//vegaspete side story - 8

269 27 28
                                    

arkadaşlar benden aşk üçgeni bekleyen falan varsa söyleyeyim imkansız yani :) en nefret ettiğim şeydir okuyamam bile o yüzden ne kadar istesem bile kaos katamıyorum bu konuda maalesef :') içim el vermiyor çünkü yine beceremedim bu yüzden ahahah sonuna dek kaossuz üçgensiz aşklar.

İyi okumalar.

//vegaspete side story -  8

"vay vay vay kimleri görüyorum hatta kimleri tutuyorum böyle."

kaşlarım çatılı, gözlerim öfkeyle kısıtlı karşımda duran pisliğe bakmaya başlamıştım. birden kolumda hissettiğim elle irkildim ve döndüğümde aynı öfkeli bakışlara sahip birini daha gördüm. güzel oldukça sinirli bir şekilde bana ve aynı zamanda karşımdaki piçe bakıyordu. hemen kendimi kollarından kurtardım ve kırışan kıyafetlerimi düzeltmeye başladım. ancak tam bu sırada önüme -o piçle arama- güzel geçmiş ve benim yerime o düzeltmeye başlamıştı. oo kıyamam piçin görüş açısına girmemi engelliyordu kendince.

"pete beni gördüğüne sevinmedin mi? oysaki ben çok sevindim."

"hayır hatta buradan ayrıldıktan sonra hemen tanrılara hediye vermeye gideceğim. belli ki onları kızdırmışım ki seni yolladılar karşıma."

o pis kahkahasını duyunca ister istemez suratımı buruşturdum. böyleydi bu zevzek işte suratına tükürsen senden geldiyse oh ne ala derdi. yüzsüz arsız.

"hala çok küstahsın. ama ne yazık ki sen de en sevdiğim özelliğin de bu. sana fena yakışıyor."

bir anda güzelin hareketleri durdu ve öfke ile arkasına karşımdaki piçe döndü. şuan nasıl bakıyordu göremiyordum ama yana düşmüş elleri tir tir titriyordu. ohh sahibine sadık köpek gibi hislerimi aynen o da hissediyor. bu durum birden gerginliğimi alıp içimi sıcacık etmişti. ancak her şey tabi ki karşımdaki ağzını açana dek sürdü.

"ah bu da kim? bir yerden tanıdık geliyor ama" güzele yaklaştı ve elini uzatıp gözlerini örten saçına dokundu. anında ikimiz de elini tutup indirdik. ona nasıl dokunabilirdi bu ne cüret?

"sen ne halt ettiğini sanıyorsun da bana ait olana dokunuyorsun."

anında güzelin bakışları bana dönmüştü ancak şuan onu görecek halde değildim.

"uh tamam sakin ol dokunmadım say. her zaman böyle kıskançtın pete. oyuncaklarını asla paylaşmazsın."

öfkem artmaya hatta taşımaya başlamıştı. zevzek zevzek konuşmaları ile beni çileden çıkarmaya ant içen bu kişiye daha fazla tahammül edemeyeceğiöi fark ederek güzelin eline uzandım.

"hadi gidelim." birleşen ellerimize bakarken o da buradan soyutlanmış gibiydi. onu çekiştirmemle kendine geldi ve başını sallayıp kabul etti.

"dur pete. aslında seninle görüşmem gereken çok önemli bir şey var yani burada gördüğüm iyi oldu tabii seni de olmasa evine gelecektim zaten. seninle mutlaka konuşmam gerek, sadece bir çay içmelik vaktini ayır bana, önemli."

bir karşımdaki bir yanımdakine bakmaya başladım. bir yanım ki bu oldukça büyük olan yanımdı hemen buradan güzeli de alıp gitmek istiyordu ancak bir yanım da karşımdakinin ne kadar arsız ve dik başlı olduğunu bildiği için bunu burada bitirmek istiyordu. o yüzden işin uzamamasını isteyerek gönülsüzce de olsa kendimi kabul etmek zorunda hissettim.

"tamam ama sadece kısa süre. hemen söyleyeceksin ve bir daha karşıma çıkmak yok."

"son kısımdan emin değilim ancak oldukça kısa tutacağıma emin olabilirsin hayatım."

sözünü bitirir bitirmez ellerimin arasındaki güzelin hışımla karşımdaki piçe atıldığını gördüm. yakalarından tuttuğu gibi yere yatırmış üstüne çıkmıştı. hemen yumruk yaptığı elini tutarak mani olmaya çalıştım. çalıştım diyorum çünkü biz bu adamı neyle besliyorduk ki böyle dehşet bir gücü vardı. üstelik ona vurduğu an onun için büyük olay olurdu. bir hizmetlinin bir soyluya vurması kabul edilebilir bir şey değildi. zar zor dikkatini çekebildiğim an güzelin bakışları bana döndü ve göz bebeklerine dair sirayet eden değişimi hissettim. öfkesi uçmuş mayhoş bir şekilde bana bakıyordu şimdi. yalayıp yutasım geliyordu ancak başımızdaki sorunu def etmeliydim önce. avucumdaki yumruk olmuş elini okşadım.

"hayır, hayır. sakin ol. sadece konuşacağım bir şey olmayacak sonra eve gideceğiz tamam."

rahatsız olsa da lafımı ikiletmedi ve pisliğin üstünden kalktı. memnuniyetsizce yere boylu boyunca uzanmış olan pisliğe döndüm.

"sen de kalk ne söyleyeceksen söyle eve gitmemiz lazım bizim, ayrıca cıvıklık yapmayı da kes."

"ooo anlaşılan evcil hayvanı da sahibini paylaşamıyor, çok eğlenceli."

yanımda hareketlenen bedeni durdurdum pislik bütün gücüyle tahrik ediyordu ama uğraşacak halim yoktu.

yürüyüp ilerideki bir mekana oturmak için hareketlendim ve güzele bizi dışarıda beklemesini söyledim. sürekli onu sakinleştirmekle uğraşamayacaktım. balkon kısmına geçtiğimizde onu buradan görebiliyordum. gözlerini dikmiş ve çatık kaşları ile gözünü bile kırpmadan bize bakıyordu. çok komikti ancak karşıma geçen piç ile keyfim kaçtı birden.

"pete hiç mi özlemedin beni."

"sen deli misin? biz arkadaş mıyız da neden özleyeyim seni?"

"hiç affedici değilsin biliyorsun değil mi?"

"biliyorum konuya gel. ne söyleyecektin?"

"gerçekten bilmiyor musun?"

"neyi?"

uğursuz gözlerini yavaşça aşağıda bizi soluksuz izleyen bedene döndürdü. anında ben de döndüm kötü bir şeyler duyacağımı hissediyordum bu melundan iyi bir şey gelmezdi zaten de bunun nedense aşağıdaki güzelle alakalı olduğunu hissediyordum ve bu beni daha da çok rahatsız ediyordu.

konuşmaya başladığında hislerimin doğru olduğunu anladım ve nefes almam güçleşti. yeni bulduğum oyuncağımı mı kaybedecektim?

Saklı Duygular | vegaspete | boyxboyHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin