Yanımdaki hareketlilikle birlikte gözlerimi yavaşça araladım. Terlediğimi hissettiğimde üzerimdeki ağır yorganı fark ettiğimde yavaşça aşağı doğru çekip üzerimi açtım.
''Günaydın güneşim..'' diyerek başımda gülümseyen Onur'a döndüm.
''Günaydın..'' dedim sessizce.
''Hadi kahvaltı yapacağız, hazırlanıyor şimdi hazırlan istersen güzelim..'' derken sesinde neşe beni endişelendirmişti. Dün yaşananlar benim gördüğüm kabus muydu? Yavaşça yatakta toparlanıp oturur vaziyete gelip oturduktan sonra boğazımı temizleyip Onur'a döndüm.
''Onur..'' bu sırada dolaptan bir su şişesi çıkarıp tezgahtaki bardağa doldurmaya başlamıştı.
''Efendim güzelim?'' dediğinde elimle alnımı ovuşturup derin bir nefes alıp tekrar Onur'a döndüm.
''İyi misin?''dedim tereddütle. Bardağı alıp bana uzatınca kafamı kaldırıp suratına baktım. Ardından bardağı uzanıp aldım.
''İyiyim, sen de iyi ol. Ben dışarı çıkıyorum Kenan'ı aramam gerekiyor sen de hazırlan valizi getirttim arabadan burada'' derken kenarda duran valizi gösterince başımı o tarafa çevirdim.
''Peki..'' dedim yataktan kalkarken. Bana gülümseyip dışarı çıkmıştı.
''Yok yani ya ben delirdim ya da gerçekten sabrım sınanıyor..'' kendi kendime konuşmayı bırakıp valizi alıp açtım. Bir sürü şey vardı birkaç tane kıyafeti inceledikten sonra deri dar pantolonu ve siyah geniş gömleklerden biriyle , iç çamaşırlarını da alıp odadaki küçük banyoya ilerledim.
Kısa bir duş alıp saçlarımı kurutup doğal haliyle bıraktım. Üzerimi giyinip ayanaya baktığımda gömlek çok bol durmuştu.Kenarındaki çıkıntıları fark ettiğimde kemeri olabileceğini düşündüm. Valize doğru ilerleyip kemeri aradım. Büyük yuvarlak tokalı bir kemer bulunca gülümseyerek alıp belime taktım. Şimdi olmuştu. Bir bardak daha su içip dışarı çıktım.Havanın aydınlığı gözümü kısmama sebep olmuştu. Etraf o kadar yeşildi ki.. Çok güzel duruyordu. Başımı yan bunglovun önüne çevirdiğimde kenarda Onur Semih ile birlikte ayakta duruyor bir şey konuşur gibi duruyorlardı. Ön taraftaki koltuklarda Yeliz ile Atahan'ın oturduğunu görünce yanlarına ilerledim.
''Günaydın'' dedim tebessümle. İkisi birden gülümseyerek günaydın demişti. Yeliz'in yanına geçip oturduğumda içeriden elinde üç tane kahve kupasıyla çıkan Tuğçe'yi görünce ona da günaydın dedim.
''Günaydın Ece, kahve yapmıştım sen benimkini al ben hemen yapayım kendime'' dediğinde hemen cevapladım.
''Yok yok ben içmeyeceğim zaten, kahvaltıdan önce içmeyeyim. Teşekkür ederim'' dedim gülümseyerek.
''Peki o zaman'' derken gelip tekli koltuğa oturmuştu. Atahan ve Yeliz kahvelerini alırken Yeliz'e döndüm.
''Onur bir şey söyledi mi size?'' Yeliz bir nefes verip Onur'a bakmaya başladı. Bu sırada Tuğçe ve Atahan'da bana bakıyordu.
''Hiçbir şey olmamış gibi davranıyor değil mi?'' diyen Tuğçe'ye döndüm.
''Evet..'' dedim üzüntüyle.
''Her zaman böyle yapıyor. Üstüne gitme, bırak normal hayatını yaşasın'' diyen Atahan'a baktım ama bir şey söylemedim.
''Hepsi o yılan yüzünden'' diyen Yeliz'i duyunca Arya gelmişti aklıma. Sahiden neredeydi?
''Nerede? Göremedim '' dedim sessizce.
''Gitti'' deyince şaşırmıştım. Yüzsüzdü çünkü gideceğine ihtimal vermemiştim.
''Şaşırdım.. Gideceğini düşünmezdim.'' Dediğimde Yeliz kulağıma eğildi.
''Ondaki yüzsüzlüğe artık şaşıramıyorum bile.. Yarın hiçbir şey olmamış gibi canım bitanem diye gider Onur'un yanına.. Bugün sadece Onur ters bir şey söylemesin diye gözünün önünden çekildi..'' dediğinde canım sıkılmıştı. Gerçekten bu kızdan neden kurtalamıyorduk biz tamamen?
Bu sırada bungalovun arka tarafından yanımıza doğru gelen orta yaşlardaki kadını görünce başımı o tarafa çevirdim.
''Kahvaltınız hazır Onur Bey, misafirlerinizle geçebilirsiniz..'' derken Onur'a bakıyordu gülümseyerek.
''Teşekkür ederiz Nalan Hanım'' dedikten sonra bize doğru gelmişti Onur ve Semih. Kadın ise çoktan gitmişti.
''Ece tekrardan günaydın güzelim'' deyip bana gülümsedikten sonra diğerlerine döndü.
''Geçelim mi?'' derken Semih gelip Tuğçe'nin elinden tutmuştu. Ayağa kalkıp ben de diğerlerinin peşinden yürümeye başladım. Onur peşimden gelip elini belime koyunca gülümseyerek yürümeye devam ettim. Büyük bir bahçenin içindeki masaların bir kaçında insanlar kahvaltı yapıyordu. Köşede iki tane masanın birleştirilmiş olduğunu görüne oraya geçeceğimizi anlamıştım. Masaya yaklaştıkça iştahım açılıyordu o kadar çok çeşit vardı ki..
Sessiz sakin kahvaltımızı yapmıştık. Uzun uzun yapılan Pazar kahvaltısı gibiydi.. Herkes mutluydu, sanki dün yaşananları biz yaşamamış gibiydik. Onların yaptığı gibi ben de hiç yaşanmamış gibi davranmaya devam ettim.
Kahvaltıdan sonra kahvelerimizi beklerken Onur'un cebindeki telefon çalınca ceketinin cebindeki telefonu çıkarınca kaşlarımı çattım. Telefonu çıkarıp bana uzatmıştı çünkü benim telefonumdu.
''Neden sende?'' dedim tereddütle. Aklıma hiç gelmemişti sabahtan beri ama Onur'da olduğunu bilmiyordum.
''Annen arıyor aç, sonra konuşuruz..'' dediğinde telefonu alıp masadan kalkıp birkaç adım uzaklaştım.
''Annecim?''
''Günaydın kız, neredesin sen?'' diyen abimi duyunca afalladım.
''Abi? Neden annemden arıyorsun bir şey mi oldu?'' dedim korkuyla.
''Hayır hayır sakin ol..Ben aradım seni kaç kere ama açmadın ya? Bir de annemden deneyeyim dedim açtın.. Bunu da yazıyorum bir kenara'' dediğinde rahatlayarak bir nefes verdim.
''A-abi duymamışım şimdi aldım telefonu elime..''
''Biliyorum uyuyormuşsun sanırım Zeynep öyle söyledi, konuştuk'' dediğinde ne diyeceğimi bilemedim. Onur aratmış olmalıydı Zeynep'e..
''Zaten geleceğiz birkaç saate'' dedim konuyu değiştirip.
''Tamam akşam görüşürüz prenses, dikkat edin gelirken''
''Görüşürüz abicim'' deyip kapattım telefonu. Derin bir nefes alıp masaya geri döndüm.
''Onur'' dedim kulağına doğru eğilip.
''Efendim güzel gözlüm..'' derken gülümsüyordu.
''Telefonum neden sendeydi ve abim aramış kaç kere neden haber vermedin?'' dedim sıkıntıyla. Uzanıp elimi tuttu.
''Dün çantanı dışarıda unutmuşsun sabah görevliler getirdi. Abin aradığında da sen uyuyordun uyandırmaya kıyamadım, kendin uyan istedim. Sonra ısrarla aramaya devam edince de Zeynep'e arattırdım uyuduğunu söyledi. Aramamıştı son bir saattir, aklımdan çıkmış. Şu an bir sorun var mı?'' dediğinde başımı olumsuz anlamda salladım. Eliyle sandalyemi tutup kendine doğru çektikten sonra kolunu omzuma atıp saçlarımdan öptü.
''Olursa da hallederim merak etme.. Kahven soğudu yenisini isteyelim'' dedikten sonra itiraz etmeme kalmadan garsona seslenince üstelemedim.
''Laleler İstanbul'a taşınıyormuş Onur, haberin vardır gerçi ama'' diyen Tuğçe'ye döndüm.
''Evet evet var, Antalya'da görüştük. Kendisi minik olsa da büyük bir sürprizle karşıladılar beni'' derken mutlulukla gülümsüyordu.
''Ne sürprizi?'' diyen Semih girmişti araya. Yeliz kahvesine bakarken gülümsüyordu.
''Yeliz sen biliyor musun?'' diyen Tuğçe'de fark etmişti gülümsediğini.
''Lale hamile'' deyip gülümseyerek kaldırdı başını Yeliz.
''Ne!'' derken eliyle ağzını kapatmıştı Tuğçe. Herkes çok şaşırmıştı. Ama mutlu oldukları yüzlerinden belliydi.
''İnanamıyorum.. O kadar sevindim ki.. Gerçekten Lale ne kadar üzülüyordu, şu an gerçekten çok mutluyum onlar için'' dediğinde kafam karışmıştı. Neden üzülüyordu ki? Onur'a döndüm merakla.
''Neden üzülüyordu ben anlamadım'' dedim sessizce. Onur kulağıma doğru eğildi.
''İlk evlendikleri sene hamile kalmıştı ama düşük yaptı Lale, sonrasında da hiç olmayabilir demişti doktor. O yüzden öyle söyledi..'' dediğinde anladığımı belirtip daha fazla uzatmadım. Çok kötü bir şeydi yaşadığı empati bile kuramıyordum ama şu an sonuca bakınca mutlu olmuştum onun için.
Kahvelerimizi içtikten sonra herkesle vedalaşıp dönüş yoluna geçmiştik. Atahan ve Yeliz'de bizle birlikte geri dönmek için çıkmıştı Semih ve Tuğçe bir gün daha kalacaklardı. Arabaya bindiğimizde Onur'a döndüm.
''Arya erken dönmüş bu sabah..'' dedim ona bakarken. Bana dönmeden yola bakmaya devam ediyordu.
''Evet'' dediğinde kısa bir süre bakmaya devam edip başımı yola çevirdim ben de.
''Kavga mı ettiniz?'' dedim dayanamayarak. Benimde bir yere kadar sabrım vardı. Bazı konuları açmıyordum evet ama Arya konusu bana dert olmuştu. Yani o kızın neden hiç sevilmediği halde sürekli yanlarında olması bana çok saçma geliyordu.
''Hayır'' dediğinde derin bir nefes aldım.
''İyi'' deyip zorlamadım. Konuşası yoktu herhalde beyefendimizin.
''Sen eve mi geçeceksin?'' dediğinde kaşlarımı çattım.
''Sen nereye geçeceksin? İşin mi var?'' dedim kollarımı göğsümde birleştirirken. Gülümsedi.
''Evet'' dediğinde camı açıp temiz hava aldım. Bilerek mi yapıyordu?
''Üşüteceksin camı kapat'' dediğinde başımı çevirip yüzüne baktım.
''Hayır'' deyip camı tamamen açtım. Kendi tarafından kapatınca sinirle tekrar açtım camı. Yine kendi tarafından kapatmış ve benim açıp kapamamı kilitlemişti. Gülümseyerek bana dönüp öpücük atıp tekrar önüne döndü. Onur'la konuşma girişimlerimi yarıda bırakıp telefonumu çıkardım çantamdan.
Derin bir ton mesaj atmıştı. Ona kısa bir durum güncellemesi yapıp detayları sonra anlatacağımı belirttim. İnstagrama girince çat diye önüme Seçil ile Baran'ın fotoğrafı düşünce birkaç saniye inceledim. Seçil atmıştı. Baran başka bir yere bakıyordu, Seçil'de başını Baran'ın omzuna koymuş gülümsemişti. Açıklamada ki ''Her şeye rağmen..'' yazısını okuyunca garip hissettim. Meydan okurcasına paylaşmıştı ama aşkını bu şekilde yaşamak ne kadar doğruydu? Koltukta sırtımı cama doğru verip telefonumu Onur'un görmeyeceği şekilde elime alıp Arya'nın hesabına girdim. Bir ton takipçisi vardı hikayesine baksam anlamaz diye düşünüp açtım. Önce akşam yanan ateşi konumla birlikte paylaşmıştı. İkinci storyde ise Onur'la birlikteydi. Yan yana oturuyorlardı, Onur gülmüyordu ama kameraya bakıyordu. Bunu ne zaman çekilmişti bunlar ya? Gerçekten doğum günü kargaşası bir yana o kadar olayın arasında nasıl fotoğraf çekinmeyi akıl etmişti bu kız?
O sırada Onur'la hiç fotoğrafımız olmadığını fark ettim..
Bir şey paylaşacağını düşünmesem de Onur'un sayfasına girdim. En son hala benim fotoğrafım vardı paylaşımlarında. Hikayede yoktu tahmin ettiğim gibi.
''Neye bakıyorsun gizli gizli?'' deyip kaşlarını çatmış bana bakıp önüne dönen Onur'a döndüm.
''Seni ilgilendirmez'' dedim ciddi ciddi.
''Pardon?'' derken ciddiydi o da.
''Duydun işte, benimle doğru düzgün konuşmayan bir insana hesap verecek değilim''
''Gayette vereceksin, önemsiz şeyleri konuşmak istemiyorum sen de ısrarla soruyorsun ben de ayıp olmasın diye cevap veriyorum o kadar. Ama senin yaptıkların, kiminle konuştuğun, neye baktığın kısacası seninle alakalı her şey beni ilgilendirir'' dediğinde gülümsedim.
''Pekii, fotoğraf çekildiğim kişiler de ilgilendirir mi?'' dediğimde başta anlamamıştı.
''Kimle fotoğraf çekildin?'' derken ses tonu hala ciddiydi.
''Bu basit olayın ihtimali bile seni nasıl geriyor Onur! Ama sen gidip Arya ile fotoğraf çekilebiliyorsun bravo!'' dedim sinirle.
''Ece..''
''Ne Ece ne? Söyle? Var mı benimle bir tane fotoğrafın? Çok önemsiyorsun ya beni? Ya çok merak ediyorum hangi arada çekildiniz fotoğrafı?'' dediğimde gözünü yoldan ayırmadan önüne bakıyordu.
''Özür dilerim..'' dediğinde içim soğumamıştı.
''Kabul etmiyorum, çekinmeyeceksin fotoğraf ki böylece özür dilemene gerek kalmasın''dedim arkama yaslanırken.
''Ece?'' derken düşünceliydi Onur.
''Efendim?'' dedim ona dönüp.
''Sen beni kıskandın mı?'' dediğinde afalladım.
''Ne alakası var? Ben Arya'yı sevmiyorum''
''Hm, neden sevmiyorsun ki iyi kız Arya'' derken gülümsüyordu.
''İyiyse cennete gitsin..'' dedim içime içime. Birde gelmiş onu savunuyordu.
''Anlamadım?''
''Ne kadar yolumuz kaldı diyorum ben eve gitmek istiyorum'' dedim sinirle.
''Tamam götüreceğim seni evine merak etme, az kaldı'' dediğinde telefonumu çıkarıp Derin'e mesaj attım.
''Eve geçiyorum bize gelsene bir saate'' yazıp yolladım.
''Şimdi bir arkadaşımla görüşmeye gidiyorum ordan çıkınca geleyim olur mu? Ararım gelmeden'' yazınca tamam yazıp yolladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
O GÜN
Teen Fictionİnsan bazen kendini yakınlarına o kadar açar ki yakınındakiler de onun gibi düşünmeye başlar.. Yıllardır aşık olduğu Baran'a aşkını itiraf eden kişi en yakın arkadaşım Seçil.. Her yere geç kaldığım gibi Baran'a da geç kalmıştım.. O gün o metroya b...