Bölüm 39 |Atilla - Part 1
"Al, bu da senin nikâh hediyen." diyerek elindeki paketi uzatıyordu Enfal ve aynı zamanda da sırıtıyordu.
Ne verecekti bilmiyorum ama sırıttığına göre benim hoşuma gidecek ama etraftakilerin hoşuna gitmeyecek bir hediye olduğu belliydi. Paketi alıp açtıktan sonra gülme krizine girdim, cidden mi ya? Benim attığım kahkahalar ile etraftakilerin bakışları bize döndü doğal olarak, bir elimdeki pakete bir de gülen bana bakıyorlardı ve ne olduğunu anlamaya çalışıyorlardı.
"Hayırdır neye gülüyorsun böyle?" diyen ağabeyimken.
"O elindeki ne?" diyen de Mesud'tu.
Paketten güldüğüm şeyi çıkarıp onlara da gösterirken bir yandan da Enfal'in bana kurduğu cümleyi kurdum onlara.
"Nikâh hediyem." deyip sırıttığım da onlar da sırıttı.
"Ooo hediyen mükemmelmiş, bende nişanlıma nikâh hediyesi olarak bundan alayım." diyerek benimle dalga geçen Mesud'a gözlerimi devirerek baktım, ağzımı açmış bir şey söyleyecektim ki annem buna müsaade etmeyerek araya girdi.
"Gırgırı şamatayı kesin de doktor mu çağıralım yoksa ailesine mi haber verelim onu söyleyin." diyen annemin sesi endişeli olmasının yanı sıra biraz da sert çıkıyordu.
Kaşlarımı kaldırdım ve onun bu hâlini ilgiyle süzdüm, neden bu kadar endişeliydi ki alt tarafı bayılmıştı, bayıldığı gibi de ayılır sonuçta kötüye bir şey olmaz değerler değil mi?
Neyden mi bahsediyorum?
Nikâhımız kıyılıp dualar tamamlandıktan sonra Uğur resme evi, hatta nikâhı basıp 'bu nikâh kıyılamaz' diye bir nara atmıştı ardından da çiçeği burnunda kocam olan Enfal ona kıyıldığını söylemişti ve o hiç beklemediğimiz bir şekilde bayılmıştı. Herkesi -herkesten kastım annem ve babam- bir telaş, bir panik sarmıştı sanki ölmüştü alt tarafı bayılmıştı yahu! Neyse onu ağabeyim ve Mesud tutup koltuğa yatırmıştı, o arada da karışıklıktan dolayı hocayı da resmen sallamış gibi olduk ama Allah'tan ablamın aklı hızlı çalıştı da hocaya annemin yaptığı ikramlıkları verip adamcağızı şaşkınca uğurladı.
Halam ve dayımda Uğur'a ne olduğunu merak ederken tek merak etmeyen bendim sanırım, neden merak edeceğim ki? Bana yaptığı onca şeyden sonra onu nasıl merak edeyim? O kadar canım yanmıştı ki onunla ilgili olan her şeyden kaçmak, uzaklaşmak istiyorum tıpkı şu an olduğu gibi! Daha fazla bu ortamda kalamayacağım en iyisi kalkıp buradan uzaklaşmak onu görmek istemiyorum zaten, annemler onunla uğraşabilir, uyandığında derdinin ne olduğunu da onlar öğrensin artık benlik bir durum kalmadı.
"Ben odama çıkıyorum, giderken bana seslenirsin." dedim Enfal'e doğru eğilip kısık bir ses tonuyla.
"Birazdan çıkarız zaten, telefonun nerede?" dediğinde telefonu nereye koyduğumu düşünmeye başladım.
Sahi nere koymuştum ki? Neyse yukarı çıkınca bulurum herhalde, önce bir yukarı çıkalım da.
"Bilmiyorum valla, nereye koyduğumu hatırlamıyorum yukarı çıkınca bulmaya çalışırım." dediğimde kafasını salladı.
***
"Hazen derhal buraya gel!" diye bağıran annemin sesiyle elimdeki telefondan başımı kaldırdım.
Ne oluyordu yahu?
Neden böyle bağırıyordu ki?
Uğur uyandı ve olanlar oldu.
Telefonu giderken yanımda götüreceğim çantanın içine koydum, sağ olsun ablam bizden ayrıldığında kaldığım eve gidip eşyalarımdan bir kısmını getirmişti. Çanta ile birlikte ağır adımlarla odamdan ayrılıp aşağı inmeye başladım, acele etmeye gerek yok acele etsem de kapı kavgaya gürültüye çıkıyor ağırdan almakta sakınca yok.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hülle
General Fiction|YETİŞKİN İÇERİK| "Her son bir başlangıçtır, her başlangıç bir sondur!" hayatımın özeti bu cümlede. Her insanın dönüm noktası vardır benim dönüm noktam ise sonumun başladığı gün oldu. 'Tamam işte, tüm hayatım bitti! Her şey mahvoldu; tıpkı hayatım...