesine karşı hissettiği vicdan azabıyla yıkılıyordu.

Derin'in gözü hala yoldayken, Çağıl onu hafifçe sarstı.

"Bir daha bunu aklından dahi geçirme, hiçbir şey hayattan vazgeçmene değmez."

"Bunu yapamayacak kadar korkak biri olduğumu söyledim zaten...anneme kızarken, onun gibi olmak istemiyorum."

Son cümleyi oldukça sessiz bir halde mırıldanmıştı, Çağıl bunu duymadı.

"Aklım almıyor...neden intihar etsin, abim bunu benden niye saklasın aklım almıyor."

"Derin abinin sana açıklaması gereken konular gittikçe artıyor ama bir insan bunu niye saklar benim de aklım almıyor."

"Bu çok korkunç bir his, Çağıl...annem...nasıl intihar eder?"

Tekrar ağlaması şiddetlendiğinde başını Çağıl'ın göğsüne yasladı.
Her hareketi şüphe uyandıran adamın kardeşini teselli edecek kadar kendini kaybediyordu Derin'in yanında.

Sakinleşmek şu durumda zordu fakat oldukça uzun süren sessizliğin ardından Derin daha iyi hissediyordu.

Çağıl'ın "aşığım" söylemi arada kaynadığında buna şükretti, nasıl bir tepki vereceğini kestiremiyordu ve bunun için hiç doğru bir zaman değildi.

Tekrar gitmek için yola yöneldiğinde Çağıl'ın
"Nereye gideceksin?" sorusuyla aralarındaki kısa süreli sıcaklık da son bulmuştu.

Soruya cevap verecekti fakat aklı o kadar karşıktı ki tekrar abisini hatırladı.

"Bana neden sürekli yalan söylediğini anlamıyorum. Her şeyi geçtim bununla ilgili nasıl yalan söyler? "

Aynı şeyi farklı sorularla söyleyip duruyordu fakat konu atlatılamayacak kadar büyüktü.

"Abin sandığın kadar masum biri değil, bir şeyler çeviriyor, başka bir tarafı var."

"Biliyorum, onun sandığım gibi biri olmadığının farkındayım...ama yine de nasıl değişebilir bu kadar?"

"Belki de başından beri böyle biriydi ama sen bunu görmek istemedin."

"Yapma Çağıl...abim o benim, ona kör olamam bu kadar."

Elini saçlarının arasından geçirip devam etti.

"Ona bunun hesabını soracağım ama şu an yüzünü dahi görmek istemiyorum."

Derin aklına bir şey gelmiş gibi Çağıl'ı itip kendisinden uzaklaştırdı.

"Sen neden yanımdasın? Bana son söylediklerinden sonra neden yardım ediyorsun ?"

"Öfkeliydim ve haklıydım da, ama bu haldeyken seni yalnız bırakamam."

"Sanane benim halimden, senin istediğinde bu değil miydi zaten?"

"Ben, seni bu halde görmek isteyecek son insan bile değilim Derin. "

...

Çağıl, Derin'in yalnız kalmasının iyi bir fikir olmayacağını düşündüğünden, her ne kadar istenmese de onun yanından ayrılmıyordu.
Aslında Derin de onun gitmesini istemiyordu fakat bunu itiraf etmek de istemiyordu.

Oldukça uzun süre yürüdüler ve en sonunda sakin bir yerde dinlenmeye karar verdiler. Yeşilliğin ortasında bir banka geçtiler, etrafta kimse yoktu, çıkan tek ses kuşlara aitti.

Derin hala kendine gelememişti, arada aklı Çağıl'ın "aşığım" lafına kayıyor fakat nasıl tepki vermesi gerektiğini bilmediğinden duymamış gibi davranıyordu. Zaten kafası karışıktı, moreli oldukça bozuktu, şu an Derin için de doğru bir zaman değildi.
İkisi de, bu konuda hemfikir olsalar da; bir gün doğru zamanın geleceği konusunda da hemfikirlerdi.

Güneş Doğar mı Yeniden?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin