Onları gördükten birkaç dakika sonra birbirlerine sıkı sıkı sarıldılar. Seçil'in mutluluğu yüzünden okunuyordu. Baran..ah benim içimdeki yaram nasıl güzel bakıyordu.. Geç kalmıştım. Her yere her şeye geç kaldığım gibi Baran'a da geç kalmıştım.
Hayır, hayır , hayır belkide hiçbirşey yok ben belkide böyle görmek istediğim için böyle görüyorum. Belkide arkadaşça sarılıyorlar. Hem aralarında bir şey olsa Seçil bana anlatırdı, Derin ve bana anlatırdı. Kesin anlatırdı. İçimdeki sesi hissedince kalbim acıdı.
''Sen anlattın mı?'' kendim kendime soruyordu bu soruyu. Doğru ben anlatmış mıydım? Ya da anlatmaya cesaret bulabilmiş miydim?
Çantamdan telefonumu çıkardım. Son aramalardan Baran'ı bulup aradım. Kafamı kaldırıp onlara baktım. Arabaya doğru yürümeye başladıklarında ilk olarak Baran durdu. Cebinden telefonu çıkarıp açmasını beklerken kısa süre telefona bakıp Seçil'e dönüp bir şeyler söyledi. Hayır ağlamamalısın Ece, güçlü olmalısın. İyisin bir şey yok. Kendi kendimi avutuyordum. Seçil Baran'a bir şeyler söyledikten sonra Baran telefonu açtı.
''Alo canım?'' durdum. Nefes alarak gülümsedim. Yanağımın gözlerime yaptığı baskıyla bir damla gözyaşının aktığını hissettim.
''Baran, neredesin?''
'' Evin önündeyim, sen neredesin?'' İşte! Doğruyu söylemişti. Biliyordum başka bir şey olmuştu. Baran her şeyi anlatacaktı emindim. Dışarıda olduğumu anlamıştır diye düşünerek yanıtladım.
''Bahçedeyim kahve içiyorum, görüşemedik bugün yalnızsan gel istersen kahve içelim.'' Nefesimi tutup bekledim.
''Yalnızım ama çok yorgunum prenses, eve geldim zaten söylediğim gibi. Yarın telafi edelim olur mu?'' içim acımıştı. Baran bana ilk kez yalan söylüyordu. Belki de ben ilk kez fark ediyordum. Nefes alamadım. Cevap vermeliydim, sakin olmalıydım. Neden üşümeye başlamıştım, Allahım keşke atkımı alsaydım değil mi? Yoksa hava mı soğudu ki birden? Saçma sapan düşüncelerle beynim oyalanırken gülümsedim hızlıca gözyaşlarımı silip konuştum.
''Tamam, iyi geceler.''
Baran iyi geceler deyip telefonu kapattı. Seçil Baran'a bir şeyler söyledikten sonra yaklaştı, parmak uçlarında yükselerek onu dudaklarından öptü. Baran ellerini cebinden çıkarıp Seçil'in yanaklarına koyunca dizlerimin üzerine çöktüm.Bir elimle Güvenlik kulübesinin duvarına tutunup diğer elimle ağzımı kapattım. Durduramıyordum ağlamamı. Kafamı çevirip sokaktaki köpeği izlemeye başladım. Acaba çok üşüyor muydu? Yemek bulabilmiş miydi acaba bu akşam? O sırada siteye giren arabanın ışıkları üzerime vurunca hemen arka tarafa attım kendimi sırtımı kulübeye dayayıp yere çöktüm. Kötü hissediyordum gerçekten sadece bu kadar, kötü. Ayağa kalkmak istemiyordum. Ne yapacaktım? Ben kötüyken hep Baran'ı arardım hep o tutardı elimden. Hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladım. Acaba ne zamandır sürüyordu bu durum? Ben mi kördüm nasıl anlamamıştım? En kötüsü kızamıyordum. Beni sevmek zorunda değildi ki Baran.. bilmiyordu da zaten onu sevdiğimi? O zaman neden bu kadar kötü hissediyordum? Kırgındım çok kırgındım. Beni sevmek zorunda değildi belki evet ama sevse ne olurdu ki? Seçil'in arabasının siteden çıktığını fark edince içine baktım hızlıca. Baran kullanıyordu. Sessizce ağlamaya devam ettim. Onlar uzaklaştıktan sonra ayağa kalktım. Ne yapacaktım şimdi? Yola çıktım soğuk hava yüzümü bıçak gibi keserken ağlamaya devam ettim. Canım yanıyordu. Titremeye başlamıştım ama üşümekten değil. Kötü hissediyordum hatta berbat. Arkamı dönüp gelen arabalara bakıp taksiye el kaldırdım. Durmadı.
''Durma tamam mı! Sakın durma!'' ağlayarak arkasından bağırdım. Az ileride metro istasyonu vardı. Çalan telefonumu duyunca çantamın içine attım elimi.
Derin.
Daha da şiddetle ağlamaya başladım. Derin son iki yıldır hep Baran'a söyle artık diye ısrar ediyordu Belkide onu dinlemeliydim.
''Aptalsın sen! Aptal!'' kendime kızıp saçlarıma parmaklarımı geçirip arkaya doğru attım.
''Sevdiğin adama bile sahip çıkamadın! Sevgine sahip çıkamadın Daha çok ağlarsın sen!'' hem söyleniyor hem de ağlıyordum.
Yürüyen merdivene adım atar atmaz çantamı karıştırıp akbili bulmaya çalıştım. Yoktu nereye gitmişti. Göremiyordum her şey buğulu gibiydi. Yerin altına girdikçe ciddi anlamda yerin dibine giriyor gibi hissediyordum. Gözyaşlarımı elimle silip tekrar baktım çantaya. Evet oradaydı. Akbili elime alıp turnikelerden geçtikten sonra metronun gelmesini beklemek için ilk vagonun geleceği yere doğru yürümeye başladım. Telefonum tekrar çalınca çantamdan telefonumu çıkardım.
Baran.
Ağlamam hiddetlendi. Ne diye arıyordu ki? Seçil neredeydi acaba. Duvarın dibindeki bankalara oturup bir hışımla telefonu meşgule atıp yanımdaki boşluğa koydum. Dirseklerimi dizlerimin üzerine koyup başımı avuçlarımın içine aldım.
''Allahım lütfen kabus olsun bu. Ne olursun uyanayım. Söz veriyorum uyanır uyanmaz Baran'a her şeyi söyleyeceğim.'' Gözlerimi kapatıp söylediklerimden sonra derin bir nefes alıp gözlerimi açtım. Boş rayları ve birkaç metre önümde ayakta bekleyen iki üç kişiyi görünce oflayarak ağlamaya devam ettim.
O sırada metronun sesi gelmeye başlamıştı.Telefonumu alıp ayağa kalkıp birkaç adım ilerleyip metroya girdim. Boş olan koltuklardan birine oturup başımı cama yasladım. Gözyaşlarım benden izinsiz akmaya devam ediyordu. Yanıma ve karşımdaki koltuklara insanlar oturmuş onun dışında pek bir kalabalık yoktu. Çantamdan telefonumu çıkarıp saate baktım.
00.22
O sırada ekranda beliren mesajı açtım.
''Ece neredesin? Neden açmadın telefonu?'' Baran yollamıştı. Ona sinirli hissediyordum. Yanıtlamak istemiyordum. Kimseyle konuşmak istemiyordum. Metro yavaşlayınca etrafıma baktım. Durağa gelmemiştik. İnsanlar hafifçe kıpırdanıp etrafa bakınca iki durak arasında yavaşladığımızı fark ettim. Bu hep olurdu. Birazdan devam edeceğine emindim. Bu sırada yanımdaki ses bana döndü.
''Neden durdu?'' Kalın ve güçlü bir sesti. Korku ile değilde merakla sorulmuş bir soruydu. Gözlerimi silip yanımda oturan kişiye döndüm. Kalıplı birisiydi,hafif çıkmış kirli sakalları vardı. Boyu uzundu benim koltuğuma da kaydığını görebiliyordum. Üzerinde siyah bir gömlek siyah kumaş pantolon ve siyah bir kaban vardı. Ona döndüğümü görünce simsiyah gözlerini gözlerime dikti.
''İlk kez mi biniyorunuz?'' Zaten gergin üzgün ve sinirliydim. Neden böyle bir ters cevap veridğim hakkında hiçbir fikrim yoktu. Zaten konuşmakta istemiyordum.
Uzun uzun gözlerime bakıp hafifçe gülümsedi.
''Evet'' Dolu dolu olan gözlerimi sinirle üzerine çevirip konuştum.
''Dalga geçilecek bir günümde değilim. Birazdan çalışır bu kadar korkmanıza gerek yok.'' Kafamı çevirip cama doğru döndüm. Yansımasını görebiliyordum. Korkunun aksine rahattı. Ellerini kabanının cebine atıp gülümsedi.
''Ben korkmam. Dalga da geçmiyorum, kaza yaptım acelem olduğu için bindim. Ama eğer sen korktuysan..'' sözünü tamamlayamadan metro çalıştı. Hızlıca onun tarafına döndüm.
''Ben neden korkacağım sen sordun zaten. Ayrıca umrumda da değil senin korkup korkmaman. Çekil'' deyip ayağa kalktım. İnmem gereken durağa gelmiştim. Benim kalkmamla birlikte o da kalktı. Peşimden mi geliyordu? Metro durunca çıkıp merdivenlere ilerledim.Yavaşça kafamı çevirip arkama baktım. Gerçekten peşimden geliyordu. Abimi aramalıydım. Çantamdan telefonumu bulmaya çalıştım. Telefonumu çıkartıp tekrardan arkama döndüm. Kimse yoktu.
Tabi ki yoktu. Sen kendini ne kadar önemsiyorsun öyle Ece? Neden peşinden gelsin adam senin hem ki o? Allahım saçmalamayı bırakıp eve doğru yürümeye başladım. Köşeyi dönüp evimizin bahçesine girmeden kapıdaki kişiyi görünce duraksadım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
O GÜN
Ficção Adolescenteİnsan bazen kendini yakınlarına o kadar açar ki yakınındakiler de onun gibi düşünmeye başlar.. Yıllardır aşık olduğu Baran'a aşkını itiraf eden kişi en yakın arkadaşım Seçil.. Her yere geç kaldığım gibi Baran'a da geç kalmıştım.. O gün o metroya b...