Bölüm 2| Cukkalı Vs Emzikli / PART - 2"Yok hiç önemli değil, elimden gelen bir şey ise yaparım tabi." deyince kafamı salladım gülümseyerek.
"Bence yapılabilir bir istek diye düşünüyorum ama yine de sen karar vereceksin. Yapmak istemeyebilirsin bunu da söylersen kesinlikle kırılmam, çünkü yapma zorunluluğun yok." derken kendini mecbur hissetmemesi için anlayışlı, yumuşak ve samimi bir ses tonuyla.
"Yapabileceğim bir şey ise elbette yaparım." deyince gülümsedim, kıramayan bir yapısı vardı insanları ama kendini uyanık sanan bazı insanlar onunu bu huyunu kullanabilirdi.
"Biz otururken başkaları mümkünse gelmesin, biz baş başa kalmak istiyoruz halamla biraz. Sana zahmet olacak uyarırsan ya da gelen olursa gelmesine izin vermezsen çok sevinirim." deyince yüzü bir ay gibi parıldadı.
"Yapabileceğim bi' şey bu!" dedikten sonra kıkırdadı, onunla birlikte bizde kıkırdadık. Kıkırdaması bitince yeniden konuşmaya başladı.
"Anahtar bende olduğu için gelmek isteyenler mutlaka bana söyleyecektir, o yüzden ben onların gelmesini engellerim merak etme. Eğer acil durum gibi bir durum olur da gelmek zorunda kalırsak da haber veririm size." deyince içten bir tebessümle karşılık verdim ona, şu an tutup sıkıca sarılmak istiyordum.
"Teşekkür ederiz, çok yardımcı oldun." diyerek gülümsememi daha da büyüttüm.
Benim sıcak ve samimi tavrımla o da gülümsedi, bana aynı karşılığı verdi.
"Ne demek, önemli değil. Bir şeyler yemek, içmek isterseniz ben hemen hazırlayabilirim ya da aşağıdan getirebilirim." deyince kafamı olumsuz anlamda iki yana salladım.
Boşa zahmet etmesine gerek yoktu, zaten şu an yiyebileceğimi düşünmüyorum, duygularım yeterince beni doyurmuştu. Üzerine bir de yemek yiyebileceğimi hiç sanmıyorum, yesem bile büyük ihtimalle kusarım.
"Yok teşekkür ederiz, ben bir şey yemeyeceğim. Hala sen yiyecek misin?" derken halama döndüm baktım.
"Yok canım, ben de bir şey yiyemeyeceğim." deyince kafamı salladım.
"Sağ ol, biz yemeyeceğiz bir şey." deyince kafasını salladı ve eli ile koridorda bir kapıyı göstererek konuştu.
"Eğer bir şey yemek, içmek isterseniz mutfak şurası. Gönlünüzce girip alabilirsiniz, abur cubur seversen eğer kapıya doğru olan çekmecelerin dördüncü çekmecesinde benim zulamı bulabilirsin. Şurası oturma odası, hemen yan odası da salon, nerede oturmak isterseniz oturun; keyfinize, rahatınıza bakın." deyince kafamı salladım.
"Çok teşekkür ederim, sanırım abur cubur da yiyemeyeceğim ben. Bugün biraz midem hassas, ne yemek ne atıştırmalık bir şeyler iyi gelir. İnce düşüncen için de ayrı yeten teşekkür ederim." dedikten sonra duraksadım ve yeniden konuştum.
"Bu arada tatlı olarak ne var?" diye sordum merakla.
Halamın tatlıya olan düşkünlüğünü çok iyi biliyorum, eğer sevdiği bir tatlı varsa onun için getirmelerini isteyebilirim.
"Sanırım tulumba var, ben de tam bilmiyorum mutfak o kadar yoğun ki! Ne var, ne yok pek emin değilim. Aşağı inince bakarım ben sana yazarım olur mu?" deyince kafamı salladım.
"Tamam, sağ olasın. Canın sıkılırsa aşağıda çık gel bizim için hiç sıkıntı olmaz." dedikten sonra gülümsedim ve ona eşlik ettim.
Evden çıktıktan sonra ardından kapıyı kapatıp, elimdeki anahtarlığı da kapının üzerine taktım ve halama döndüm. Az evvel Sultan'ın gösterdiği oturma odasına yürüdüm, burası orta büyüklükte bir odaydı. İki tane karşılıklı ikili koltuk, pencere kenarında iki tane tekli koltuk vardı. Koltukların arasında iki kişinin yan yana durabileceği genişlikte bir boşluk vardı. Garip bir şekilde odada televizyon yoktu, genelde oturma odalarında televizyon olurdu, tekli koltuğun köşesinde çok güzel bir sehpa takımı vardı. Koltuk takımı, perdeler ve halı birbirlerine uyumlu bir şeklide yerleştirilmişti, oda aydınlıktı insanı boğmuyordu. Odayı incelemeyi bırakıp ikili koltuğa ilerledim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hülle
Ficción General|YETİŞKİN İÇERİK| "Her son bir başlangıçtır, her başlangıç bir sondur!" hayatımın özeti bu cümlede. Her insanın dönüm noktası vardır benim dönüm noktam ise sonumun başladığı gün oldu. 'Tamam işte, tüm hayatım bitti! Her şey mahvoldu; tıpkı hayatım...