Telefonum çalınca boğazıma oturup kalan acıdan kurtulmak ister gibi yutkunum telefonumu çıkardım. Hazal arıyordu..
''Alo?'' dedim ağlarken.
''Ece? Neler oluyor, ağlıyor musun sen?'' dediğinde burnumu çekip gözyaşlarımı sildim.
''İyi sayılmam Hazal.. Ama merak etme yine de..''
''Ne oldu, neredesin geleyim hemen'' dediğinde buruk bir tebessüm oluştu yüzümde.
''Ankara'dayım.. Ama şu an hangi semtte olduğumu bile bilmiyorum..'' dedim ağlamaya tekrar başlarken.
''Ece ne olursun dur ağlama.. Orada ne işin var anlamadım şu an.. Kafam durdu gerçekten..'' Derin bir nefes alıp kendimi biraz toparlamaya çalıştım.
''Tamam tamam merak etme,ben birazdan otogara geçip döneceğim zaten.. Ararım seni yarın olur mu?''
''Ece, ben seni beş dakika sonra arayacağım bekle olduğun yerde'' deyip telefonu kapatınca kaşlarımı çattım. Neden arayacaktı ki, oturduğum yerden zaten kalkma isteğim bile yoktu.. Yanımdan geçen birkaç insanda bana garip bakışlar atarak geçmişti. Hiç mi yolda ağlayan birisini görmediniz Allah aşkına.. Bu sırada kalkıp taksi bulmaya karar verdim. Yoldan araba bile doğru düzgün geçmiyordu ki taksi geçsin.. En sonunda çabalamayı bırakıp tekrar kaldırıma oturdum illa ki geçecekti taksi.. Telefonum yaklaşık on dakika sonra tekrar çalınca dizlerimin üzerindeki kafamı kaldırıp arayan kişiye baktım. Bir numara arıyordu. Onur muydu acaba?
''A-Alo?'' dedim sessizce.
''Ece merhaba, Egemen ben.. Hazal aradı haber verdi, Ankara'daymışsın sanırım. Ben de Ankara'dayım, neredesin gelip seni alayım?'' dediğinde garip hissettim.. Yola çevirdim tekrar bakışlarımı, taksi gelmeliydi..
''Ece orada mısın?'' diyen Egemen'i duyunca telefona döndüm.
''Teşekkür ederim ama gerek yok halledebilirim..''
''Halledebilirsin zaten ben sadece yardımcı olmak istiyorum. Zaten İstanbul'a döneceğim ben de hadi neredesin konum at bana bekliyorum'' daha fazla itiraz edemedim. Zaten başka bir seçeneğim de yok gibiydi. Onur aramamış ve yanıma da gelmemişti.. Düşüncelerimin doğruluğu mu yoksa kaybedişim mi demeliydim..
''Tamam atıyorum.. Görüşürüz'' deyip kapattım telefonu. Yirmi dakika sonra yanıma siyah uzun bir araba yanaşınca ayağa kalktım. Egemen arabadan çıkmaya yeltenince elimle onu durdurdum. Arabaya doğru ilerleyip yanına oturdum.
''Selam..'' dedim fısıltıyla. Egemen gülümseyerek bakıyordu.
''Selam.. Soğuktan üşüdün galiba gözlerin burnun kıpkırmızı olmuş...'' dediğinde başımı çevirip gözlerine baktım. Gülümsemesi yavaş yavaş solmuştu, acı çektiğimi anlıyor gibiydi kısa sürede olsa bir şey söylemeden gözlerime baktı. Kafamı çevirip camdan dışarıya bakmaya başladım.
''Ta-tamam neyse artık üşümüyorsun, ben kahvaltı edecektim aç mısın?'' dediğinde başımı salladım. Gülümsedi tekrardan.
''Güzel, ben bir yer biliyorum orada kahvaltı edebiliriz..'' derken arabayı çoktan çalıştırmıştı.
Kahvaltı edeceğimiz yere gelene kadar hiç konuşmadık. Yoldayken annem aramıştı, sesimden bir şey hissedecek diye çok korksam da halletmiştim. Uzun konuşmamıştık zaten.
Araba durunca Egemen'e döndüm. Kemerini çıkarıyordu. Onunla birlikte arabadan indim. Göksu'ya gelmiştik. Aklıma gelenlerle birlikte gülümsedim. Dedem getirirdi beni buraya.. Ankara'ya kadar gelip onları görmeden gidecektim..
''Ne oldu?'' diyen Egemen'e döndüm.
''Burayı severim, Ankaralı'yım ben. Dedem getirirdi bizi buraya abim ile o yüzden gülümsedim'' dediğimde şaşırmış gibiydi.
''Hala buradalar mı dedenler?'' dediğinde başımı salladım. Bu sırada gölün kenarındaki tahta iskelenin üzerindeki yolda yürümeye başlamıştık. Hafta sonu olduğu için insanlar çocuklarıyla yürüyüş yapıyor, bisiklet sürüyordu..
''Peki sen neden böylesin? Yani ne oldu, anlatmak istersen tabi ki..'' diyen Egemen'e döndüm. Bu sırada bir mekana girip cam kenarında bir masaya oturmuştuk.
''Anlatabilirim sanırım..'' derken camdan dışarıya bakıp geçen insanları izledim. El ele geçen insanlara baktım. İnsanın kendine göre olan birisini seçip ondan emin olması ne kadar zordu.. Başımı sallayıp tekrardan Egemen'e döndüm. Bu sırada garson gelmişti. İki kişilik kahvaltı söylemiştik.
''Öncesinde kahve içer misin?'' dediğinde başımı olumsuz anlamda salladım.
''Sanırım istemiyorum.. Şu an aslında saatlerce uyuma isteği var içimde..'' dedim tebessüm ederken.
''Arabada uyuyabilirsin, söz ses çıkarmam..'' derken gülümsüyordu. Ben de tebessüm ettim.
''Teşekkür ederim..''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
O GÜN
Teen Fictionİnsan bazen kendini yakınlarına o kadar açar ki yakınındakiler de onun gibi düşünmeye başlar.. Yıllardır aşık olduğu Baran'a aşkını itiraf eden kişi en yakın arkadaşım Seçil.. Her yere geç kaldığım gibi Baran'a da geç kalmıştım.. O gün o metroya b...