BAĞIMLILIK

2.6K 103 15
                                    




Seçil gittikten sonra ağlamamı durduramadım hızlıca masadan çantamı alıp kalkacaktım ki elim çaya çarptı çay bacaklarımın üzerine devrildi. Ufak bir çığlık attığımda herkes bana dönmüştü. Yan masadan bir kız kalkıp peçete uzatınca gözyaşlarımın arasından uzattığı peçeteyi alıp teşekkür ettim. Canım yanmıştı. Garson çayı üzerime döktüğümü görünce ıslak bez getirmişti. Herkesin bu kadar iyi olması beni düşünmesi hüngür hüngür ağlattı beni.
''Ağlamayın lütfen çok mu yandı?'' diyen peçete uzatan kıza döndüm.Bu sırada garsonun getirdiği ıslak ıslak bezi bacağıma tutuyordum acısı hafiflemişti. Başımı olumsuz anlamda sallayıp kıza döndüm.
''İ-iyiyim'' dedim. Masaya hesaba yetecek kadar parayla elimdeki bezi bırakıp koşa koşa çıktım kafeden. Gözlerim hala dolu dolu olduğundan önümü  zor görüyordum.
Nereye gitmek istediğimi bilmiyordum gidip Baran ile yüzleşmek istedim her şeyi ona anlatmak ama ilk kez bu kadar cesaretsiz hissediyordum.. Zaten anlatma isteğim benimle olması için değildi sadece çok sinirliydim.. Yaşadığımız onca şeyi zorla bir görev gibi mi yapmıştı yani?
''Offffff!'' dedim bağırarak. Ben uzaklaşmaya çalıştıkça onların etrafında savrulup duruyordum.. Okuldan çıkıp önüme gelen ilk taksiye bindim. Telefonum çalıyordu ama umursamıyordum.

Kapısının önüne geldiğimde derin bir nefes alıp gözyaşlarımı sildim. Büyük kapıya doğru ilerlediğimde kapı çoktan açılmaya başlayınca şaşırdım. Belki evde olmaz diye düşünerek tedirgin olmuştum ama belli ki evdeydi. Takım elbiseli adamların yanından yavaş adımlarla geçerken gerçekten burada mı olmak istiyorum diye sorguluyordum. Evet olmak istediğim tek yer burasıydı sanırım..
Evin giriş kapısına geldiğimde kapı çalmadan açıldı. Onur'u karşımda görünce sol gözümden bir yaş aktı.
''Daha kapıyı çalmamıştım..'' dedim fısıltıyla.
''Sen çalmasan bile benim tüm kapılarım sana hep açık..'' deyip buruk şekilde gülümseyince uzanıp kollarımı beline doladım. Beni sıkı sıkı sarmıştı.
''Üşüyeceksin gel'' derken hala beni kollarının arasından çıkarmamıştı sadece kolunu omzuma atıp içeri geçmeme yardımcı oldu. Büyük salona geçtiğimizde beyaz koltuğun ortasına oturdum. Dizlerimin önüne çökmüş minik ellerimi büyük avuçlarının içine almıştı.
''Ne oldu güzelim, anlat..'' dediğinde ağlamamı durdurmaya çalışıp tavana baktım. Elini yanağıma getirip gözyaşlarımı silip gülümsedi.
''Ağlarken bile masmavi gözlerin ayrı bir güzel, ağlamana kızamayacağım neredeyse..'' gülümsedim.
Konuşmuyordum, o da konuşmam için ısrar etmiyordu.. Ellerini bacaklarımın üzerine koyunca kaşları çatıldı.
''Üstün neden ıslak?''
''Ça-çay döküldü..'' dedim fısıltıyla. Sesim o kadar düşük çıkmıştı ki kendim zor duymuştum.Hızlıca ayağa kalktı.
''Nasıl oldu? Canın yandı mı? Bekle yanık kremi olacaktı alıp geliyorum..'' deyip büyük adımlarla mutfağa geçti. Birkaç dakika sonra elinde kremle döndü.
''Hadi gel hem üzerini değiştirelim hem de krem sürelim..'' dediğinde başımı sallayıp kabul ettim. Yanından gitmek istemiyordum. Elimden tutup beni merdivenlerden yukarı çıkarttı. Odasının önüne geldiğimizde şaşırmıştım. Tamamen cam olan kapı ve giriş normal bir oda gibi duvar örülmüş ve kapı takılmıştı. İçerisi gözükmüyordu. Kapıyı açıp içeri girdiğimizde yatağın kenarına beni oturtup dolaba yöneldi. Siyah uzun bir tişört çıkartmıştı. Tereddütle bana döndü.
''Duş almak ister misin?'' deyince başımı olumsuz anlamda salladım.
''Tamam o halde gel üzerini değiştirelim dediğinde itiraz etmedim. Ceketimi çıkartıp yatağın diğer köşesine koymuştu. Üzerimdeki siyah badiyi çıkartması için kollarımı kaldırdım. Bendeki tükenmişlik ile  kabullenmişlik arasındaki duygu yoğunluğu onu da esir almış gibiydi. Son olarak eteğimi de çıkarttığında botlarımı sertçe itip ayaklarımdan attım nerdeyse. Tekrar ağlamaya başlamak üzereydim. Yanıma oturup belimden tutup beni kendisine doğru çekince göğsüne yaslandım.
''Onur canım yanıyor..'' dediğimde eli saçlarımda onlarla oynuyordu. Şefkatini içimde hissediyordum.
''Krem süreceğiz geçecek tamam mı güzelim?'' derken geriye çekilmiş kenara koyduğu kremi alıp dizlerimin önüne çökmüştü.
Yanan bacağım hafif kızarmıştı ama o kadar fazla bir şey görünmüyordu. Onur uzanıp dudaklarını yanan kısma bastırınca ağlarken gülümsemiştim. Neden bu kadar iyiydi, nasıl bu kadar ince düşünebiliyordu..
''Onur..'' gülümseyerek bana döndü.
''Geçti değil mi evet evet geçti ben öptükçe daha çok geçecek yaraların..'' deyip elindeki kremi yavaşça sürdükten sonra kapağını kapatıp bana doğru geldi.
''Hadi biraz uzan..'' deyip yatağın üzerindeki örtüyü kaldırınca itiraz etmeden içine girdim. Üzerimi örtüp saçlarıma bir öpücük koyup geri çekilirken elini tuttum.
''Gitme..'' derken tuttuğum elini kendime doğru çektim. Afallamış gibiydi. Elini bırakıp üzerimdeki örtünün onun tarafındaki kısmını açıp gözlerine baktım. Düşünüyor gibiydi en sonunda kendiyle hesaplaşıp ayakkabılarını ve üzerindeki siyah ceketini çıkarıp yanıma uzandı. Başımı göğsüne yaslayıp gözyaşımı sildim.
''Sana neden geldim bilmiyorum.. Sadece bana iyi geliyorsun..'' dedim yüzüne bakmadan.
''Senin evin burası Ece, bunu sen de görmeye başlıyorsun.. Sen gerçekten beni kabullendiğinde kimsenin seni bu hale getirmesine izin vermeyeceğim emin olabilirsin.''

O GÜNHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin