y.n.// ortalık karışsın bakalım.
İyi okumalar :)
39. şeytanla bağlanma.
Macau ile küçük yılan sonunda gitmişlerdi. Bir gece bile eziyet gibi geçmişken daha fazlasına sabrım da isteğim de yoktu. Gerçi giderken Macau bana, benim şeytanla yalnız kalamadığımız için onları kovduğumu iddia ederek bol bol laf sokmuştu. Hatırlamıyor gibi yapsam da ne yazık ki hatırlıyordum. Hem de her rezil ayrıntısını. Uyanır uyanmaz gözüme düşen görüntülerle bedenimden ayrılan alkol yerini derin bir utanca bırakmıştı.
Ben mahvolmuştum. Hayır utanç bir yana, ben yapmak istediğim ne varsa hepsine aykırı davranmıştım. Ben bunca zamanı boşuna geçirmiştim. Dahası ben haddinden fazla kapılmıştım. Ve eğer buna bir son vermezsem benim eski benliğime dair bir zerrem kalmayacak ben şeytana karışacaktım.
O yüzden bu gece hesabın kapanacağı gece olacaktı. Bu gece ben ikimizi de kendim için ateşe verecektim. Şeytan bu geceden sonra beni affederse bu artık onun da eski şeytan olmadığını gösterecekti ve ben ancak bu şekilde eski benliğimi sıyırarak onunla olabilirdim. Ben bu gece eskiye dair ne varsa yok edecektim. Ben oyunu bitirecek, hedefime varacaktım. Bu kuralları baştan yazılmış bir oyundu. Şeytan da payına düşeni oynamıştı. Tek fark ben kendi payıma düşeni oynarken oyunla gerçeği karıştırmıştım. Hesapta ona kapılmak yoktu ancak ben ona dayanamamıştım. Ancak benim kurguladığım oyunda daha fazlasına yer yoktu.
Odamın kapısının çalınmasıyla geldiğini anladım.
"Gel." İçeri adımladı. Göz kamaştırıcıydı. Farkına vardığım duygularımı inkar edememek artık beni delirtecek raddeye getiriyordu. Gözüm onu görüyor, o gözüme güzel görünüyor, ve ben onu gördüğüm için mutlu oluyordum. Hatta şuan hoş geldin diyerek boynuna atılmayı istiyordum. Ama ben bunları hissetmek istemiyordum. Dolan gözlerimle gülümseyen yüzü asıldı ve hemen yanıma adımladı.
"Pete, ne oldu, neyin var?" Elini yüzüme uzatarak akan gözyaşlarımı silmeye başladı.
"Bir yerin mi acıyor?" Evet.
"Hayır." Gözyaşlarımı durduramıyorken hıçkırarak ağlamaya başladım. Neden hiçbir şey kontrolüm altında değil ki. Duygularım, gözyaşlarım. Hepsi şuan benden ona akarken ben sadece izliyor ve üzülüyordum. Ben biraz huzur istiyordum.
Bana sarıldı. Beni bir yükten kurtardı. Çünkü ben ona sarılmak istiyordum ancak bunu yapamıyordum. Ama o beni anladı. Beni kendimden kurtardı. Ona sarılırken niye her şey susuyordu. Ben huzur buluyordum. Ömrüm boyunca burada kalsam her şeyden ve en çok kendimden kurtulabilir miydim peki?
Biraz sakinleşince ayrıldık ve bana soran gözlerle bakmaya başladı.
"Bir şey yok, sorma."
"Nasıl sormam ne istersen söyle yapayım, lütfen ağlama, canını sıkan ne varsa söyle yeter, her şeyi yaparım senin için.. her şeyi." Biliyorum yaparsın ancak bir şeyi yapamazsın ki o da elinden gelmez ancak tek istediğim o. Bunların hiçbirinin yaşanmamış olması. İşte bunu yaparsan tüm acılarım dinecek. Lütfen bunu yap benim için. Yoksa ben ikimizi de mahvedeceğim.
"Yok yapabileceğin hiçbir şey yok. Hadi yemek yiyelim çok acıktım."
Hala endişeli gözlerle baksa da mecburen ayaklandı. Ellerini elime geçirerek kendi odasına adımlarken ellerimize baktım. Ellerime son kez baktım. Bir daha ellerimi bile görmek isteyecek miydim bilmiyorum.
Yemekten sonra bana dua etmek istediğini ve benim ona eşlik edip edemeyeceğimi sordu. Şaşırsam da kabul ettim. Biz birbirimizi ne ara bu kadar etkilemiştik bilemiyorum. Ben artık gülmezken onun hep gülmesi, onun daha huzurlu olmasına karşın benim darmadağın olan duygularım, hislerim, ruh halim. Biz birbirimize dönüşüyorduk. Ben karanlığa hapsolurken sen aydınlığa çıkıyorsun.
Oturduk ve dua etmeye başladık. Daha doğrusu o dua ederken ben sadece onu izliyordum. Affını isteyecek bir günahım yoktu, bu geceden sonra beni affedebilecek tek bir kişi vardı ancak ben onun da affını istemiyordum.
Bittiğinde bana döndü ve elimi uzatmamı istedi. Şaşırdım ancak uzattım. Bu gece inatçı olmayacaktım. Son dileğini yerine getirmeye hazır bir cellat gibi o ne isterse yapmaya gönüllü olacaktım. Son iyiliğim diye düşünüyordum son iyiliğim. Parmağıma kırmızı bir ip dolarken şaşkınca ona bakmaya başladım. Kırmızı ip. Bağlanmak. Ancak bunu o nereden biliyordu ki?
"Sen ne yapıyorsun?"
"Bizi bağlıyorum." Kalbim güm güm atıyor, yer ayaklarımdan kayıyordu sanki. Geçmişle gelecek her şeyi birbirine girerken karşımda bir an o çocuğu görür gibi oldum. Gözlerimi sıkıca kapatırken başımı salladım. Hayır bunun olma ihtimali yok. Tekrar gözlerimi açtığımda görüntü düzelmişti. Şeytandı karşımdaki. Derin bir nefes aldım. Bunun ihtimalinin olmadığını biliyordum.
"Ne-neden?"
"Efsaneye göre tanrılar birbirlerine ait olan, birbirinin olan kişileri, ayak bileklerinden kırmızı bir ip ile bağlarlarmış ki bu kişiler ileride birbirlerini bulabilsinler. Ve kişi ne olur ne biterse bitsin, nihayetinde kırmızı iplikle bağlı olduğu diğer yarısını, eşini bulur ve o kişiyle evlenirmiş. İşte Pete, sen de benim bağlı olduğum kişisin. Ve ben bugün Tanrıya bizi bağladığı için teşekkür etmek istedim. Şimdi diğer yarım, eşim birbirimize bağlı olduğumuzu görüyorsun değil mi? Peki benimle evlenir misin?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Saklı Duygular | vegaspete | boyxboy
Fanfic"ben karanlığa hapsoldukça sen aydınlığa çıkıyorsun." kinnporsche eserindeki vegaspete çifti için yazılmış hayrankurgusudur. Olumsuz içerik mevcuttur. +18 İki erkek arasındaki ilişki işlenmektedir.