KEDİ

2.6K 95 4
                                    


Duştan çıkıp banyodaki kurutma makinesi ile saçlarımı kurutmuştum. Zeynep'in odasına son bir kez göz atıp aşağıya indim.
Onur bıraktığım gibi haliyle koltuğa oturmuş, başını arkaya yaslamış, ayağını orta sehpaya uzatmıştı. Yaklaştıkça gözlerinin kapalı olduğunu anladım. Etrafa baktığımda evde başka hiç kimse yok gibi duruyordu. Acıkmıştım. Onur'a döndüm hala aynı duruyordu. Yavaşça evin giriş kapısının yanındaki mutfağa doğru ilerledim. Mutfak o kadar topluydu ki yani kesinlikle bir yardımcı vardı bu evde. Etrafa baktığımda ortada yemek için duran hiçbir şey olmadığını görünce gözlerimi devirdim. Bizim evde mutfak masanın üzerinde her zaman ya meyve olurdu ya da Türkan ablanın yaptığı kek veya poğaçalardan olurdu.
Çekmecelere de bakamazdım artık, ayıp olurdu. Tezgahın kenarında gördüğüm paketli küçük suları görünce bari su içeyim diyerek o tarafa doğru ilerledim. Allahtan büyük paket açıktı. İçinden bir tane su alıp mutfağın camından dışarıya baktım. Karanlık olduğu için etraf pek görünmüyordu ama evin duvarlarının önünde belli bir mesafeyle adamlar olduğunu görünce tedirgin oldum. Baran hep Onur'un tehlikeli olduğunu söylüyordu. Suyu açıp bir yudum aldıktan sonra geriye doğru döndüğüm an birisiyle çarpışınca korkup geriye doğru atıldım.
''Onur!'' gülümsüyordu.
''Korkuttum mu?'' sudan tekrar bir yudum alıp derin bir nefes aldım.
''Korktum tabi ki ne sessiz sessiz geliyorsun?'' mutfağın ortasındaki adaya yaslanıp konuştu.
''Sessiz gelmedim aslında sen dalmışsın. Ne düşünüyordun?''
''Acıktım'' dedim düşünmeden. Güldü.
''Seni ne zaman görsem açsın zaten'' deyip gülümseyerek dolaba ilerledi. Kapağını açınca başımı çevirip ne var diye bakmaya çalıştım.
''Ne yemek istersin? Tam olarak ne sevdiğini bilmediğim için her şeyden var. Tatlı da getirttim bakabilirsin'' deyip geri çekilince küçük adımlarla dolaba ilerledim. Kutularda en az dört beş çeşit yemek vardı. Aşağıda starbucks paketinde kahveli pasta görünce direk ona atıldım. Onur beni izliyordu.
''Tatlıyla mı başlıyorsun?'' deyip gülümsedi. Başımı salladım.
''Ben de tatlıyla başlamayı severim daha güzel geliyor tadı'' deyip diğer paketi de kendisi alınca gülümsedim. Gerçekten öyleydi sanki yediğim şeyin tadını daha iyi alıyordum. Bizimkiler önce yemek diye diretirdi hep. Bana engel olmadan eşlik etmesi hoşuma gitmişti. Paketi alıp camın önündeki masaya koyduktan sonra tezgaha geri ilerledi. Köşede duran kahve makinesine üst dolaptan aldığı bardakları yerleştirip kahve yaptıktan sonra bardakları alıp geri geldi. Gözlerimi ayırmadan onu izliyordum. Beyaz kupayı önüme koyup siyahı kendisi aldı.
''Çatal?'' dedim fısıldayarak.
''Ee sen hep oturacak mısın böyle?'' deyince yalandan güldüm.
''Sana hizmet edecek değilim bu yaşa gelmişsin hala yalnızsın. Bir şeyleri yapmayı öğrenmiş olmalısın''
''Pardon bu yaş derken?'' deyip kaşlarını çatınca gülümsedim. Sinirine dokunmuştum.
''Aa alındın mı yoksa?'' dedim ona doğru yaklaşarak. Bana dönüp yüzüme doğru eğildi.
''Bu söylediklerinin bedelini sana ödeteceğim küçükhanım'' derken hala geri çekilmemişti. Gözleri dudaklarım ve gözlerim arasında gidip geliyordu. Hızlıca geri çekilip ayağa kalktım.
''Ne-neyse ne kadar takıldın ya şaka yapmıştım altı üstü getiririm çatalları nerede?'' dedim arkamı dönüp. Eliyle çekmeceleri gösterince açıp iki tane çatal alıp yerime geçtim. Kahve de pastada mükemmeldi.
''Yemek yemek istersen yiyebilirsin nasıl istiyorsan öyle davran çekinme'' Çatalımı kutunun kenarına koyup Onur'a gülümsedim.
''Teşekkür ederim. Sen hep böyle misindir?'' kaşlarını çattı.
''Nasıl?''
''Yani, bana neden böyle davranıyorsun? Herkesi getirir misin evine?'' güldü. Elindeki bardağı bırakıp arkasına yaslandı.
''Öncelikle sen herkes değilsin benim için. Yalan yok bir çok kadını getirdim bu eve ama benim odam yerine Zeynep'in odasına giren ilk kişi olabilirsin'' deyip güldü. Anladığımı belirtip başımı salladım.
''Hiç gerçekten aşık olmadın mı peki?'' dediğimde suratındaki gülümseyen ifade yok olmuştu. Bakışlarını benden çekip bahçeye doğru çevirdi. Ardından yavaşça yerinden kalkıp kapıya doğru yürümeye başladı.
''Hadi geç oldu, duş alıp uyumak istiyorum. Sen de uyu dinlen, Zeynep'in odasının yanındaki oda senin için hazırlandı'' dediğinde başımı sallayıp köşedeki su şişelerinden bir tane daha alıp peşinden merdivenlere doğru ilerledim. Konuşmak istemediği belliydi. Belki de yanlış bir şey sormuştum. İçten içe merak etmiyor değildim. Benim için hazırlanan odaya geçmeden önce Zeynep'in odasından eşyalarımı ve telefonumu aldım. Şarjım bitmişti. Derin'den şarj aleti de almamıştım eve gideceğimi düşündüğüm için. Telefonumu şarj etmem gerekiyordu annem ve abim aramış olabilirdi. Ayrıca her ne kadar ona sinirli olsam da Baran eve gidince haber ver demişti. Odadan çıkıp yan odaya eşyalarımı koyup telefonumu elime alarak odadan çıktım. Onur'un odası bir üst katta olmalıydı ben odaya girerken yukarı çıktığını görmüştüm.
Yavaş adımlarla üst kata doğru ilerledim. Merdivenleri çıkar çıkmaz kocaman boydan cam bir kapı görünce aniden durdum. Onur üzerindeki gömleği çıkarmış odanın ucunda yarı çıplak halde arkası dönük şekilde telefon konuşuyordu. Allah aşkına gecenin bu saatinde kiminle konuşuyordu bu adam?

Ne kadar geniş omuzları vardı bunun? Gerçi her türlü belli oluyordu ama bu şekilde görünce tuhaf hissetmiştim. Başımı farklı yöne çevirip camı iki kere tıklattım. Hemen arkasını dönmüş bana doğru yürümeye başlamıştı. Kapıyı açıp bana bakınca kısa süreli de olsa ona döndüm sonra geri merdivenlere doğru bakıp telefonumu havaya kaldırdım.
''Telefonumun şarjı bitmiş de, seninkini kullanabilir miyim?''
''Bana neden bakmıyorsun?'' benimle alay ediyordu. Kafamı çevirip gözlerinin içine baktım.
''Şarj aletini ver gideyim, senin de işlerin vardır'' deyip elindeki telefonu işaret ettim.
''Evet bu gece bir planım vardı, sen sözümü dinleyip Derin'de kalmadığın için yanında olmam gerekti. Ee işlerim de aksadı tabi'' deyince sinirlendim.
''Ben mi istedim yanımda olmanı! Durduran yok seni kime gideceksen gidebilirsin!'' deyip kenara geçtim.
''Sen şu an böyleysen benim olduğunda beni evden çıkarmazsın sen, kıskanç kedi. Aklındaki gibi işlerim yoktu maalesef gerçekten işlerim vardı. Ama yanında olduğum için o kadar mutluyum ki senin bu evde uyuyacağını bilmek..'' derken gözlerimin içine bakıyordu. Cevap vermediğimi görünce arkasını dönüp çekmeceden şarj cihazını çıkarıp bana uzattı.
''O pezevenke mesaj atmak için almıyorsundur bunu'' deyip uzattığı şarj aletini geri çekince kaşlarımı çattım.
''Annemler beni onunlayım sanıyor! Tabi ki de ona haber vereceğim'' sinirle başını salladı. Daha fazla uzatmayıp şarj aletini alıp aşağıya indim. Telefonumu açınca bildirimler gelmeye başlamıştı. Abim mesaj atmıştı, Esenay abimin bana ulaşamadığı için telaşlandığını yazmıştı. Annem Derin'in annesi ile konuştuğunu yarın akşam da Derin'i bize götüreceğimizi yazmıştı. Hemen Derin'e haber verdim.
Baran mesaj atmıştı eve vardın mı diye ama aradan 3 saat geçmesine rağmen cevap vermeyişime karşı bir mesaj atmamıştı.. Belki de mesajı atıp uyumuştur diye düşündüm öyle umuyordum. Onun mesajını da yanıtlayıp yatağa uzandım. Artık uyumam gerekiyordu.


O GÜNHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin