SESSİZLİK

2.6K 97 3
                                    


''Baran..'' şaşırmıştım. Arkasına doğru baktım Seçil'le gelmiş olmalıydı ama görünürde yoktu. Burnu iyi görünmüyordu, sarılmıştı. Hızlıca bana doğru atılıp sarılınca afalladım.
''Ece.. Neredesin sen!'' kaşlarımı çatıp şaşırdım.
''Bu-buradayım?'' hala geri çekilmemişti.
''Dün gece nereye gittin onunla neden beni aramadın?'' şaşırmam gittikçe artıyordu.
''Neden mi seni aramadım?'' Seçil ona söylememiş miydi? O yüzden mi benimle konuşmamıştı! Baran'a belli etmedim önce Seçil ile konuşmam gerekirdi. Doğru olan buydu.
''Eline ne oldu!'' geri çekilirken elimi görünce büyük ellerinin arasına almıştı sargılı elimi.
''Dü-dün gece tabak kırılınca, kesti'' dediğimde gözlerinde pişmanlıkla bana bakıyordu.
''Özür dilerim benim yüzümden oldu.. Ama gece odada olmadığını anlayınca deliye döndüm! Her yere baktık, sonra. Seni o adamla öyle uyurken görünce iyice sinirlendim. Ece sen neden onunlasın neden sürekli yanında o tehlikeli birisi görmüyor musun yanında kaç tane adamla geziyor?''
Maalesef ki haklıydı. Dün gece Seçil'i aramalıydım, onunla kalmalıydım. Hata yaptığım için bedeli ağır olmuştu.
''Haklısın ama sağlıklı düşünemedim bu kadar kötü bir hal alacağını düşünmezdim.. Gerçekten böyle olsun istememiştim..'' derken elimi burnuna dokundurdum hafifçe.
''Acıyor mu?'' dediğimde sesim titriyordu.
''Şu an daha iyi'' deyip gülümsedi. Hala kapıda durduğumuzu fark edince geriye çekildim.
''Gelsene, Derin uyuyor ama sessiz ol'' dediğimde başını sallayıp mutfağa doğru yürüdü.
Mutfağa girdiğimizde sandalyeye oturup ceketini çıkardı.
''Kahve içer misin?''
''Aslında ben açım'' dediğinde gülümsedim. Ben de çok acıkmıştım. Sabah Onur'un aldığı simitle duruyordum. Gülümsemem yavaşça soldu. Onur..
''Ne oldu? Tamam aç değilim canın istiyorsa kahve içelim'' dediğinde güldüm tekrar.
''Hayır hayır ben de açım makarna yapalım mı? Derin'i de uyandırırız hazırlayınca''
''Harika olur!'' derken çoktan ayaklanmıştı. Baran ile daha öncesinde o kadar çok makarna yapmıştık ki.. Gülümsedim Derin ben Baran eskisi gibi üçümüzdük sadece..
Baran kalktığı gibi tencerelerden birini alıp içine su koyarken çekmecelerdeki makarnalardan birini alıp paketini açtım.
Tencereye makarnayı koyup tezgaha yaslandım. Baran ile konuşmak istediğim o kadar çok şey vardı ki.. Şu an Seçil neredeydi mesela? Neden dün aradığımı ona söylememişti? Neden bu kadar hızlı ilerliyordu ilişkileri? Bu kardeş meselesi nereden çıkmıştı?
Ama bunların hepsini konuşmak konuyu benim hislerime getirirdi buna emindim. Susmayı tercih ettim.
''Derin'i uyandırayım ben'' deyip içeriye doğru giderken Derin kapıda belirdi.
''Aa ne zaman uyandın?'' dedim gülümseyerek.
''Şimdi deyip yanımıza doğru geldi''
''hoş geldin Baran'' deyip sandalyeye oturmuştu. Baran'ın onu aradığımı bilmediğini bilmediği için tavırlıydı.
''Bu kadar mı? Sarılmak yok mu?'' deyip kollarını açan Baran'a dönüp gülümsedim. Derin kalkıp Baran'a sarıldı. Dayanamayıp yanlarına gidip ikisine da sarıldım.
''Sizi seviyorum..'' dediğimde Derin gülerek geri çekildi. Geri çekilecekken Baran beni kolunun altına alıp sarılmaya devam etti. Mutlu olmuştum.
''Ee ben acıktım ne yapıyorsunuz?'' deyip tencereye bakınca eliyle ufak bir alkış yaptı.
