Bölüm 42| Işık Şehri - Part 2
Enfal ile her şeyi planladığımız gibi yapıyorduk, önce otelin çay odasından hamur işi ve bir sıcak çikolata almıştık onları yiyerek otele on dakikalık uzaklıktaki otobüs durağına yürüdük, yürürken önünden geçtiğimiz Eglise Saint-Sulpice Katolik Kilisesi'nin fotoğraflarını çekmeyi ihmal etmemiştik, kilisenin fotoğrafının yanı sıra önünde birlikte de birkaç fotoğraf çektikten sonra yolumuza devam etmiştik. Yolumuzun üzerinde olan Teatre du Vieux Colombier'in önünde fotoğraf çekilmeyi ihmal etmemiştik hatta otobüs durağının karşı tarafındaki Hermes Paris Sevres mağazasına da birkaç dakikalığına uğramış ve durağa öyle geçmiştik. Durakta bir kez gitmek istediğimiz yere gidiyor mu diye otobüsü kontrol ettikten sonra otobüsü beklemeye başladık, çok beklemeden zaten otobüs gelmişti, yanımızda bilet olmadığı için bileti otobüsün şoföründen aldık ve ardından otobüsün içindeki makinede onaylattıktan sonra boş bulduğumuz bir yere oturduk.
Otobüste sol tarafa oturduğumuz için genellikle sol taraftaki şeyleri görüyorduk, bir sonraki durağın biraz ilerisinde Maison de I'Amerique Latine adlı bir davet binası vardı, dış görünüşü oldukça güzel ve dikkat çekiciydi bina bana daha çok kraliyet düğünlerinin ya da jet sosyetenin düğün ve davetlerinin burada yapılması gerektiği hissini uyandırıyordu. Otobüs Eiffel'e çıkan caddenin önünden ve Fransa Ulusal Meclisi'nin önünden geçtikten sonra Sen Nehri üzerindeki Passerelle Léopold-Sédar-Senghor köprüsünden karşıya geçip Orangerie Müzesi ile Concorde Meydanı'nın arasından geçip gitti.
Orangerie Müzesi ve Concorde Meydanı gitmek istediğim yerler arasında yer alıyor ama bugün gitsek bile çok fazla gezemeyeceğimizi bildiğim için sonraya atıyorum, üstelik müzeye girmek için biletimiz dahi yoktu, müzenin internet sitesini de kontrol etmemiştim bugün gitmek aklımda olmadığı için. Orangerie Müzesi Tuileries Sarayı'nda yer alan ve eskiden limon, portakal ağaçlarının yetiştirildiği zarif bir bina. 1853 yılında inşa edilen bu bina, 20. yüzyılın ikinci çeyreğinden beri Orangerie Müzesi'ne ev sahipliği yapıyor. Monet'nin yağlı boya duvar çalışmaları, Cezanne, Renoir, Picasso, Rousseau ve Matisse'e ait eserlerde bu müzede yer aldığı için kesinlikle gezilip görülmesi gereken yerler listesinde yer alıyor.
"Şimdi ne yapıyoruz? İlk olarak Montmartre'ye gidip oradan da Place du Tertre'den geçerek Sacre Coeur Bazilikası'na mı gidiyoruz yoksa önce Bazilika'ya gidip ardından da diğer yerlere mi geçiyoruz?" diye soran Enfal ile duraksadım ve düşünmeye başladım.
Otobüs ile otuz beş dakikalık bir yolculuk yapmıştık ve Abbesses durağına geldiğimizde inmiştik, duraktan ayrılmadan sormuştu Enfal.
"Önce Sacre Coeur Bazilikası'na gidelim daha sonra tepelere geçeriz, Bazilika kapanmadan rahat rahat içini gezmek istiyorum." dediğimde kafasını salladı.
Birlikte ilerlerken ayağım takıldı ve düşecekken Enfal kollarımdan yakalayıp düşmemi engelledi ardından bir elimi alıp kolunun içinden geçirdi ve ben onun koluna girmiş oldum.
"Kitap bakmak ister misin?" dediğinde dikkatim dağıldı ve bakışlarımla bir kitapçı aramaya başladım.
"Bak orada Librairie des Abbesses." diyerek kitapçıyı gösterdiğinde birkaç saniye dükkana baktım ve başımı salladım.
"Şu an canım gitmek istemiyor oraya, Bazilika'ya gidelim hadi." dedim ve koluna asılarak ilerlemeye başladım.
Yaklaşık yirmi dakikalık bir yokuş çıkmanın ardından ki bunun birinci sebebi sokağın kalabalık olması ikinci sebebi ise Bazilika'ya giden sokakta bir sürü mağazanın bulunması ve onlara bakarak gitmemiz yüzünden Bazilika'ya ulaşma süremiz uzamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hülle
Fiksi Umum|YETİŞKİN İÇERİK| "Her son bir başlangıçtır, her başlangıç bir sondur!" hayatımın özeti bu cümlede. Her insanın dönüm noktası vardır benim dönüm noktam ise sonumun başladığı gün oldu. 'Tamam işte, tüm hayatım bitti! Her şey mahvoldu; tıpkı hayatım...