YEMEK

2.4K 94 0
                                    


Bir anda heyecanlandığımı hissettim. Babam kapıya doğru ilerlerken annem de onu takip etti. Salonun duvarındaki büyük aynada kendime son kez bakıp kapıya ilerledim. Babam kapıyı açınca ilk olarak Saygın amcayı görmüştüm. Hemen arkasında Yasemin Hanım vardı. Onur nerede diye bakarken Saygın amcanın babamlarla selamlaşıp içeri girmesiyle arkadaki Zeynep ve Onur'u gördüm. Onur benimle göz göze gelince gülümsemişti. Yasemin Hanım gülümseyerek anneme sarıldıktan sonra içeriye geçti. Onur'un elinde bir kutu vardı, özenle tutuyordu. Zeynep içeri girerken abimi görünce kaşları çatıldı önce şaşırmış gibiydi.
''Ege?'' dediğinde ben de şaşırarak abime döndüm. Tanışıyorlar mıydı? Abimde bir anlık şaşkınlıkla Zeynep'e baktıktan sonra kendisine gelip gülümsedi.
''Zeynep?''
''Siz tanışıyor musunuz?'' dedim daha fazla dayanamayarak. Herkes merakla onlara bakıyordu. Onur'un da haberi olmadığı belliydi, gerilmiş gibiydi.
''Evet, geçen yaz Antalya'da bir eğitime katılmıştık birlikte'' deyip gülümsedi Zeynep.
''Şaşırdım tekrar karşılaşmamıza ama hoş geldin'' diyerek sarıldı abim Zeynep'e. Bu tanışmanın detaylarını daha sonra öğrenecektim. Annemler de abimi dinledikten sonra içeriye geçmişlerdi. Onur Zeynep ve abimin de içeri girmesiyle gülümseyerek kapıdan içeriye girdi.
''Hoş geldin'' dedim gülümseyerek.
''Hoş buldum, çok güzel olmuşsun ben geleceğim diye mi bu kadar özendin'' derken gülümseyerek baştan aşağı süzmüştü beni.
''Ne alakası var her zamanki halim'' dedim umursamazca. Yanıma yaklaşıp kulağıma doğru eğildi. Nefes alış verişini hissediyordum, kalbim daha hızlı atmaya başladı.
''Ne kadar da alçakgönüllüsün güzelim?'' deyip geri çekilince gülümsedim. Bu sırada Kenan gelmişti kapıya elinde yine koca bir gül buketi ve pembe şakayık buketi vardı. O kadar güzel duruyordu ki şakayıklar.. Onur çiçeklere baktığımı anlayınca elindeki kutuyu yavaşça girişteki dolabın üzerine koyup Kenan'a döndü. Bu sırada annem nerede kaldığımızı merak etmiş olacak ki yanımıza gelmişti. Onur annemin geldiğini fark edince Kenan'ın elindeki gül buketini alıp anneme uzattı.
''Nilgün Hanım bunlar sizin için'' deyip gülümsedi. Annem yine çok mutlu olmuştu çiçek çok severdi.
''Ayy Onur ne kadar düşüncelisin, teşekkür ederim..'' derken gülleri almıştı. Onur Kenan'ın elindeki şakayıkları almaya döndüğünde annemin gülümseyerek içeriye geçtiğini gördüm. Kenan da çiçeği verdikten sonra gitmişti.
Onur gülümseyerek bana döndü.
''Bunlar da senin için güzelim..'' dediğinde elindeki pembe şakayık buketine baktım hayran hayran. O kadar beğenmiştim ki..
''Teşekkür ederim..'' dedim uzanıp elinden buketi alırken. Buketi verdikten sonra az önceki yaptığı gibi kulağıma eğildi.
''Şakayıklar huzuru temsil edermiş o yüzden aldım.. Bana bir tek huzur veren sensin..'' deyip yanağıma bir öpücük kondurduğunda içimin titrediğine yemin edebilirdim.. Gözlerimi ondan çekip içeriye doğru döndü.
''Hadi gel geçelim'' dedikten sonra gülümseyerek bana bakan Onur'u orada bırakıp salona geçtim. Annemler çoktan sohbet etmeye başlamıştı. Camın önündeki tekli koltuklarda oturan abim ve Zeynep'de kendi aralarında bir sohbete girmişlerdi. Elimdeki buketle salona girdiğimde abim birkaç saniye bana baksa da sonrasında Zeynep bir şey söyleyince ona döndü. Onur elinde az önce gördüğüm paketle arkamdan gelince ona döndüm. Kutuyu alacaktım ama elimde çiçeklerim vardı. Mutfakta olduğunu gördüğüm Türkan ablaya doğru ilerledim.
''Türkan ablacım şunu odama bırakabilir misin?'' dediğimde gülümseyerek çiçeklerime bakıp elimden aldı. O sırada Onur'da mutfağa girmişti. Türkan abla Onur'a baktıktan sonra mutfaktan çıkıp üst kata doğru çıktı.
''Alayım'' dedim Onur'a uzanırken. Elindeki paketi bana uzatıp gülümsedi.
''Senin için..'' deyip içeri geçti. Mutfaktaki masanın üzerine paketi koyup açtım.
Kocaman yaban mersinli bir pastaydı.. O kadar güzeldi ki beyaz çikolatalıydı renginden anladığım kadarıyla. Daha fazla oyalanmadan içeriye geçtim.
''Yani evet hekimlik zor bir meslek biliyorsunuz, ben görevimi kızıma devrettim'' derken Zeynep'e gülümseyerek bakıyordu Saygın amca.
''Onur oğlum sen ne mezunusun?'' diyen anneme döndüm. İstemsizce gülümsemiştim oğlum mu demişti?
''Ankara Üniversitesinde hukuk okudum ama sonrasında işletme okudum. Avukatlık yapmıyorum'' dediğinde çok şaşırmıştım. Onur avukat mıydı? Neden onun hakkında hiçbir şey bilmiyordum ben? Kendime kızdım onunla oturup doğru düzgün konuşmak istiyordum.
Sohbete bir süre daha devam ettikten sonra Türkan abla her şeyin hazır olduğunu söyleyince babam herkesi sofraya davet etti. Saygın amca yine oturmadan Yasemin hanımın sandalyesini çekince gülümsedim babam da aynısını yapmıştı. Masaya ilerleyip köşede oturan abim ile annemin arasına oturdum. Karşımda Onur vardı.
''Ne kadar çok şey hazırlamışsınız zahmet oldu gerçekten ellerinize sağlık'' derken gülümsüyordu Yasemin Hanım. Annem masanın görüntüsünden memnun şekilde gülümserken ona döndü.
''Ne demek umarım beğenirsiniz..'' Saygın amca sofraya baktıktan sonra bana döndü gülümseyerek.
''Ece kızım sen mi yaptın yemekleri?'' dediğinde herkes gibi ben de gülümsedim.
''Maalesef Saygın amca ben sadece börekleri yaptım, diğerleri annem ve Türkan ablanın marifeti..'' dedim gülerek.
Saygın amca masanın ortasındaki börekten bir tane alıp tabağına koyunca gülümsedim. Hemen ardından Onur'da bir börek almıştı. Isırırken gözümün içine bakıyordu. Böreği çiğnerken dudağını yalayınca başımı eğip birkaç saniye tabağıma baktıktan sonra tekrar ona döndüm acaba beğenmiş miydi? O sırada gülümseyip
''Çok güzel olmuş ellerine sağlık'' deyince derin bir nefes aldım.