''Makarna partisi! Kola da olacaktı dolapta derken dolabı açmıştı. Kolayı ve ketçap mayonez çıkarıp masaya koydu.
Yemeğin sonuna gelirken Baran'ın telefonu çalınca cebinden telefonunu çıkarıp meşgule atıp geri cebine koyunca Derin'e baktım. O da bana bakıyordu.
''Seçil mi?''
''Babam'' dediğinde kaşlarımı çatıp Baran'a döndüm.
''Neden açmadın merak edecekler'' elindeki çatalı bir anda masaya koyunca irkildim.
''Etmesinler Ece! Biraz rahat bıraksınlar beni'' dediğinde afallamıştım.
''Baran ne rahat bırakması? Yani sen ne zaman baskı gördün ki? Şu an tepkilerini normal görmüyorum''
''Ece daralıyorum artık! Görmüyorsun zaten lütfen karışma. Telefonu açmak konuşmak istemiyorum bitti bu kadar. Daha fazla karışma!'' dediğinde başımı sallayıp çatalı tabağımın kenarına koyup masadan kalkıp içeri geçtim.
''Ece! Lütfen alınganlık etme, özür dilerim..'' derken Baran arkamdan geliyordu.
''Baran ben artık seni anlayamıyorum, bak üstüne basa basa söylüyorum anlamaya çalışıyorum ama olmuyor. Beni Onur'la gördüğünde deliye dönüyorsun gecenin üçünde ortalığı ayağa kaldırıyorsun ama sonra benim onunla gitmeme izin verip ardından telefona seni istediğimde sesimi bile duymak istemiyorsun! Şimdi gelmiş bu şekilde karışma diyorsun ben ne diyebilirim ki? Karışmıyorum gerçekten artık arkadaşlığımızı bile sorguluyorum. Sana gerçekten zarar veriyorum bence ben..'' dediğimde çoktan gelip kollarının arasına almıştı beni.
''Hayır Ece, öyle bir şey yok kurma kafanda. Sen de Derin'de benim için çok önemlisiniz. Sadece zamana ihtiyacım var.. Bazı şeyler bana ağır geliyor onları halletmem gerekiyor. Hem ben ne zaman sesini duymak istemedim orayı anlamadım?'' dediğinde yanlış bir şey söylediğimi anlamıştım. Seçil kesinlikle bilerek yapmıştı. Baran'a aradığını bile söylememişti.
''Bir anda çıktı ağzımdan önemli değil ama lütfen artık birbirimizi kırmayalım Baran.. Ben bu kadar karmaşanın içinde yer almak istemiyorum..''
Kapı çaldığında Derin'e döndüm hızlıca. Babası iş için şehir dışındaydı annesi ise teyzesinde kalacaktı? Onur mu gelmişti yoksa?
Derin kapıyı açınca karşımda Seçil'i görünce gözlerimi devirip yok artık der gibi Derin'e baktım.
''Selam'' deyip gülümseyerek kapıda bize bakıyordu. Önümde dikilen Baran hoş geldin hayatım deyip Seçil'in yanına yürüyüp onu öpünce bir an kusacağım sandım. Baran haber vermişti burada olduğumuzu.
''Aç mısın Seçil?'' dedim koltuğa otururken.
''Hayır teşekkür ederim evde yedim'' deyip Baran ile birlikte karşımdaki ikili koltuğa oturdular. Derin'de tekli koltuğa oturmuş keyifsiz duruyordu. Seçil'i evinde istemediği çok belliydi.
Benimle hem otelde konuşması hem de telefon konuşmasından sonra hiçbir şey olmamış gibi buraya gelmesi de samimi gelmiyordu.
''Neden sessizsiniz bu kadar?'' diyen Seçil'e döndüm. Derin gülerek cevap verdi.
''Sen anlat Seçil, nişanınız yakın sanırım Baran ile. Gerçi o bize pek bir şey anlatmıyor ama olsun belki davet eder'' deyince Derin'e dönüp gözlerimi büyütüp yapma der gibi baktım. Bana omuz silkip Seçil'e döndü.
''Derin o ne demek?'' diyen Baran'ın ardından Seçil devam etti.
''Yani haklısınız biraz geç öğrendiğiniz için acele gibi oldu ama lütfen böyle yapıp kırmayın bizi'' konuşması beni rahatsız etmişti.
''Neden çoğul konuşuyorsun Seçil? Ben sorgulamıyorum ilişkinizi Derin'de eminim öyle yapmak istemiyordur. Hem bize ne ki siz ve aileleriniz istediğiniz şekilde kararlar alabilirsiniz. Değil mi Derin söylesene sen de '' deyip Derin'e döndüm.
