-4. wontonlar dilek diliyor.

850 62 9
                                    

Birazcık bölüm yazamamış olmuşum, işlerim çoktu üstelik son bölümden sonra vegas'a birazcık üzülmüş de olabilirim o yüzden üzüntüm geçsin istedim bekleyeyim içim soğusun çünkü yolumuz uzun daha yeni başlıyoruz vegas'ı üzmeye, no mercy yani. :)

İyi okumalar :)

wontonlar dilek diliyor.

Nong ile oluşmaya başlayan kalabalıktan kaçarak daha dün saklandığımız yere geri gelmiştik. Bizi görmeleri hiç iyi olmamıştı. İşte şimdi eve geri dönme ihtimalimiz de kalmadı. Neyse ki yanımda yiyecek şeyler almıştım. Ancak biz buradan sonra ne yapacaktık ki?

Nong'un yorgunlukla oturduğunu gördüm hemen yanına adımladım. Eli yanağında öylece duruyor, önüne bakıyordu. Yüzünü kendime döndürdüm ve elini yanağından çektim. Adi Hiel çocuğun yanağını kızartmıştı. Nong'a gülümseyerek yanağını okşadım. Üzgün bakışları kırıldı, kaşları çatıldı ve elimi yanağından ittirdi. Utanmıştı sanırım. Onu omuzlarından kendime çektim ve başını okşamaya başladım. Huysuzlansa da bir süre sonra duruldu ve ikimiz öylece oturmaya başladık.

En aşağı birkaç gün burada olacağımızı biliyordum. Büyükannem beni kesinlikle mahvedecekti ama nasılsa adadaydım kaçma ihtimalim yoktu bunu düşünürdü değil mi? Dönüşte yiyeceğim bütün azarlara da razıydım sadece şuan nong ile nasıl kurtulacağımızın bir planını yapmak için düşünmeliydim.

Cebime sakladığım birkaç parça yiyeceği ortaya koydum. Acıkmaya başlamıştım bile. Nonga uzatıp kendim de aldım ve yemeye koyuldum. Nong yine köpek gibi koklamaya başlamıştı. Tam uzanıp dün olduğu gibi ağzına tıkacaktım ki ne yapacağımı fark edip kendi ağzına tıktı yemeği. Gülmeye başladım. İnatçılığı benim yanımda kırılıyor, başta huysuz davransa da sonunda dediğimi yapıyor en önemlisi de bana güveniyordu. Kaşları çatıldı benim gülmemle. Sadece gülmek ile bir problemi vardı galiba çünkü pek tercih etmiyordu. Neyse onu da güldürecek bir yol bulurdum nasılsa.

Yemeklerimiz bitince oturmaya devam ettik ama canım sıkılıyordu. En iyisi oynamaktı ama aynı dili bile konuşmuyorduk ki biz nasıl oyun oynayacaktık? Ahh evrensel bir oyun elbette vardır Pete ve cezalı taş-kağı-makas oynayabiliriz diye düşünmemle hemen nong'a döndüm. El hareketleri ile -ve tabii ki bağırmamı eksik etmeden- ona taş-kağıt-makas oynayalım demeye çalıştım. Nong başını sallayarak kabul ettiğinde başladık.

Taş-kağıt-makas.

Nong taşı seçmiş ben makası seçmiştim. Şimdi bana fiske vurmasını söyleyecektim. Elini aldım baş parmağı ile işaret parmağını yuvarlak olacak şekilde birleştirerek alnıma getirdim ve vurması gerektiğini söyledim. Anladı. Ve küçücük eliyle hiç beklemediğim bir güçle alnımı kızarttığına emin olacağım şekilde vurdu.

"napıyorsun ben de bilmediğini sanıyordum." Kaşlarım çatıldı ve alnımı ovmaya başladım. Bu çocuğun kesinlikle fena bir kuvveti vardı. İşte nong ilk kez kıkırdadı. Şaşkınlıkla yüzüne baktım. İlk kez gülümsemişti o da bana vurduğu için. Kaşlarımı daha fazla çattım ve tekrar başladık.

Taş-kağıt-makas.

Yine taş yapmıştı ve bu sefer ben de taş seçmiştim. Berabere.

Taş-kağıt-makas.

Yine taş yapmıştı ve ben taş yapacağını düşünerek kağıt seçmiştim. Eheheh yarım akıllı nong sorarım ben sana şimdi. Gülerek elimi alnına uzattım. Nong irkilerek geriye kaçtı, gözlerini kapadı ve elini yüzüne doğru kaldırarak kendini savunmaya geçtti. Onu bu halde görmek... çok çok kötüydü. Elini tutup yavaşça indirdim ve başımı sağa sola salladım. Ona tabi ki vurmayacaktım. Eğilip alnından öptüm. Ne kadar hırçın bir çocuk olsa da en ufak bir hareketten korkan bir tarafı vardı ve bu beni oldukça düşündürüyordu. Kaçtığımız kişiler ona zarar mı veriyordu da nong her şeye karşı bu kadar tetikte, her şeyden bu kadar korkuyordu.

Tekrar başladık.. Taş-kağıt-makas.

Yine taş seçmişti ve ben onun taş seçeceğini bildiğim için artık makas seçmeye başlamıştım. Madem kazanmak ve bana fiske atmak onu güldürüyordu gülümsemesinin bir yolunu bulmuştum demek ki. Ve nong'un gülümsemesi için buna katlanabilirdim. Nong kazandıkça daha fazla gülmeye kahkahalar atmaya başladı. Ben de canım acıyor gibi yaparak onu daha fazla eğlendirdim. Bu arada canım gerçekten acıyordu. Dediğim gibi onun canavar bir tarafı vardı. Ama katlanılmayacak gibi değildi. Akşama kadar oynadık ve yorulana dek bana fiske atmaya devam etti. Akşam olduğunda dışarı çıktık ve yere uzandık. Hava sıcacıktı. Üstelik tam yukarıda ay, bir sürü parlak yıldız ve sonsuz gibi gözüken gökyüzünü izlemeye başladık. Gökyüzünü izlemeyi çok severdim hele ki geceleri. Tam o esnada bir yıldız kaydı ve dilek tutmalıydık. Hemen nong'u dürttüm ve kayan yıldızı gösterdim. Umarım dilek tutması gerektiğini biliyordur ancak ben işimi şansa bırakmak istemedim ve ellerimi birleştirerek dilek tutması gerektiğini anlatmaya çalıştım - bu sırada bağırmayı asla unutmuyordum- Nong benim gibi yaparak gözlerini kapadı ve ellerini birleştirdi. Ben de gözlerimi kapadım ve dileğimi diledim.

"Tanrım nong'un korktuğu ne varsa onlardan kurtulmasını sağla. Nong artık kimseden korkmasın." Dileğimi dileyip gözlerimi açtım. Nong hala dilek diliyordu. Umarım ne dilerse gerçekleşir. Gülümseyerek gökyüzüne çevirdim bakışlarımı. Bir süre sonra gözkapaklarım kapanmaya başlamıştı son kez nong'a bakıp kontrol ettiğimde elleri birleşik bir şekilde uykuya daldığını gördüm. Başını okşayarak ben de gözlerimi kapadım ve uykuya daldım.

Saklı Duygular | vegaspete | boyxboyHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin