''Siz? Yani sen Onur gerçekten burada karşılaşamız çok büyük tesadüf değil mi?'' diyen Seçil'e dönerken su içmeye devam ediyordum. Onur arkasına yaslanıp Seçil'e döndü.
''Güzel bir tesadüf ama Ece neredeyse beni de orada düşünebilirsin zaten'' deyince başımı hızlıca ona çevirip sorgular gibi bakmaya kalmadan Baran konuştu.
''O ne demekmiş?'' diye kaşlarını çatıp Onur'a dönmüştü.
''Nasıl anlamak istersen'' deyip gülümsedi Onur Baran'a.
''Yok yok ben seni anlamak istemiyorum, seni görmek de istemiyorum''
''Bak şu tavırların beni sinir ediyor daha bir çok şeyinle birlikte ama yine de sakin kalıyorum. Sınırlarımı zorlama yapacaklarımı görmek istemezsin. Ayrıca beni görmek istemiyorsan olduğum yere bakmazsın, gelmezsin olur biter'' derken Baran'ı daha çok tehdit eder gibiydi. Baran her an Onur'un üstüne atlayacak gibiydi. Bu akşamlık bu kadarı yeterdi ben daha fazlasını kaldıramayacaktım.
''Ben odama gidiyorum hem abimler de merak eder zaten, size iyi akşamlar'' deyip masadan kalktım.
''Ece bekle'' deyip ceketini alıp kalkmıştım arkamdan Onur.Ceketini tekrardan omzuma koyarken Baran'da ayağa kalkmış yanıma doğru geliyordu.
''Baran?'' diyen Seçil'e dönüp baktı, yutkundum. Benimle mi gelecekti?
''Ece odana çıkınca haber ver'' deyip geriye yerine geçip oturdu. Tabi ki de gelmeyecekti. Ne bekliyorsun ki Ece hanım!
''Neyini haber verecek mesela?'' diyerek Baran'a doğru yürüyen Onur'a baktım.
''Odaya varıp varmadığını!'' Onur sesli bir kahkaha attı. Birkaç kişi bize dönmüş bakıp başını çevirmişti.
''Bu seni gram ilgilendirmez işine bak!''
''Onur!'' sesim beklediğimden güçlü çıkmıştı. Rezillik çıkmasını hiç ama hiç istemiyordum. Ayrıca Seçil'den durumdan hiç memnun değil gibiydi.
Onur sinirli halini anında atıp gülümseyerek bana döndü.
''Efendim güzelim?'' Bu adam gerçekten insanı sinir ederdi. Az önceki halini gören Baran'ı yumruklayacak sanırdı ama şu an öyle güzel gülüyordu ki.
''Hadi'' dediğimde eliyle dudaklarını ovuşturup Allah aşkına ne yapıyordu bu? Güldü.Dudakları dolgundu hafif de pembemsiydi.
''Emir büyük yerden seninle daha sonra uğraşacağım çocuk'' deyip bana dönüp elini sırtıma koyup kapıyı açtı. Dışarı çıkıp biraz uzaklaştığımızda ona döndüm.
''Ne yapıyorsun sen! Neden sinirlendiriyorsun Baran'ı?''
''Ha o beni sinirlendirmiyor yani? Tüh sana!'' deyince güldüm.
''Sen gerçekten kocaman bir şakasın''
''Hayal edemeyeceğin kadar gerçeğim'' deyip kolumdan tutup beni kendine çekince göğsüne çarpıp kollarına tutundum. Göz gözeydik. Birkaç saniye nefes almadım. Simsiyah gözleri parıl parıldı.
''Melek gibisin, bembeyaz da giyinmişsin. Çok yakışmış'' derken hızlı bir şekilde geri çekilip yürümeye devam ettim.
Odaya çıkana kadar peşimden gelmişti.
''Artık gitsen mi?'' dediğimde başını olumsuz anlamda salladı.
''Gir sen gideceğim'' oflayarak kapıya doğru ilerledim. İçeriden sesler geliyordu. Abim ve Esenay. Kavga ediyorlar sandım başta ama gülüyorlardı. Mutluydular. Onları baş başa bırakmak iyi olacaktı zaten bu tatilin bir amacı da bu değil miydi?
''Bir sorun mu var?'' Onur'un gür sesini duyunca ona dönüp elimle sus işareti yapıp elinden tutup asansöre doğru geri yürüdüm.
''Elimi tutuyorsun farkındasın değil mi ben tutmadım yani sonradan bana kızma da'' deyince gizlice gülümsedim. Komik birisiydi bazenleri.
''Farkındayım'' dedim asansöre girerken. Asansöre girince telefonumu çıkarmak için çantamı açtım.
''Ne asansörde ne yapacağız?'' derken sesindeki ima beni germişti.
''Saçmalamayı keser misin? Abimleri rahatsız etmek istemedim baş başa kalmaları için geldik zaten. Şimdi ona Seçil'le kalacağımı haber vereceğim onlarda rahatça vakit geçirirler.'' Deyip abime Seçil ile kalacağımı mesaj attım. Direk görüp tamam demişti.
''Peki Seçil ile mi kalacaksın gerçekten?'' Onur'un sorusunu duyunca iç çektim. İstemiyordum. Ama mecbur kalacaktım.
''Mecbur'' Onur başını olumsuz anlamda salladı.
''Hayır mecbur falan değilsin gel benimle'' dediğinde afalladım.
''Hayır! Senin odanda asla kalmam! '' Onur yine kahkaha atmıştı.
''Güzelim senin aklından neler geçiyor ama çok güzel düşünceler beğendim. Ama onun zamanı var biraz beklemen gerekecek.'' Deyip elimden tutup beni çekmeye başladı. Şaşkınlıktan konuşamıyordum bir de konuşmasıyla beni nasıl bir duruma düşürmüştü. Kış bahçesinin önüne geldiğimizde sorgular gibi baktım.
''Burada tüm gece donarım ben Seçil'i arıyorum'' dediğimde uzanıp telefonumu alıp cebine attı.
''Ben varken mi?'' Başını olumsuz anlamda salladı.''Asla! Sen geç geliyorum.''
Seçil'in yanına gitmek istemediğim için kış bahçesinin kapısını açıp içeri geçtim. Duvara monte elektrikli ısıtıcılar çalışıyordu. Onur'a bakmak için arkamı döndüğümde telefonla konuştuğunu gördüm. İşi vardı onu oyalıyordum. Birkaç dakika sonra elinde bir bilgisayar ile gelince mahcup şekilde ona baktım.
''Ah ben seni gerçekten oyalıyorum, işlerin var tabii. Sen ben yokmuşum gibi hallet. Hatta gidebilirsin ben gerçekten başımın çaresine bakarım.'' Dediğimde yanıma gelip beni üçlü koltuğa oturtturdu.
''Lütfen biraz sus'' deyip gülümseyerek yanıma oturup bilgisayarı açtı.
''Film izleyeceğiz'' deyince şaşırmıştım. Ama nedensizce mutlu da olmuştum. Onunla vakit geçirmek güzeldi sanırım.
''Ne izleyeceğiz?'' dedim gülerek. Gülmem hoşuna gitmiş gibiydi, ilgiliyle bana bakıyordu.
''Aşk tesadüfleri sever'' deyip gülümseyince sesli şekilde güldüm.
''Filmin adı mı bir mesaj mı?'' o kadar içten gülüyordu ki. Gamzesine dokunmak istedim. Yapmadım tabi ki. Bu sırada kış bahçesinin kapısı açılınca o tarafa döndüm. Kenan?
''Ha sen miydin Kenan teşekkür ederiz'' deyip elindeki battaniyeyi almak için ayağa kalkmıştı. Bu sırada Kenan'ın arkasından birkaç otel görevlisi ellerinde iki tane ayaklı ısıtıcı ve içinde meyve, çikolata çeşit çeşit tatlı ola tabaklar getirmişlerdi. Ağzım açık izliyordum. Gerçekten şaka gibi biriydi.
''Kırmızı mı beyaz mı deyince ona döndüm. Şarap getirtmişti. Gülümsedim bir kadeh içebilirdim.
''Kırmızı '' dedim arkama yaslanırken. Kenan Onur'un kulağına bir şeyler fısıldayıp çıkmıştı. O giderken katın ışığının kapandığını görünce kaşlarımı çattım.
''Merak etme seni buraya hapsetmiyorum sadece rahatsız edilmeyi sevmem. Tabii istediğinde gidebilirsin'' derken yanıma oturmuş üzerime battaniyeyi örtüyordu.
''Onur gerçekten zaten kaç tane ısıtıcı var sıcak oldu hem sen üşümüyor musun ceketin bile yok?!'' dedim sitemle.
''Beni düşünmen o kadar güzel ki..'' dediğinde başımı eğip çikolatalarda antep fıstıklı olanı açıp paketini açıp koca bir ısırık aldım. Onur gülerek beni izliyordu.
''Açmayacak mısın filmi?'' dediğimde toparlanıp bilgisayarı sehpadan eline aldı tekrar. Filmi açıp sehpaya koyduğunda bana döndü. Bir şey söyleyecek gibiydi.''Şurda biraz dinlenebilir miyim? Gerçekten yoruldum..'' deyip eliyle dizlerimi gösteriyordu. Kararsız kaldım.
''ta-tabi'' dediğimde hala bana bakıyordu. Dudakları hafifçe kıvrılmıştı. Yavaş hareketlerle bacaklarını koltukta uzatıp başını dizlerime koydu. Bacakları sığmamıştı tabi ki gülümsedim. Yine de rahat gibi duruyordu.
Saçları da gözleri gibi simsiyah ve gürdü. Dokunmak istedim çoktan filmi izlemeye başlamıştı. Uzanıp meyve tabağını elime tutuşturunca koltuğun kenarına tabağı koyup üzüm yemeye başladım.
''Kendin mi yiyeceksin sadece ne kadar bencilsin'' deyince afalladım.
''Ben şey sen uzanıyorsun diye kalk da ye o zaman''
''Kalkmam burası çok rahat'' deyince gülümsemeden edemedim.
''Ama bana da üzüm verebilirsin bence'' dediğinde yutkunup üzümden bir tane alıp ağzına doğru yaklaştırdım. Başı yan durduğu için yanlış bir şey yapmamak için uzatırken bakıyordum dikkatlice. Üzümü alıp parmağıma bir öpücük kondurunca titredim. Hızlıca elimi çekip göğsümde kavuşturdum.
''Utanma benden'' derken gülümsediğini anlayabiliyordum sesinden. Cevap vermeden filmi izlemeye devam ettim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
O GÜN
Teen Fictionİnsan bazen kendini yakınlarına o kadar açar ki yakınındakiler de onun gibi düşünmeye başlar.. Yıllardır aşık olduğu Baran'a aşkını itiraf eden kişi en yakın arkadaşım Seçil.. Her yere geç kaldığım gibi Baran'a da geç kalmıştım.. O gün o metroya b...