Bölüm 12 | Canımın Yarısı / PART - 4

166 7 0
                                    


Herkese hayırlı akşamlar ☺ Bugün günlerden Çarşamba ve ben geldim ☺Bölümü bırakıp kaçıyorum

...&...&...&...

İnstagram; ladynoktahikayeleri

...&...&...&...


D

evam eden hikayelerim;


Duha


Tamamlanan hikayalerim;

• Heyvbanû

Her iki hikayeme de bakabilirsiniz 😊


....&....&....&....

Keyifli Okumalar 🌺

Oy vermeyi ve Yorum yapmayı unutmayın 🌺

....&....&....&....


Bölüm 12 | Canımın Yarısı / PART - 4

Küçüklüğünden beri eğer oğluna sorumluluk duygusunu aşılamıyor, gak dediğinde ağzına mama, guk dediğinde ağzına suyu dayayıp; 'aman oğlum sen dur, aman oğlum sen yapma ben yaparım' diyerek onları hazırcılığa alıştırıyorlar sonra da olan evlendiği kadınlara oluyor. Artık çocukluk yaşı da geçtiği için değiştirmekte de zorluk çekiyor, hatta değiştiremiyor onu ve bedensel olmasa bile ruhsal olarak yorgun düşüyor, kalbi yıpranıyor. Bir anne olarak bence erkek çocuklarını da kendi işlerini yaptırarak büyütmek gerekiyor. Cemile teyzemin kayınvalidesi her iki oğlunu da öyle yetiştirmiş mesela. Küçük yaşlardan beri ikisine de kendi işlerini kendileri yapması gerektiğini öğretmiş, örneğin okula gittikleri zamanlarda önlük olduğu için oğullarına önlüğünüzü ütülerseniz, okula ütülü gidersiniz; ütülemezseniz, önlüğünüz kırışık gidersiniz demiş ve onlara kendi kıyafetlerinin ütülüme sorumluluğunu vermiş, böylelikle sorumluluğunu bilen bireyler olarak yetiştirmiş.

Mesela eskiden bizim evin karşısında oturan ama şu an köyüne taşınan bir komşumuz vardı Pakize teyze, onun da hiç kızı yoktu ve üç oğlu vardı. Büyük oğlu evli olduğu için diğer iki oğlu evdeydi, evde olan ortanca oğlu Pakize teyzenin her işine koşuyordu. Pakize teyze rahatsız olduğu için, evdeki işlerine oğlu yardım ediyordu. Bir akşam yemeğe gittiğimizde, sofrayı kurup topladığını görmüştüm ve çok şaşırmıştım. Daha önce bir erkeğin bu işleri yaptığına şahit olmadığım için aslında garip gelmişti o zamanki aklımla bana. Şimdi ise bence olması gereken bir unsur olduğunu düşünüyorum, bir erkek eşine yardımcı olmalıydı. Eşi kendisi için fedakârlık yapıyorsa, o da eşi için fedakârlık yapmalıydı. Tüm ilişkiler aslında biraz kendinden ödün vermeye dayalıydı, bunu da abartmamak gerekiyordu tabiki. Karşındaki insan değer bilmiyorsa boş yere de ödün vermeye gerek yoktu, gerektiği yerde kendi ağırlığını da koymalıydı insan. Onun ekmeğini yiyorum diye susup oturmamak gerekiyor, o ekmeği getiriyorsa, kadın da onu temiz ve ferah içinde yaşamasına yardımcı oluyordu.

"Ne yapacaksın devir değişti, devir artık bireycilik devri." diye ona katılan kadın bize fesatlık yapan o kadındı.

"Aa Saliha sahi sen ne yaptın senin çocuklarla yeğenleri?" diyen Yelda teyze ile ismini öğrenmiş olduğum fesat kadının ne cevap vereceğini merakla bekledim.

"Hangi konuda?" derken sesi içine kaçmış gibiydi, kaşlarımı merakla kaldırdım. Az önce bize aslan kesilen kadın şimdi neden böyle sesi içine kaçmış gibi konuşuyordu ki?

"Hani dert yanıyordun ya sen, kız hiç senin söylediklerini yapmıyormuş. Oğlan ters davranıyormuş, yeğenlerde sen de kalıyormuş onlar da kızla oğlan gibi ters davranıyormuş, evdeki kurallara uymuyorlarmış diyordun ya. Sana zorluk çıkarıyorlarmış, durum şimdi nasıl?" diyen Yelda teyzeye kadın cevap veremeden araya Uğur'un halası girdi.

