İyi okumalar :)
*
Saat 9.30 olmalı. Yemek saati 6 ve bunun üzerinden 10.799 hayır şimdi 10.800 dakika geçtiğine göre, evet saat 9.30. Bir araba durdu. Her araba durduğunda aklıma tek gelen o. Acaba bu sefer o mu geldi sorusu beynimi kemiriyor. Araba durduktan sonra 2 dakika içinde kapım açılmıyorsa anlıyorum ki gelen o değil. Ve başlıyorum şimdi olduğu gibi saymaya. 59 saniye. Evin kapısı açıldı. 55 saniye. Mahzenin kapısı açıldı. Gelen aksamıyor demek ki bu o. ve 50 saniye. 48 adım yani 48 saniye. 3 günün sonunda hiç işi yokmuş gibi ilk bana geliyor. Eve gelir gelmez şeytan ilk bana geliyor.
Kapı açıldı. İçeriye sızan cılız ışıkla oda biraz da olsun aydınlandı. Evet anlaşıldığı gibi odada ışık yok. Pencere yok. Daha doğrusu pencere artık yok. Olabilecek tüm camlar bu çöp odadan kaldırıldı. Kendimi öldürmemek içinmiş. Aptal ben kendimde olsam yapar mıydım bunu? Neyse bilmesine gerek yok. Bırak beni zayıf bilsin, bırak beni muhtaç bilsin. Düşmanını küçümsesin ki kaybettiğinde bu ona daha fazla acı versin. Doğrudan gözlerime bakıyor. Şu azıcık ışık bile onu olduğundan daha karanlık gösterebilir mi evet gösteriyor. Tüm ışıklar sanki ona vuruyor. Odada görülebilecek hiçbir şey bırakmıyor. Tüm ışıklar ondan çıkıyorken gözümün başka bir şey görmemesi anlaşılır değil mi. Ancak ben ondan başkasını göremiyorsam o da beni görmeli. Yalnız beni görmeli. Gün gelip de ben onun gözlerini kapayana dek görebileceği tek şey muhtaçmışım gibi ben olmalı.
"yemek yedin mi?"
Cevap verecekmişim gibi sorması yok mu? delirtiyor.
"Peki, yediğini biliyorum Sean bildirdi. Ancak buna hayır diyemeyeceğini de biliyorum. Senin için aldım."
Poşeti açıp iki kase çıkardı. Sandalyenin birine oturup diğerini çekti. Bu oturmam için işaretti. Odaya dolan koku gerçek olamayacak kadar güzel ve reddetmemi imkansız hale getirecek kadar zaafımdı. Ancak bu şerefsiz bunu nereden biliyor ki?
"Hadi içinin gittiğini biliyorum. Otur. Kendinde değilken bile sayıkladığın şey wontondu. Nesi bu kadar güzel merak ediyorum. Sana eşlik edeceğim."
(y.n./Shizun'uma selam olsun:')
Oturarak yemeye başladım. Tok olmama rağmen hızlıca yerken puşt sanki ben ona yemek getirmişim ve zehirleyebilirmişim gibi koklaya koklaya yiyordu. Yemek öyle yenmez diyip ağzına tıkasım varsa da umursamadım. Wonton yerken puştu umursayacak halim yok ya. Yemeğim bittiğinde üzülerek tabağı bıraktım. Wontonların benim için ayrı bir anlamı vardı, onlar bana hep birini hatırlatırdı. Puşt tabağını önüme ittirdiğinde irkilerek kafamı kaldırdım.
"Yemek yemeyi o kadar mı seviyorsun?"
"Ne?"
"Yemeğin bitti diye ağlıyorsun ya, o kadar mı seviyorsun dedim?"
"..."
"İyi benimkini ye o zaman."
"Gerek yok. Banyo yapmam lazım."
"Ah. Tamam çıkarırım şimdi seni."
"Hm."
Kaseleri olduğu gibi bırakıp kapıyı açtı. Önden beni yürütürken arkadan kendisi geliyordu. Etrafa bakmama, bir çıkış aramama gerek yok. Bütün yollar ezberimde, hepsi pisliğin tam avcunun içine çıkıyor. Hepsini denedim, hepsini. Tekrar tekrar başarısız oldum. Yine döndüm dolaştım onun kucağına düştüm. O zaman bu sefer bilindik yollardan sapmam gerek. Defalarca tekrarlanan bu sahne bu sefer değişmeli.
Odasının kapısını açıp beni içeri soktuğunda odanın boğucu havasını iliklerime kadar hissediyordum. Hayat yokmuş gibiydi. Bir mahzenden diğerine gelmiş gibi hissetmekten kendimi alamadım. Banyoya ilerlerken bu odaya girdiğimin de farkındalığı düştü zihnime. Sahi bu beni niye odasındaki banyoya getirdi ki? Neyse işime gelirdi. Kapıyı açıp çekildi. Tam karşıma geçti. Gözlerime bakarken beklentiyle dolduğunu hissettim. Bu salak niye böyle bakıyordu ki?
"Çekilmeyecek misin?"
"Hı?"
"Odadan diyorum gitmeyecek misin?"
"Gerek mi var? Görmediğim bir yerin mi var Pete."
Ağzına bir tane çakmamak için derin bir nefes alıp gülümsedim. "Doğru."
Gözlerimi bir saniye bile çekmeden soyunmaya başladım. Afalladığını hissettim. Belli ki karşı çıkmamı bekliyordu. Dedim ya şeytan, senin kurallarına göre oynamayı bırakalı çok oldu. Şimdi benden kaçamayacağını anlayana dek o yolları arşınladığını göreceğim. Her seferinde kucağıma düştüğünü zevkle izleyeceğim. Nihayet boxerımı da çıkardığımda derin bir nefes aldığını gördüm. Baştan aşağı beni süzdü. Arkamı dönerek eğildim ve çıkardığım kıyafetlerimi topladım. Utanmamak için aklıma başka şeyler getiriyordum yoksa önünde domaldığım gerçeği beni utançtan öldürebilirdi. Kıyafetlerimi almayı ve biraz da oyalanmayı bitirdiğimde banyoya girip kapıyı kapattım. Daha fazla yüzüne bakamadım. Bugünlük bu kadar yeterdi. En azından ilk adım için benim için yeterliydi. Bacaklarım daha fazla beni taşıyamadı. Kalbim deli gibi hızlanırken bunun henüz başlangıç olduğunu düşündüm. Tanrım bu zor oyundan ben nasıl sağ çıkacaktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Saklı Duygular | vegaspete | boyxboy
Fanfic"ben karanlığa hapsoldukça sen aydınlığa çıkıyorsun." kinnporsche eserindeki vegaspete çifti için yazılmış hayrankurgusudur. Olumsuz içerik mevcuttur. +18 İki erkek arasındaki ilişki işlenmektedir.