İyi okumalar :)
şeytan uykusu.
Puştun eline düşmenin 90, yeni kafesime yerleşmemin ise 10.günü bitiyordu. Her akşam alışveriş yapacağım diye çeşitli ıvır zıvırlar alıyorum o ise hayır demeyi bırak tereddüt bile etmiyordu. O kadar fazla alışveriş yapmıştım ki artık aldıklarım odaya sığmaz olmuş bu bahane ile puştun odasına da yerleşmeye başlamıştım. Sürekli markalardan gelen hediyeleri açan youtuberlar gibi hissediyordum kendimi. Tabii benim sponsorum şeytanın tekiydi ama paranın kaynağını kim takar. En son bugün aldığım pahalı mı pahalı bir tabloyu onun duvarına astım. Odası simsiyah ve boğucu olmaktan çıkmıştı sonunda. Çiçekler, tablolar, posterler asmış sonunda odasına hayat getirmiştim. Tabii ki bunlar planlıydı. Hayatının her alanına sızacaktım, bakıp da beni görmediği, hissetmediği bir yer kalmayana dek. Bu ise en çok gidişimde zarar verecekti ona beni hatırlatmayan hiçbir şey olmayınca kendi hayatından nasıl dışlanacağına o bile şaşıracaktı. Hayatı benle o kadar dolu olacaktı ki bensiz nefes bile alamayacaktı. Ama ben olmayacaktım ve o sonunda boğulacaktı.
Bir de yeni bir alışkanlık edinmiştik yemekten sonra film izliyorduk uyuyana dek. Sıkılır, vazgeçer diye film araştırıyorum ayağına ne kadar iğrenç romantik film varsa izletmiştim ama bana mısın dememişti. Bu adamın zevki mi yoktu anlamıyorum?
Yine açtığım saçma sapan bir filme dalmıştık film o kadar iğrenç ve bayıcıydı ki onu sıkıntıdan öldürmek isterken kendime acı çektiriyordum resmen. Bir de yatak kocaman olmasına rağmen dibime girmesi de cabası. Uzaklaşa uzaklaşa yatağın sonuna da gelsem illa sıkıştıracaktı puşt. Temas bağımlısı falan mıydı acaba bu kadar yapışmamızın bi açıklamasını da bulamıyordum. Neyse ki ters bir hareketi yoktu yoksa ağzına bir tane çakarak her şeyi sıfırlamam an meselesiydi.
Film o kadar sıkıcıydı ki esnemeye başlamıştım gözümü zor açık tutuyordum puştta kapatayım da sen git demiyordu. Daha fazla dayanamayacağımı anlayınca yerimden kalktım ve gideceğimi söyledim. Ayaklanınca o da geçti karşıma ve bileğimi tutarak bana engel oldu. "Filmi bitir, öyle gidersin."
"istemiyorum, uyuyacağım."
"yarım bırakılmasına sinir oluyorum. İzle işte."
"sen yarım bırakmıyorsun ki ben bırakıyorum. Ben de umursamıyorum."
"hayır başkası bırakınca da sinir oluyorum. İzle" deyip yatağa geri yatırdı. Böyle saçma bir şey duymamıştım. Ne yani sinemada terk edenleri de mi geri döndürüyordun sen şimdi. Benim izlememin seninle ne alakası vardı yahu. Neyse en fazla ne kadar sürebilir ki dişimi sıkabilirim herhalde. Aksi gibi uzadıkça uzuyordu saniyeler en son 1500. saniyeyi saydığımı hatırlıyorum. Sonrası mı karanlık.
Gözümü açtığımda karanlıktı ama bir dakika burası benim son kafesime de benzemiyordu. Sahi ben en son iğrenç film izlemiyor muydum 1500. Saniyeyi saymıştım. Şuan 1501 değilse ben çok fena boku yemiştim. Yavaşça yana dönmeye çalıştım ama ne mümkün. Biri -ki bu düşündüğüm kişi olmasın diye ne kadar tanrı varsa ona yalvarıyorum- o kadar sıkı sarılmıştı ki sanırım beni bu şekilde öldürmeyi planlıyordu. Tamam sakin ol Pete. Enseme vuran nefesini hissediyordum o kadar yakındı ki bir santim oynasam dudakları tenime değecekti. Tüylerim diken diken oldu. Tenime değdiği ve değeceği düşünceleri kanımı dondurdu. Sakin ol ve ahtapottan kurtul. Kurtulabilirim değil mi?
Ne kadar dönmeye çalışsam da elim ayağım bağlı gibiydi, bağlı olmasını geç sanki bana ait değildi, benim elim ayağım onun vücuduna yapışmış gibiydi. Dönmeyi bırak zor nefes alıyordum. Eh pes ettim bunun bu kadar güçlü olduğunu nasıl unutabilirdim ki. Bir dakika madem kurtulamıyordum o zaman neden ona rahat vereyim? Sonuçta ben de uyuyan biriyim o zaman yaptıklarımdan sorumlu değilim. Mesela şuan tekmeleye tekmeleye yataktan düşürsem napabilirdi ki? Dağınık yatardım sonuçta ben o bunu nereden bilebilirdi? Bu fikir karşısında keyfim yerine geldi. Uykumda hareket ediyor gibi değil de uykumda dövüşüyor gibi tekmelemeye kollarımı sallamaya başladım. Bir kabus görüyor izlenimi vermek için de sayıklıyordum. Oflayarak kalktığını fark edince hemen gözlerimi kapadım vurabildiğim kadar vuruyordum. O da elimi ayağımı tutmaya çalışıyordu. Gülmemeye çalışarak yatakta bi o yana bir bu yana dönerken başımdan aşağı dökülen suyla gözlerimi açtım. Puşt ellerini kaldırıp gözlerini büyüterek sanki masummuş gibi "seslendim seslendim uyanmadın üzgünüm" dedi.
"benim burada ne işim var ki zaten"
"e uyuyakaldın"
"e bırakıp gitseydin."
"yatağımdan başka yerde asla yatamam."
"o zaman beni taşısaydın."
"kocam mısın seni neden taşıyayım."
"uyandırsaydın o zaman"
"uykun çok ağır. Seslendim uyanmadın." Buna neden inanmıyordum acaba. Bir kere benim uykum asla ağır değildi. İki sana neden inanayım ki.
"her neyse gidiyorum ben."
Islak ve sinirle odama adımlarken şeytanı ardımda güler bir halde bırakıyordum. Geri dönüp yüzüne bir tane patlatmakla odama gitmek arasında kalsam da adımlamayı seçtim. Nasılsa hesap defteri kalabalıktı. Bir tane daha alacak göz çıkarmazdı.
//
vegas her güldüğünde pete.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Saklı Duygular | vegaspete | boyxboy
Fanfiction"ben karanlığa hapsoldukça sen aydınlığa çıkıyorsun." kinnporsche eserindeki vegaspete çifti için yazılmış hayrankurgusudur. Olumsuz içerik mevcuttur. +18 İki erkek arasındaki ilişki işlenmektedir.