''A-afiyet olsun'' dedim sessizce. Yemeğin geri kalanı sakin geçmişti tabii Onur'un yediği dört börekle birlikte biraz garip hissetmiştim. Yemekten kalkınca babamlar ve Onur koltuklara geçmişti. Türkan abla ve annemle birlikte sofrayı hızlıca toplarken Zeynep ve Yasemin Hanım yardım etmişti. Bu şekilde masa kısa sürede toplanmıştı. Türkan abla bulaşıkları makineye koymaya başlayınca annem ve Yasemin hanım mutfak masasına oturup sohbet etmeye başladı.
''Gerçekten her şey çok güzel olmuş ellerinize sağlık, en yakın zamanda bize de bekliyoruz. Onur Ece'yi bize getirdiğinde çok sevmiştim sizin gibi bir ailesinin olması onun en büyük şansı'' derken gülümsüyordu. Annem onlara gittiğimi bilmediği için bir an şaşkınlık yaşasa da çabuk toparladı tekrardan gülümsedi.
''Ee Ece sen ne düşünüyorsun mezun olunca ne yapacaksın?'' Yasemin hanımın sorusuyla duraksadım böyle bir soru beklemiyordum.
''Yani işe başlamayı çok istiyorum, mezuniyetten sonra sınavlara girmeyi düşünüyorum eğer olmazsa özel hastanelere başvuru yaparım sanırım'' dediğimde ilgiyle beni dinliyordu.
''Anladım umarım istediğin şekilde sonuçlanır her şey. Saygın amcan sana zaten konuyu açacak uygun zamanda ama mezun olduktan sonra bizim hastanede çalışmanı çok isteriz şimdiden aklında bulunsun'' dediğinde anneme döndüm aksi bir tepki vermemişti. Gülümsedim.
''Teşekkür ederim beni düşündüğünüz için tabi ki aklımda olacak''
''Çay hazır Nilgün Hanım'' diyen Türkan ablanın sesiyle annem kalkıp çay bardaklarını hazırladı. Bu sırada Türkan abla bulaşıkları çoktan halletmiş çayın yanına babamın aldığı çeşit çeşit tatlıları koydukları tabakları çıkartıyordu. Onur'un getirdiği pastayı hatırlayınca buzdolabına doğru ilerledim.
''Anne pastadan da koyalım'' derken çoktan çıkarmıştım dolaptan.
''Ah Onur çok ısrar etti yaban mersinli olacak diye herkesin sevdiği bir tat değil eğer sevmiyorsanız hemen farklı bir pasta aldıralım'' diye mahcup şekilde konuşan Yasemin Hanım'ı duyduğumda gülümsedim. Onur çok ısrar etmişti demek..
''Yok aksine Ece'nin en sevdiği pastadır..'' diyen anneme döndüm gözlerimi büyütüp. Zeynep de gülümsemişti.
''Aa öyle mi? Bilmiyordum.Çok sevindim buna'' diye keyifle konuşan Yasemin Hanım'a döndüm zoraki gülümsememle.
Babam mutfak kapısında belirince ona döndük hepimiz.
''Hanımlar sohbete burada devam ediyorsunuz galiba'' derken gülümsüyordu.
''Evet hayatım çayı bekliyorduk hazır şimdi geçeceğiz. Bir şey mi istemiştin?'' diyen anneme döndü babam.
''Su alacaktım'' deyince hızlıca kalkıp tezgahın üzerindeki cam sürahiden birkaç bardağa su koyup tepsiye koydum. Babama tepsiyi verip çayları doldurmak için tezgaha döndüm.
Zeynep'in telefonu çalınca birkaç saniye o tarafa dönüp tekrardan önüme baktım.
''Efendim?''
''Tamam ben hemen geliyorum siz Fırat Beyi de arayıp hemen çağırın'' Zeynep'in telaşlı sesini duyunca ona döndüm. Annemlerde yüzlerindeki merakla Zeynep'e bakıyordu. Zeynep telefonu kapatıp annesine döndü. Bu sırada Saygın Bey mutfaktan içeri girince kaşlarım çatıldı. Arkasından Onur gelmişti.
''Baba ben gideyim siz oturun'' deyince daha da meraklandım. Saygın Bey Zeynep'e başını sallayıp onu onayladı. Demek ki aynı anda Saygın Beye de haber gelmişti.
''Tamam beni haberdar et'' derken Zeynep başını sallayıp anneme döndü.
''Kusura bakmayın gerçekten hastaneden aradılar zincirleme trafik kazası, çocuklar da varmış hemen gitmeliyim..'' dediğinde annem onu oyalamadan hiç önemi olmadığını belirtip Zeynep'le birlikte mutfaktan çıktı. Abimle babamda kapının önüne gelmişti.
''Kenan seni bıraksın Zeynep'' dediğinde Zeynep başını olumlu anlamda salladı.
''Ben de seninle geleyim Zeynep'' diyen abime döndüm çoktan montunu almıştı. Zeynep itiraz etmedi sonuçta abim de doktordu. Kimse bir şey demedi.
İkisi çıktıktan sonra salona herkes salona geçti. Biraz garip bir ortam olmuştu ama Saygın amca üzerindeki gerilimi atıp tekrardan ilk geldiği hale dönünce rahatladım. Herkes çayını almış, tatlılardan yemeye başlamıştı. Ben de Onur'un getirdiği pastadan bir dilim alıp köşedeki tekli koltuğa geçtim. Onur'un telefonu çalınca gözlerimi ona dikip bakmaya başladım.
''Efendim Arya?'' derken ayağa kalkıp mutfağa geçmişti. Hayır yani neden burda konuşmamıştı? Gözlerim Yasemin Hanım'a kayınca onun da Onur'un arkasından baktığını fark ettim. Bakışlarını bana çevirince göz göze geldik. Bu sırada önündeki bardağı eline alıp bana döndü tekrar.
''Ece'cim bana çay koyar mısın rica etsem?'' dediğinde hızlıca ayağa kalktım. Tabi ki koyarım mutfağa nasıl gitsem diye düşünüyordum zaten.
''Tabi ki'' dedim gülümserken bardağı alıp hızlıca mutfağa girdim.
''Tamam akşam gel o zaman 12 gibi evde olurum'' derken sırtı bana dönüktü. Bardağı sertçe masaya koyup geldiğimi anlamasını sağladım.
''Tamam görüşürüz'' derken bana dönmüştü. Beni görünce gülümsedi karşılık vermedim. Çaycının düğmesine basıp çayın ısınmasını beklemeye koyuldum.
''Neye canın sıkıldı yine suratın düşmüş?'' derken yanıma gelmişti. Kollarımı göğsümde birleştirip önüme bakarak konuştum.
''Sürekli gülmek zorunda mıyım?'' O da sırtını tezgaha yaslayıp kollarını göğsünde birleştirdi.
''Değilsin tabi ki ama ne bileyim..'' derken başını çevirmiş bana bakıyordu hala. Çaycıdan gelen tık sesini duyunca arkamı dönüp Yasemin Hanım'ın çayını koyup Onur'u mutfakta bırakıp içeri geçtim.
Akşamın geri kalanında Onur'la hiç muhattap olmamıştım. Saygın amca ve babam çok iyi anlaşmıştı keza annemle Yasemin Hanım da öyle. Birkaç saat daha oturup kahve içtikten sonra kalkmışlardı. Onlar gittikten sonra annem ve babamda Türkan ablayı bırakmak için çıkmışlardı. Geç olduğu için taksiyle göndermek istememişlerdi.
Evde tek kalınca mutfaktan bir bardak su alıp odama çıktım. Telefonumu alıp yatağa uzanmıştım ki kapı çalınca oflayarak kalktım. Abim gelmiş olmalıydı çünkü annemler daha yeni çıkmıştı dönmeleri bir saati bulurdu.

O GÜNHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin