Arabaya bindiğimde kendimi düşürdüğüm bu duruma ağlamaktan başka bir şey gelmemişti elimden. Annemlere bile yalanlar söylemeye başlamıştım. Ne zaman düşsem boşluğa daha doğru düzgün tanımadığım bir adamın yanında buluyordum kendimi. Baran'ın karşısına geçip her şeyi tek tek anlatmak istiyordum. Onu yıllardır nasıl sevdiğimi ve nasıl bu kadar kör olabildiğini.. Ama beni dinlemeye bile Seçil ile gelebilirdi.. ondan bekliyordum artık..
Ön koltukta oturan adam dönüp bana bakınca gözyaşlarımı silip dışarıyı izlemeye başladım.
Birkaç dakika sonra mesaj geldi.
''Seni almaya gelmediğime bu kadar içerleyeceğini bilsem vallahi kendim gelirdim..'' mesajı okuyunca gülümsedim. Ama sonra aklıma bugün ki telefon konuşmamız aklıma geldi. Bir kadın vardı yanında hatta ne demişti ya? Akşam ile ilgili bir şey söylüyordu. Gülümsemem hatırladıklarımla birlikte solmuştu.
''Akşam işin vardı değil mi senin? Ben söyleyeyim de beni evime bıraksınlar'' mesajı yollayıp adamlara döndüm.
''Beni evime götürür müsünüz, iki arka sokakta Sevinç Eczanesinin karşısında ben tarif edebilirim'' dediğimde adam arkasına bile dönmeden yanıtladı.
''Onur Bey böyle bir şey söylemedi maalesef'' Allahım! Onur cevap veremeden onu aradım. İlk çalışta açtı.
''Güzelim?'' duraksadım bana neden böyle seslenmemeliydi.
''Adamlarına söyle beni eve bıraksınlar''
''Evine bırakacaklar zaten'' deyince afalladım. Gerçekten o kadınlaydı demek ki. Ben ne sanıyordum ki?
''Ta-tamam'' deyip telefonu kapattım. Bu sırada araba yavaşlamaya başlamıştı. Etrafa baktım evimin sokağında bile değildik!
''Nereye geldik? '' derken kapıyı çoktan açmıştım. Kapının dışından bile görünen kocaman bembeyaz bir evdi. Bahçesindeki uzun çam ağacını görünce yılbaşında süslemenin ne kadar güzel olabileceğini düşündüm bir an. Evin büyük demir kapısı ağır ağır açılırken içeride iki takım elbiseli adam daha göründü. Arkalarında üzerinde her zaman ki gibi siyah takımıyla bana doğru yürüyen Onur'u görünce bir rahatlama hissetmiştim.
''Güzelim, hoş geldin'' Evin bahçesine doğru adımlarken etrafa göz atmayı bırakıp Onur'a döndüm.
''Evime gideceğim sanıyordum?'' Gülümsedi.
''Gelmiş misin?''
''Onur neden buradayım?'' elimden tutup içeriye doğru yürümemi sağladı.
''Çünkü bana Derin'de kalacağını söyledin ama gecenin on birinde evime gideceğim diye ani bir karar değişikliği yaptın. Ben de seni olman gereken yere yani evine getirdim'' Çoktan içeriye girmiştik. Evin dışı kadar içi de bembeyazdı. Görebileceğim her şey beyazdı, o kadar güzeldi ki.. Salonun ön bahçeye bakan tarafı boydan boya camdı. Köşedeki şömineyi görünce Ankara'daki dedemlerin evi aklıma geldi. Çok severdim önünde oturup kahve içmeyi..
''Beğendin mi?'' diyen Onur'u duyunca ona döndüm.
''Evet çok güzel'' dediğimde memnun olmuştu.
''Otursana'' dediğinde başımı eğip üzerime baktım. Bembeyaz takımımın üzerinde geceden kalma kan lekeleri , akşam makarna yerken üzerime döktüğüm ketçap lekesi.. gerçekten pis duruyordum ve koltuklar bembeyazdı. Kafamı kaldırıp Onur'a baktım.
''Yok böyle iyiyim'' Onur yanıma doğru gelip bana sarılınca afalladım.
''Ece sakın, bir daha yapma bunu''
''Ne yaptım ki?'' hala geri çekilmemişti.
''Kendine değer vermiyorsun. Sen her şeyden herkesten önemlisin, kaldı ki bu eşyalar..'' dediğinde başımı eğip ayakkabılarıma bakmaya başladım. Elimden tutup merdivenlere doğru yönelince onu takip ettim. Yukarı kata çıktığımızda kapıları kapalı 4 oda vardı. En uçtaki odaya doğru ilerleyince elimi çektim elinden.
''Onur nereye gidiyorsun?'' durup önce elime sonra bana baktı.
''Ece şu an ne düşünüyorsun bilmiyorum ama ben sadece seni düşünüyorum yanlış bir şey yok, gel'' dediğinde gözlerimi kaçırıp birkaç saniye duraklasam da onu takip ettim.
Koridorun ucundaki odaya girdiğimizde yine her şeyin bembeyaz olduğunu görünce gözlerimi kırpıştırdım.
''Beyazı çok seviyor olmalısın?'' odanın köşesinde bulunan, yeni fark ettiğim kapıya doğru ilerledi.
''Evet, insana kirlendiğini çok çabuk fark ettirir'' dediğinde duraksadım. Ne demek istemişti?
''Gel'' deyip devam ettiğinde peşinden odaya girdim. Kocaman bir giyinme odasıydı.
''Madem beyaz insana kirlendiğini çok çabuk gösterir neden tüm kıyafetlerin siyah Allah aşkına?'' dedim hepsi aynı ve hepsi siyah olan takımlara dokunurken.
''Ben o anlamı kast etmemiştim'' deyip gülümseyerek bana doğru yaklaştı.
''Sen o kadar masumsun ki, ben sana baktıkça içimde kaybolan şeyleri görüyorum..''
''Nasıl yani?'' elini yanağıma koyup iki parmağıyla okşamaya başlamıştı.
''Senin düşüncelerine hislerine o kadar saygı duyuyorum ki.. Hayatındaki insanların konumlarını kendi duygularına göre değiştirmeye çalışmayıp olanla yetinmeye çalışıyorsun ama bu seni çok yoruyor. Belki şu an farkında değilsin ama kendini bu kadar yıpratmana değmeyecekler.. Keşke değseler'' derken geriye çekilip köşedeki aynanın yanında bulunan tekli koltuğa oturmuştu.
''Sen değmeyeceklerini nereden biliyorsun ki? Hem sen hiçbir şey bilmiyorsun sadece gördüklerini yorumluyorsun''
''İşte sorun da bu ya ben görüyorum, onların sana senin onlara verdiğin kadar değer vermiyor. Bunu belki de kabullenmek istemiyorsun ama gerçek bu sen de yaşayıp göreceksin. Sen çocukluğundan beri Baran'la o kadar vakit geçirmişsin ki artık onun gerçek yüzünü göremiyorsun, kendi kafanda bir kişilik oluşturmuşsun onu sevmişsin ama o aslında öyle bir adam değil! Bunun farkına var lütfen..''
Başımı olumsuz anlamda salladım.
''Hayır böyle bir şey yok. Baran bana değer veriyor ben bunu görebiliyorum. Kafamda falan kurmadım ben onu! Ya hem ben neden şu an seninle bunu konuşuyorum? Neden senin evindeyim mesela? Neden çıkıyorsun karşıma sürekli!''
''Çünkü yanımda olmanı istiyorum Ece''
''Offf'' derken başımı ellerimin arasına aldım.
''Hadi Ece al şunları duş al rahatla ve uyu'' derken kalkmış dolaptan bana kıyafetlerinden paketi açılmış iç çamaşırları, bir tişört ve eşofman verdiğinde sesli güldüm. Kıyafetleri elime alıp ona döndüm.
''Ben bunları mı giyeceğim?'' gülümseyerek bana bakıyordu. Başkasının kıyafetlerini neden bana veriyordu?
''Başka seçeneklerimiz de var aslında'' deyip gülümseyerek en uçtaki çekmecelerden birini yavaşça açtı. Kaşlarımı çatmış onu izliyordum. Kırmızı dantelli bir gecelik çıkartınca gözlerim kocaman açıldı. Çekmecenin içi dolu ve hepsi yeni gibi duruyordu.
''Bunlar kimin Allah aşkına!'' gülümsüyordu.
''Belli bir sahibi yok'' dediğinde iğrenir gibi yüzüne baktım. Yüzünde dalga geçer gibi bir ifadeyle konuşmaya devam etti.
''Lütfen lütfen öyle bakma. Tabi ki senden önceydi, seni gördüğüm günden sonra kimseyle olmadım yemin ederim'' deyip yanıma doğru gelince geri çekildim.
''Benimle ne alakası var, istediğinle olabilirsin! Beni ne ilgilendirir ki? Ben.. yani bir sevgilin varsa şu an burada olmam çok saçma diye söyledim''
''Sevgilim yok tabi ki hala bunu sorguluyorsan?'' deyince gözlerimi devirdim.
''Banyo nerede?''
''Hemen arkandaki kapı'' deyince arkama döndüm hızlıca nasıl fark etmemiştim kapıyı. Hızlıca girip kapıyı kilitledim. Aynanın önündeki küçük hasır sepette bir kaç el havlusu vardı. Aynaya bitişik dolabı açtığımda biri pembe biri mavi diş fırçasını görünce sinirlendim. Evet işte sevgilisi vardı. Üstteki dolabı açınca kadın şampuanları parfümleri görünce elimi alnıma vurdum. Aptaldım ben aptal. Buraya asla gelmemem gerekiyordu.
''Ece!'' kapı tıklatılınca sıçradım. Yakalanmış gibi hissediyordum.
''E-efendim!'' dedim bağırarak.
''Kapıyı açar mısın müsaitsen'' kaşlarımı çattım.
''Neden?''
''Bir şey söylemem gerekiyor'' merak etmiştim. Yavaşça açtığım dolabı kapatıp kapıya yöneldim. Kilidi açıp başımı dışarı uzattım. Kapının pervazına yaslanmış gülümsüyordu.
''Ne oldu!'' dedim sinirimle.
''Görmüşsün görmüşsün'' dedi gülerek.
''Neyi görmüşüm?!''
''Kıskanç bir Ece, sana bayılıyorum..'' deyip başını eğip bana bakmaya devam edince sinirlerim iyice gerilmişti.
''Kıskançlıktan değil o, düştüğüm durumun saçmalığından! Buraya hiç gelmemeliydim sevgili-''
''Benim uzun süredir sevgilim yok, o gördüklerin Zeynep'in'' Başımı geriye doğru atıp kahkaha attım.
''Aptal mı sanıyorsun sen beni? Koskocaman evde kardeşinle başka hiç banyo yokmuş gibi ortak banyo mu kullanıyorsun?'' hala gülümsüyordu.
''Hayır ortak değil burası onun banyosu, onun odası'' derken geriye doğru çekilmişti. Elimdeki kıyafetlere bakınca doğru söylediğini anlamıştım. Gözlerimi kaçırıp geri banyoya girip kapıyı kilitledim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
O GÜN
Teen Fictionİnsan bazen kendini yakınlarına o kadar açar ki yakınındakiler de onun gibi düşünmeye başlar.. Yıllardır aşık olduğu Baran'a aşkını itiraf eden kişi en yakın arkadaşım Seçil.. Her yere geç kaldığım gibi Baran'a da geç kalmıştım.. O gün o metroya b...