''Aynen ben kalkıp kendime su dolduracağım soğuk, isteyen var mı?'' deyince elimi alnıma koyup umursamamaya çalıştım. Direkt konuşmasa laf sokarak derdini anlatıyordu bu kız.. Ben başa çıkamazdım ki onunla..
Seçil Baran'a telefonundan bir şeyler göstermeye başlayınca onlara baktım. Yan yana iyi duruyorlardı. Baran ve ben nasıl duruyorduk acaba? Nişanları olursa gidecek miydim? Canımın yandığını hissettim, düşünmek bile can yakıyordu..
Daha fazla dayanamayıp mutfağa Derin'in yanına gitmeye karar verdim.
''Evet Seçil'de burada ama merak etme Ece iyi. Zaten giderler birazdan onlar'' kaşlarımı çatıp Derin'i dinlemeye başladım. Biriyle telefonda konuşuyordu.
''Bence sen de gel kadro tamamlansın. Zaten daha ne kadar dayanabileceğim bilmiyorum midem kaldırmıyor onu sürekli görmeyi''
''Ece, ne yapıyorsun?'' resmen sıçradım. Seçil'in sesini duyunca hızlıca arkama dönüp konuştum.
''Hiç tam mutfağa girerken telefonuma mesaj geldi de ona bakıyordum'' dedim elimdeki telefonu kaldırıp. Derin kimle konuşuyordu Allah aşkına?
''Anladım su alacaktım ben de''
''Ta-tabi alalım'' deyip Seçil ile mutfağa girdim. Sesimizi duyan Derin telefonu kapatıp çoktan bize dönmüştü. Ortamın gerginliği beni o kadar germişti ki eve gitmek istedim. Açıkçası Baran ve Seçil'in gitmesini istiyordum ama hiç gidecek gibi bir tavırları yoktu. Suyu alıp içeriye geçerken telefonumu çıkarıp Derin'e mesaj attım.
''Az önce kiminle konuşuyordun?'' Mesajımı görünce kafasını kaldırıp bana anlamamış gibi baktı.
''Mutfakta diyorum, biriyle telefonda konuşuyordun?'' yazıp yolladım.
''Ne zaman ya?'' mesajı görünce gözlerimi devirdim. İnkar ediyordu. Asla söylemeyecekti.
''Siz mesajlaşıyor musunuz?'' diyen Seçil'e döndüm. Her şeye de karışmazsın ama ya!
''Hayır, ben de tam kalkıyordum aslında'' deyip ayaklandım. Derin'de benimle birlikte kalkmıştı.
''Nereye?''
''Eve gideyim ben hem sen de uykusuzsun uyu dinlen. Teşekkür ederim her şey için'' deyip ona sarıldım. Kulağıma fısıldadı.
''Ece arka bahçede bekle ben onları sepetlerim hemen'' güldüm.
''Saçmalama gerçekten gideceğim'' deyip geriye çekildim.
''Biz seni bırakırız, kalkacaktık zaten'' diyen Baran'a döndüm. O kadar boş bakmıştım ki o da anlamış gibi sustu. Ne çabuk biz olmuştunuz siz?
''Gerek yok, taksi ile gideceğim'' deyip çantamı alıp hırkamı giydim. Derin montum olmadığı için hemen kendi montlarından birini getirmişti. İtiraz etmeden aldım. Hava çok soğuktu.
Onlardan önce çıkıp sokağın başındaki taksi durağına doğru yürüdüm. Bu sırada yanıma bir araba yanaşınca kaşlarımı çatıp hafifçe arabaya doğru döndüm. Yavaşlamıştı. Bir an için içimi korku kaplamıştı. Cebimdeki telefonumu yokladım. O sırada arabanın kapısı açılıp içinden siyah takım elbiseli bir adam indi.
''Ece Hanım, Onur Bey sizi bekliyor'' deyince korku yerini şaşkınlığa bırakmıştı.
''Kim bekliyor?''
''Onur Saygıner, hadi binin'' deyip arabanın arka kapısını açtığı anda telefonuma mesaj gelmişti. Cebimden telefonumu çıkardım.
''Arabaya bin'' Gerçekten Onur yollamıştı bu adamı. Arkamı dönüp baktığımda Derin'lerin kapısından el ele çıkan Baran ve Seçil'i gördüm. Düşünmeden arabaya bindim.

O GÜNHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin