8. şeytanla tartışma.

1.1K 80 41
                                    

İyi okumalaar :)

*

şeytanla tartışma.

Sean'ın getirdiği deftere birkaç sayfa yazmayı bitirdiğimde puşt gelmiş ve ben de dünyanın en gizli işini yapıyormuş gibi dikkatini çekerek defterimi gözüne soka soka saklamıştım. Şimdi yemeğe oturduğumuzda içimden kıs kıs gülüyordum. Niyetini öğrenelim bakalım. Yemekleri önümüze koyduğunda benim tabağımdan bir kaşık almıştı. Kaşlarımı kaldırarak ne yapıyorsun der gibi baktığımda merak ettim tadını demişti. Yalanını sevsinler sen acı yiyemezsin ki. Sean ona yetiştirmiş ve yemeğimde zehir olmadığını kendince kanıtlıyordu. Yemiş gibi yaparak onaylayıp önüme döndüm. Gerçekten bu kadar düz davranmak hiç onluk bir hareket değildi. Neyse. Yemekten sonra bir film açtığımızda yine geniş yatağa sıkışarak izlemeye başladık.

Film mutlu sonla bittiğinde aşırı sinirlendim. Mutlu son düşmanı değilim ama bu filme mutlu son mu hadi oradan! Merakla bana bakmaya başladı.

"ne oluyor, sonu mu hoşuna gitmedi."

"gitmedi tabii. Böyle bir son kimin hoşuna gider."

"benim gitti."

"gider tabi diğerinin yaptığı her şey yanına kar kaldı. Aptal aşık hemen affediverdi. Ahh kutsal aşk işin içine girince her şeyi temize çekiyor öyle değil mi? hah"

"tamam erkek kadına yanlış yapmış olabilir başlangıçta onu planı için kullandı ama sonra ona aşık oldu. ve hisleri de gerçekti. Pişman oldu, acı çekti, kendini affettirdi. Kadın da onsuz daha fazla acı çekeceğini bildiği için onsuz acı dolu bir yaşam yerine affederek gurunu çiğnedi. ve gurunu çiğnemenin yarattığı acısı onsuzluktan daha katlanabilir geldi ona."

"işte bundan bahsediyorum. kadın neden mutlaka acı çekmeli. Tamam aşık olmuş olabilir ki bu baştan hata. Ama peki elinde değildi ve oldu diyelim yaptıklarının bedelini ödetmeden onu affetmesi gerçekten mutlu bir son mu. beni hiç mutlu etmedi aksine sinir oldum. İntikam alabilirdi ve eğer karşı taraf intikamı yutacak kadar yüce bir sevgiye sahipse eşitlenip sıfırlandıklarında birlikte olabilirlerdi."

"ödeşme şart diyorsun."

"öncelikle aşık olmamalı diyorum."

"kime aşık olacağını seçebilir gibi konuşuyorsun." Dilimi ısırdım evet beni tuzağa çekecek konuşmalar bunlar. Yüzüne bağıra bağıra en azından kime aşık olmayacağımı seçebilir demek isterdim ama buna gerek yok.

"aşk hakkında fazla konuşamam daha önce aşık olmadım sonuçta kime aşık olup olamayacağımı bilmiyorum. Bu yaşa kadar olmadıysam seçememişim gibi duruyor."

"seçemezsin zaten. Ama kader senin için seçmiştir belki."

"şimdi de inançlı biri mi oldun."

"yo hiç inançlı biri olmadım inandığım biri oldu ama."

"neyse ne. Saçmaydı sonu düpedüz saçmaydı. Telefonunu ver imdb'de 1 puan vereceğim. Bu bile fazla."

Gülmeye başladı. Abartmış gibi görünebilirdim ama hayır. İzlediğim bir şey istediğim gibi gitmeyince deliriyordum. Aşk pembe değildi aşk hayatın içinde olan bir şeyse asla pembe kalamazdı. Hayat kötüydü, hayat koşulların şekillendirdiği bir zorunluluktu. Aşk ise kötüyü daha kötü yapmaktan başka neydi ki.

"iyi al 1 puan ver. Ama hiçbir filmin sonu senin istediğin gibi bitemez bunu bil. Kimsenin böyle beklentisi olmaz çünkü. Senin odaklandığın yer intikam, oysa insanlar aşk görmek ister. Eh sonunda mutlu bitmesi ise yeterince tatmin edici olmuş olur."

"çok biliyorsun. Gören de onlardan biri sanacak."

"evet. Mutlu bittiği için sevindim."

"o zaman şanslısın insanlar aşk isterse, her zaman yaptıklarını sineye çekecek birini bulabilirsin demek oluyor bu."

"maalesef, ben de istisna severim ve görülüyor ki ben bu oyunu baştan kaybettim." Ne? Bu da ne demek oluyor şimdi.

"her neyse gidiyorum ben yatacağım." Yerimden kalkıp giderken yüzünde rahatlamış gibi bir ifade vardı. Yatağa yatıp beni gidene dek süzdü. Gerçekten aklımı yitirmeme sebep olacak bu halleri.

Odama geçip yatağa kıvrıldım. Az önceki sözleri beni düşündürüyor, bu neden bana bir itiraf gibi geldi ki. Puştun şimdi ki hedefi aklımla mı oynamak acaba. Neyse ben kendi hedefime odaklanmalıyım. Şimdi planımın ikinci evresi başlayabilir. Niyetinin ne olduğunu daha iyi anlayacağım.

Tam olarak 1 saat 15 dakika 38 saniye sona ererken yavaşça kapım açıldı ve puşt içeri süzülerek girdi. Uyuyor numarası yapıyordum. Defteri almaya geleceğini tabi ki biliyordum. Şeytan parmak ucunda yürüyerek başucuma kadar geldi. Bu haline gülmemek için çok çaba sarf etmem gerekti. Kim onun gibi birinin böyle uğraşlara katlanacağını tahmin edebilir ki. Çekmeceyi açıp içinden defteri aldığında hala gitmediğin hissediyordum. Gitsene. Uyuyor numarası yapmak ne kadar zor biliyor musun. Üstelik bir karartı ki odada sadece ikimiz olduğuna göre bu o oluyor, üstüme doğru eğiliyor. Öpersen yumruğu yiyip bir çuval inciri berbat edeceksin. Yüzünü yüzümü yaklaştırdığında artık nefes almam kesilmişti. Sadece hamlesini bekliyordum. Duyularım sonuna dek açılmıştı dudaklarımızın birbirine değmesi ise an meselesiydi. Aklımı yitirecektim, gerçekten beni öpmeyecek değil mi?

Öpmedi. Saçımı okşayıp çekilirken derince bir nefes içine çektiğini duydum. Kalbimin atışı, korkudan olduğunu tahmin ediyorum, deli gibiydi. Yine geldiği gibi süzülerek odadan çıkarken kafası karışık beni ardında bırakmıştı. Yine ne yapıp edip kendiyle meşgul etmeyi başarıyordu.

Saklı Duygular | vegaspete | boyxboyHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin