''Hoş geldin güneşim'' kafamı hızlıca kaldırıp etrafa baktım. Onur buraya geldiğimi biliyordu, kendisi neredeydi?
''Neredesin?'' yazıp yolladım.
''Nerede olmamı istersen oradayım '' mesajı okuyunca gülümseyip telefonun sesini açıp çantama geri koydum. Cevap vermeyecektim. Burada olmadığı belliydi ya çalışanlarından öğrenmişti ya da yedi yirmi dört kamerayla mekanını izliyordu artık bilemiyordum.
''Haber verdin mi?'' diyen Erdem'e döndüm.
''Ne haberi?'' Erdem güldü.
''Kiminle konuşuyordun? Derin'e yazacaktın ya?'' deyince kendime geldim. Çantama koyduğum telefonumu geri aldım.
''Ha ha evet doğru, hemen söylüyorum'' deyip Derin'e mesaj attım. Onur yeni bir mesaj atmamıştı. Bu sırada gelen garsona döndüm. Gizem ve Erdem latte söylemişti. Selin'e döndüm.
''Sen açtın değil mi? Yiyecek misin bir şeyler?'' Eğer Selin'de bir şey yemeyecekse waffle ve kahve söyleyecektim. Aç hissediyordum ama kimse bir şey yemezse ben de yemezdim garip huylarım vardı,, evet.
''Evet açım kahvaltı tabağı alacağım hatta Tolga'da yemek yiyecek sanırım'' deyip Tolga'ya döndü.
''Ben ızgara tavuk söyledim'' diyen Tolga'ya başımı salladım. Saat tam olarak yemek saati olmadığı için masanın siparişleri çok karışıktı. Garsona döndüm gülümseyerek.
''Ben yaban mersinli pankek tabağı ile sütlü filtre kahve alabilir miyim?'' gülümseyerek başını sallayıp not alınca önüme döndüm. Siparişimi verdiğim için kalkıp lavaboda elimi yıkayıp masaya geri döndüm. Herkes siparişini verip sınavlar hakkında konuşmaya başlamıştı.
''Arkadaşlar lütfen bugün hiç açmayın sınav konusunu gerçekten hiç hatırlamak istemiyorum'' diyen Erdem'e güldüm.
''Mezuniyet nerede olacak acaba?'' diyen Gizem'e döndüm.
''Off ben de onu merak ediyorum''
''Nerede olduğuyla ilgilenmiyorum mezun olayım yeter'' diyen Çağatay'a dönüp güldüm. Bana dönüp göz kırptı.
O sırada birkaç garson siparişlerimizi getirmeye başlamıştı. Önüme koyulan tabakta çıtır simit ve birkaç kahvaltılık görünce şaşırdım. Hemen ardından elindeki kapalı ayranı açıp masaya koyduğu bardağa boşaltan garsona döndüm. Yanındaki tepsiden yaban mersinli pankek tabağını da önüme koyunca utanmıştım.
''Ece sen bunları söylemiş miydin?'' derken kaşları çatılmış Tolga'ya döndüm.
''Afiyet olsun Ece Hanım'' diyen garsonu duyunca yutkunup yüzümdeki mahcup gülümsemeyle teşekkür ettim. Tolga'nın sorusuyla birlikte masadakiler de bana bakıyordu.
''E-evet hani lavaboya gittim ya o sırada söyledim. Çok açım'' deyip gülerek simiti alıp bir lokma attım ağzıma. İkna olmuş gibiydiler. Telefonuma mesaj gelince hızlıca çıkarıp açtım.
''Hepsi bitecek diyeceğim ama bunlarla seni doyuramayacağımdan korkuyorum aç kedi J'' mesajı okuyunca kaşlarım çatılmıştı. Tabi ki de doyardım bu kadar şeyle!
''Daha beni doyuramayacağını düşünüyorsan kapat bence burayı sen!'' deyip yolladım.
''Benim asi kedim, sinirlenme hemen hadi kahvaltını et'' mesajı okuyunca telefonumu masaya koyup kahvaltımı etmeye devam ettim.
Telefonum çalınca sabır dileyerek elime aldım. Onur'un mesaj attığını düşünmüştüm ama annemdi. Annem büyük bir buket gül fotoğrafı atmıştı. Bu ne diye soracakken hala yazıyor olduğunu görünce bekledim. Ardından bir fotoğraf daha atınca bizim evin salonunda, bizim koltuğumuzda gülümseyerek poz veren Onur'u görünce şoka girdim. Bu adam ne yapıyordu? Hızlıca masadan kalkıp annemi aradım.
''Anne neler oluyor?''
''Bir şey olduğu yok kızım Onur Bey bir incelik yapıp babanla bizi ziyarete gelmiş. Sana da selamı var.''
''Annecim sende çok selam söyle ama neden gelmiş? Bir şey mi oldu?'' Anlamlandıramıyordum gerçekten.
''Tamam kızım sonra konuşuruz zaten Onur Bey ailesiyle birlikte yemeğe gelecek diğer hafta sonu bize. Şimdi öpüyorum seni, dikkat et geç kalma'' deyip çat diye kapattı telefonu. Gerçekten yaptı bunu. Sorularımı da görmezden gelmişti. Ayrıca neden bize geliyorlardı haftasonu? Onur acaba onun evinde kaldığımı söylemiş miydi annemlere? Gerçi söylemiş olsa annem bir şey derdi herhalde..
''Ece iyi misin?'' yanıma gelen Tolga'yı görünce masadakilerin de bana baktığını fark ettim. Bir anda kalktığım için merak etmişlerdi tabi. İyi olduğumu belirtip Tolga ile masaya döndüm.
Bu sırada yanımıza doğru gelen Baran ve Derin'i görünce şaşırmıştım ama mutlu da olmuştum. 2 Gündür Baran ile akşamları konuşuyorduk.
''Selam!'' ikiside herkese selam verip masaya oturmuştu. Baran'a dönüp gülümsedim. Morali bozuk gibiydi.
''Derin siz beraber miydiniz?'' dedim Derin'e dönüp.
''Yok kapıda karşılaştık'' deyince şaşırdım. Baran neden buraya gelmişti ki? Selin kalkıp lavaboya gidince hızlıca kalkıp Baran'la Derin'in yanına geçtim.
''Sen neden kapıdaydın Baran? Siz yoksa bensiz buluştunuz yalan mı söylüyorsunuz?'' dedim gülerek.
''Yok be, Seçil ile buluşacaktık aslında ama biraz tartıştık o da gelmemiş gördüğüm kadarıyla'' deyip üzüntüyle başını eğince gülmem yavaş yavaş soldu. Baran gerçekten üzgündü.
''Neden tartıştınız ki? Yani bir sorun mu var?'' diyen Derin'e bakıp geri Baran'a döndüm. Ben de merak etmiştim ama soramamıştım.
''Bilmiyorum bu aralar garip davranıyor alttan almaya çalışıyorum ama benim de bir sabrım var. Bakalım nereye kadar gidecek?'' deyip oflayarak arkasına yaslanınca önüme döndüm.
''Baran bence vardır bir derdi sen yine ne olduğunu anlamaya çalış, kestirip atma'' dedim. Derin ''Şaka mı yapıyorsun?'' der gibi bakıyordu. Ona gözlerimi devirip tekrar Baran'a döndüm.
''Sen nasılsın peki?'' gülümseyip bana döndü. Kolunu kaldırıp omzuma atınca gülerek kolunun altına girip sarıldım. Derin'de gülümseyerek bize bakıyordu.
''Sizi seviyorum başımın belaları'' deyince uzanıp burnunu sıktım.
''Ne belası, sensin bela'' diyen Derin'e katıldığımı belirtir gibi gülüp yumruk tokuşturdum.
''Seçil nerede Baran?'' Gizem'in sesini duyunca yavaşça toparlanıp Gizem'e döndüm bende. Seçil ve Gizem de yakın arkadaştı. Büyük ihtimalle gülüşmelerimiz dahil her şeyi Seçil'e aktaracaktı.
''Burada olması gerekiyordu ama görüyoruz ki değil, bu yüzden ben de bilemiyorum Gizemcim'' diyen Baran'a gülümseyip önüne döndü Gizem.
Aradan beş dakika geçti geçmedi Baran'ın telefonu çaldı.
''Efendim Seçil?'' Baran birkaç dakika telefonda Seçil'i dinleyip tamam deyip telefonu kapattı.
''Kızlar ben kalksam iyi olur. Seçil'in işi uzamış o yüzden gelememiş onu almaya gideceğim'' deyince başımı salladım. Sarılmadan o kadar hızlı bir şekilde kalkmıştı ki masadan herkese toplu veda edip resmen koşa koşa çıktı mekandan.
''Bu çocuk gerçekten aşık Seçil'e'' diyen Gizem'i duyunca nefes alıp önüme döndüm.
''Gizem Seçil'e haber vermediyse ben de bir şey bilmiyorum'' diyen Derin'e döndüm.
''Ne olursa olsun haklı ama'' dedim üzüntüyle.
''Baran tutulmuş bir rüzgara gidiyor ama bakalım ne zaman dinecek bu havası..''
''Derin lütfen.. En azından onunlayken mutlu buna sevinmeliyiz'' Derin gözlerini devirip bana döndü.
''Sevinçten elim ayağım titriyor utanmasam ağlayacağım şimdi bak'' deyince alayla güldüm.
''Neyse uğraşmayacağım seninle ben de kalkıyorum hava alacağım'' deyip uzanıp sarıldım.
''Ben de geleyim seninle?'' başımı olumsuz anlamda salladım.
''Yalnız kalsam daha iyi'' ayağa kalkıp herkese sarılıp mekandan çıktım.Baran'ı her gördüğümde acaba ben ona duygularımdan bahsetsem nasıl olurduk, yine bu hale gelebilir miydi her şey diye düşünmeden edemiyordum..
Seçil ile olmasını kabullenemiyor gibiydim ama bir yandan mutlu olmalarını da istiyordum. Saçma sapan düşüncelere kapılmamalıydım. Onlar benim arkadaşımdı ve birbirlerine karşı böyle bir şey hissediyorlarsa benim saygı duymam gerekiyordu. Derin derin nefes yoldan geçen taksiye el salladım. Eve gitmek istiyordum..Eve girdiğimde anahtarlarımı ve kabanımı girişteki dolaba koyup salona doğru ilerledim.
''Anne! Neredesin?'' diye seslenirken salona girmiştim.
''Mutfaktayım gel kızım'' diyen annemi duyunca mutfağa doğru ilerledim.
Mutfağa girer girmez masanın üzerinde duran vazodaki gülleri görünce yaklaşıp kokladım. Güzel kokuyorlardı.
''Çok güzeller değil mi?'' deyince başımı salladım.
''Anne çiçekler güzel evet ama nereden çıktı bu yemek işi? Hem de ailesi ne alaka yani biz tanımıyoruz ki Onur'u?''
''Kızım onlar nasıl sözler, hem biz babanla konuştuk. Gelecekler konu kapandı. Yemek yaptım ama babanın hastanede işleri varmış. Abinde Esenay'daymış. İstersen yemek yemeye çıkabiliriz anne kız?'' deyip gülümseyince gidip sarıldım. Tam bir temas bağımlısıydım.
''Evde yesek olur mu biraz yoruldum. Hem yemekten önce kahve yaparım sana bir şeyler izleriz'' dediğimde gülerek sarıldı annem de.
''Tamam güzel kızım hadi üzerini değiştir gel kahvemizi içelim o zaman'' deyine hızlıca odama çıktım. Odama girince yatağın üzerinde duran papatya buketini görünce kaşlarım çatıldı. Bu neydi şimdi? Uzanıp buketi elime aldım. Üzerinde minik bir zarf vardı. Zarfın mührünü açıp içindeki kartı çıkardım.''En az bu papatyalar kadar beyaz ve güzelsin.. Ben seni görüyorum..''
ONUR SAYGINERGözümden bir damla yaş düştüğünde elime papatyaları alıp kokladım. Hayatımda ilk kez çiçek alıyordum. Biraz duygusallaşmıştım. Bu anı çok hayal etmiştim ama bu şekilde değildi..
Yine de neden bu kadar güzel hissettiriyordu.. Gülümseyerek çiçeklere bakıyordum hala. Kapım çalınca hemen gözyaşlarımı silip gel dedim. Annem kapıyı açmış başını bana uzatmıştı gülümseyerek.
''Onur sana bırakmıştı, görmüşsün'' deyince başımı salladım.
''Evet çok güzeller'' Annem içeri girip yatağa yanıma oturdu.
''Ece, neler hissettiğini anlayabiliyorum.. Zor gelecek ama bazen hayat böyledir.. Üzüleceğin hiçbir şey yok baksana ne kadar şanslısın biz hep senin yanındayız. Kendi içinde yaşıyorsun bazı şeyleri kendinden çok başka şeyleri düşünüyorsun bu beni üzüyor kızım. Sen benim canımsın abin ve sen benim dünyamsınız , siz üzülünce ben daha çok üzülüyorum. Sen o kadar güzel kalplisin ki minik kuşum benim.. Mutlu olmayı hak ediyorsun ama görüyoruz Baran ile bu olmaz, olmayacakta..'' dediği an çoktan ağlamaya başlamıştım.''Anne ama ben çok seviyorum.. Nasıl vazgeçeceğim? Herşey birikti içimde hiçkimseye bir şey söyleyemiyorum. Her gün karşı karşıyageliyorum onlarla, her gün okuldan alıyor Baran Seçil'i. Ne zaman arasa koşakoşa gidiyor. Ona bakarken gözlerininiçi gülüyor anne ben bunu görebiliyorum. Ama ne yapayım çıkmıyor aklımdan ona hiçbirşey söyleyemedim ki anne ben? Hep yanımdaydı ama hiç içimi göremedi..'' annemde ağlamaya başlayınca daha da kötü olmuştum.
''Anne seni ağlatmak istemedim lütfen ağ-ağlama'' dedim hıçkırıklarımınarasından.
''Ece benim yavrum, ben izin veremem senin ağlamana üzülmene. Kızım kendine gellütfen evet duygularını yoğun yaşıyorsun ama aşk bu değil Ecem güzel kızım. Aşküzmez insanı, babanla bana baksana birbirmizi kıracağız diye ödümüz kopuyor.Eğer gerçekten aşk olsaydı içindeki Baran bunu görür hissederdi. Baran seninoyun arkadaşın kızım, hep yanında olan alışkanlığın.. Bir gün gerçekten aşıkolacaksın o zaman beni çok daha iyi anlayacaksın..'' dediğinde ağlamaya devamediyordum. Cevap vermedim sadece sarıldım anneme.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
O GÜN
Teen Fictionİnsan bazen kendini yakınlarına o kadar açar ki yakınındakiler de onun gibi düşünmeye başlar.. Yıllardır aşık olduğu Baran'a aşkını itiraf eden kişi en yakın arkadaşım Seçil.. Her yere geç kaldığım gibi Baran'a da geç kalmıştım.. O gün o metroya b...