"Aa evet, geçen misafirler geldiğinde kadınlarla aynı oda da oturdu diyordun Mehmet Ekrem için, Elifsu da yine gelen erkek misafirlerle oturmuş. Halil enişte rahatsız olmuş ama misafirler diye bir şey diyememiş öyle değil mi abla?" deyince Saliha Hanım'ın bakışları halam ve bana kayınca ona misafirler gelmeden önce aramızda geçen tartışmayı hatırlatan imalı bir gülümseme ile baktım.

"Şey, yok, şey, canım." gibi yarım yamalak cümle kurmaya başlayınca gülmemek için kendimi zor tuttum.

Bugün bir başkasına -ki bu kişi onunla aynı kültürden olmayan yabancı biriydi- adap, örf bilmediği için laf söyleyip, tartışmaya girerken kendi yeğenleri aynı kültürden olduğu hâlde uygulamamış ve buna da hiçbir şey diyememiş biri olarak bir başkasına laf etmesi çok komikti. Bir insan kendisinin yapmadığı, uygulamadığı bir şeyi bir başkası yapmadığı, uygulamadığı için eleştirmesi çok komik oluyor ve o insanın samimiyetine inanmıyorum. Bir insanın eleştirisini dikkate almam için bende eleştirdiği şeyi, kendisi veya kendisiyle ilişiği olan birinin yapmıyor olması gerekiyor. Boş konuşan, sırf küçümsemek için, çekemediği için yaptığı eleştirileri dikkate almam. Zaten genelde eleştirisini dikkate aldığım kişiler bellidir, ablam, halam, teyzem, dayım, kuzenlerim vs. çünkü onların gerçekten iyiliğimi düşündüğünü bildiğim için dikkate alırım, bunun dışındaki insanların ya hasetlikten ya da çekemediği için yaptığını düşünerek dikkate almamayı tercih ediyorum.

"Öyle söylüyordun ya abla, sahi Elifsu niye öyle yapmış. Annesinin de hassas olduğunu biliyor o konuda. Hadi Mehmet Ekrem'i anlıyorum çocukluğundan beri annesi sayesinde o ortamlara girip çıktığı için dedikodu yapması, kadın muhabbeti dinlemesini seviyor ama Elifsu daha önce hiç öyle yapmamıştı." diyen Meryem hala ile kaşlarım havaya kalktı.

Bakalım ne cevap verecekti? Millete laf edip, sonra da böyle kendi eksikliğinin meydana çıkması gerçekten aşırı rezil bir durumdu. Ee atalarımız boşuna dememiş; büyük lokma ye, büyük konuşma diye. Bize adap, edep, örf nutuğu atarken kendi öz yeğeni tüm bunlarla alakasız davranışlarını hiç düşünmemiş anlaşılan. Eğer düşünmüş olsaydı, bize öyle davranmazdı. Hayır derdi de ne anlayamıyorum ki bizimle? Neden bize öyle davranıyor? Meryem hala ve Yelda teyze, adlarını unuttuğum sessizce oturan yengeleri bize öyle davranmazken, o neden böyle davranıyor? Yakında çıkardı kokusu elbette, o zaman anlayacaktık neden bize öyle davrandığını.

Uğur'un halası olduğunu, adının Saliha olduğunu öğrendiğim kadın cevap verememişti, onun cevap vermemesini beklemeyen Yelda teyze bir şey söyleyecekti ki, o sırada yeniden çalan zil ile sessizlik oluştu ortamda. Büyük ihtimalle gelen kayınvalidemin komşularından biriydi, sabahtan beri evlilik haberini duyan komşularının hepsi beni görmeye geliyor, hediyelerini verip gidiyorlardı. Bu esnada arada Uğur yanımda oluyor, arada olmuyordu. Değişiyordu gelen kişilerin yakınlığına göre. Ben yeniden gelecek yabancı birinin bana sarılıp, öpmesine kendimi alıştırmaya çalışırken, kapıdan içeri adım atanı görünce büyük bir çığlık koparmamak için kendimi tuttum.

Canımın yarısı,

Ciğerim,

Dert ortağım,

En büyük destekçim,

Küçük annem,

Bu hayattaki her şeyim olan,

Onun için dünyaları değişemeyeceğim kadın gelmişti.

Ablam gelmişti!

HülleHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin