-54-

39 16 0
                                    

☆Keyifli okumalar☆

Birkaç saniye tepki veremeden öylece durup abisine baktı.
Abisi de onu gördüğüne şaşırmış gibiydi.

"Derin, senin ne işin var burada?"

Cevap veremedi, tedirgin olmuştu.

"Derin bir şey mi oldu, iyi misin sen?"

"Ben..."

Gözlerini abisinden çekip katile çevirdiğinde başladığı cümleyi tamamlayamamıştı. Dudağının kenarı alayla kıvrılmıştı ve kısık gözleriyle Derin'i süzüyordu. Bozguna uğramış hali ona zevk vermiş gibiydi.

Abisinin koluna değen eliyle kendisine geldiğinde hızla konuşmaya başladı.

"Senin...asıl senin ne işin var burada, bu adam kim, sen niye-

"Sakin ol önce, bir sorun yok değil mi?"

"Hayır yok...bu adam kim?"

"Arkadaşım ve ortağım. Şirketi birlikte yönetiyoruz. Tanıştırayım sizi, Karan ve kardeşim Derin." Dediğinde adam elini Derin'e doğru uzattı.
Dudaklarının arasından dalga geçiyormuşcasına üç kelime döküldü.

"Memnun oldum, Derin."
Derin ismini söylerken sesinin tonu değişmişti sanki. Uyarı vardı o ses tonunda.

Kendisine uzatılan ele baktığında, o eli tutamayacak kadar iğreniyordu bu adamdan. Abisinin, bu adamla arkadaş olması da büyük bir sorun demekti.

"İşten dönüyorduk, Karan da bize geliyordu. Ama eve geçmeden önce, karşılaşmışken, güzel bir yerde yemek yiyelim, açlıktan ölmek üzereyim."

Sonra aklına bir şey gelmiş gibi tekrar Derin'e yönelen Deniz konuştu.

"Sen n'apıyordun burada?"

"Ben...ben evde sıkıldım."

Abisinin, bu söylediğine ikna olmadığını anladığında tekrar konuşması gerektiğini anladı. Ama daha fazla konuşamadı, abisi de üstelemedi zaten.

"Tamam, o zaman yemekten sonra yürürüz biraz olur mu?"

"Yok, ben gelmek istemiyorum. Aç da değilim zaten."

"Bence gelmelisin, çok iyi bir mantıcı biliyorum, oraya gideriz ve emin ol geldiğine pişman olmazsın."

Bunu söyleyen abisi değil, Karan'dı yani katildi.

"Gelmek istemiyorum dedim ya!"

"Derin, o ne biçim tavır öyle. Sen gerçekten bir tuhafsın bugün."

"Ben eve geçiyorum, siz gidip mantınızı yiyebilirsiniz. Fakat arkadaşın bugün gelmesin bize, dediğin gibi bugün tuhafım biraz, misafir çekemeyecek kadar tuhaf."

Karan Derin'in bu tavrına oldukça şaşırmış gibiydi, abisi de aynı şekilde.

"Tamam Derin, tamam. Gelme sen, eve git ve dinlen."

Bu cümle aslında "eve geldiğimde soracağım ben sana" anlamı taşıyordu. Fakat Karan'ın yanında olan abisine karşı hissettiği öfke, bunu kafasına takmasını engelleyecek kadar büyüktü. Böyle bir adamla hem arkadaş hem de ortak olmamalıydı. Bu adamın katil olduğunu bilmediğini düşündüğü abisinin, yine de bu adamla yakın olmasını sindiremiyordu Derin.

Sinirle arkasını dönüp geri eve geçti. Eve gireli çok olmamıştı ki evin kapısı sertçe vurulmaya başlandı. Korkuyla yerinde sıçrayan Derin, ilk defa kapıyı açmaktan korktu. Biraz önce katile karşı sergilediği cesareti buhar misali uçup gitmişti sanki. Gelenin kim olabileceği konusunda stres oluyordu ve kapıya yaklaşamıyordu bile. Fakat tam o anda onun sesini duydu.

"Derin, n'olur aç...benim...n'olur!"

Gelen Çağıl'dı ve onun sesini duymak tüm korkusunu bastırmıştı. Biraz önce yanına yaklaşamadığı kapıya hızla ulaştı. Kapıyı açtı ve daha konuşmaya fırsat bulamadan onu gören Çağıl boynuna sarıldı.

"Korktum, çok korktum...seni de kaybettim sandım...annem gibi sen de gittin sandım."

Her an ağlayacakmış gibiydi, sesi titremişti. "Annem gibi..." ne ağır bir şeydi bu söylediği...
Geçmiyordu, hafiflemiyordu acısı.
Bir de üstüne bu yaşananlar, içindeki yarayı daha çok deşmişti. Annesinin yasını bile tutamamıştı o, nasıl geçerdi bunun acısı.

"Ben iyiyim..." Derin'in sesi, Çağıl'ın kendisinden ayrılmasına sebep oldu.

"İyisin..." acı bir gülümseme belirdi, güzel dudaklarında. Derin'in gözü yanağının kenarında beliren, varla yok arasındaki ufak gamzeye takılı kaldı.
Parmak uçlarında yükselip tam gamzenin olduğu noktaya küçük bir buse kondurdu.
Çağıl bu hamleye başta şaşırmış olsa da, gözlerini kapatıp bu anı iliklerine kadar hissetti.

...

Derin nasıl kurtulduğunu biraz değiştirerek Çağıl'a anlattığında (aslında takip edilmediğini fakat çok korktuğu için öyle sandığını söylemişti), her ikisi de biraz sakinleşebildiğinde asıl konuya geçebildiler. Çağıl başta, Derin'in takip edilmesiyle ilgili söylediklerinde şüpheye düşmüştü fakat bunun üzerinde duramayacak kadar kafası karışmıştı.

"Katil...katil gerçekten bana resmini attığın o adam mı?"

Çağıl çok sakin bir halde sormuştu bu soruyu fakat bu sakinlik oldukça ürkütücüydü.

"Sana önceden de söylediğim gibi, o binaya gittiğim gün de, bugün de beni tehdit etti...katilin kendisi olduğunu söyledi."

Bu anlattıklarında "ama yalnız değildim" kısmını atlamıştı. Çünkü "kendi iyiliğin için bunu bilmemelisin" kısmı söylemesine engel olmuştu. İçi rahat değildi bu konuda, bunu da elbet söyleyecekti Çağıl'a, o adamın yanındaki her kimse öğrendikten sonra. Adamın, abisiyle olan ilişkisinden de bahsetmemişti ve işler şimdi daha da karmaşık bir hal almıştı. Çağıl bunu öğrenirse artık abisini nasıl savunurdu bilemiyordu. Bu konudaki sessizliği de abisini korumak istemesinden kaynaklanıyordu. Düşünmeden hareket edip, fotoğrafları Çağıl'a atmakla da doğru yapıp yapmadığını sorgulamaya başlamıştı.

Derin sessiz kaldığında, Çağıl ayağa kalktı. Fakat Derin hemen kolundan tutup onu engelledi.

"Nereye gidiyorsun?"

"O adama, anneme bunu yapan ite gidiyorum. Onu bulacağım, anneme yaptığının hesabını soracağım...sonra ne yapacağım biliyor musun?..Annemin mezarına gidip doya doya ağlayacağım, ben annemin mezar taşına sarılıp ağlayacağım..."

Güneş Doğar mı Yeniden?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin