Gidiyordu. Beni burada bırakıp gidiyordu.
Ağlamadan bir şey yapmalıydım. Ayağa kalkacağım sırada kolumdan birisi tutunca başımı çevirdim.
''Nereye?'' diyen Derin'e döndüm.
''Onur gidiyor'' dedim sesim titrerken.
''Görüyorum. Peşinden gitme, istese yanına gelirdi ama gelmedi''
''Ama gitmek istiyorum..'' dedim ağlamaklı bir sesle..
''Ece, kendine gel. Sen kaç sene içinde tuttun Baran'ı. Bugün de Onur'un peşinden gitmeyiver anlasın artık seninle oturup adam gibi konuşması gerektiğini..'' deyince yüzümü ellerimin arasına alıp nefes almaya çalıştım. Hazal Burak Egemen Tolga hepsi bana bakıyordu.
''Ben biraz hava alacağım..'' dedim ayağa kalkarken. Dışarı çıktığımda göz yaşımın benden bağımsız akmasıyla duvarın kenarına geçtim. Bugün istemesem de sürekli umutlanıp sonrasında tüm umudum öylece içimde kalmıştı. Kendimi aptal gibi hissediyordum. Onur ile konuşmayı bitirmeme rağmen kararımın arkasında bile duramıyordum.. Sürekli onu görmesem belki daha kolay olurdu. İki haftadır onu hiç görmediğim için aramamak için kendimi de tutabilmiştim aslında. Ama bugün çiçek yollayınca gerçekten yanımda olacak sanmıştım..
''Ece..'' derken yanıma gelip kolumdan tutan Egemen'e döndüm.
''Efendim?'' dediğimde uzanıp bana sarıldı. Sarılmak iyi gelmişti ama ağlamamı artık durduramıyordum.
''İyi hissedeceksen git..'' dediğinde kollarımı gevşetip geriye çekilip yüzüne baktım. Bir şey söylemediğim için gülümseyip devam etti.
''İçinde kalmasın, git ne istiyorsan söyle ona..Sarılmak istiyorsan sarıl.. Gitmek istiyorsun bunu söylemesen de görüyoruz.. Keşke ondan önce tanısaydım seni'' dediğinde bakışlarımı yere eğdim. Ne diyecektim ki? Keşke son cümlesini kurmasaydı Egemen'in arkadaşım olarak hayatımda olmasını çok isterdim. Ama şimdi bunları düşünecek zamanım yoktu.
''Teşekkür ederim..'' dedim göz yaşlarımı silerken.
''Hadi git'' derken geçen taksilerden birine çoktan el kaldırmıştı. Düşünmeden duran taksiye binip Onur'un adresini verdim.Evin önüne gelene kadar aklımdan neler geçmişti neler.. Taksici durduğunda yanımda çantamın olmayışını hatırladım. Telaşlanmıştım.
''Şey içeriye girebilir misiniz? Ben çantamı evde unutmuşum da'' dediğimde taksici abinin yüzünde şikayet eden bir ifade görmediğim için şükrettim. Anlayışla başını sallayıp kornaya basıp korumaların kapıyı açmasını bekleyip açıldığında içeriye geçti. Araba evin önünde durduğunda hemen geliyorum deyip taksiden indim. Korumaların meraklı bakışlarını geçip kapıya döndüğümde kapının yavaşça açıldığını görünce iç çektim. Biliyordu. Geleceğimi biliyordu. Yavaş adımlarla yanına doğru ilerleyip karşısına geçtim. Kapıda dik bir şekilde durmuş bana bakıyordu. Gözlerinin içi kızarmıştı eğer benim için ağlayacağını düşünsem ağlamış derdim ama ağlasa bile benim için ağlamayacağını biliyordum..
Bakışlarımı tekrar arkamdaki taksiye çevirip tekrar önüme dönüp Onur'a baktım.
''Şey ben.. Çantamı unutmuşum da taksici abiye parasını ödeyemedim..'' dediğimde eliyle korumalardan birine bir işaret yapıp uzanıp elimden tutup beni içeriye çekti yavaşça. Sessizliği beni tedirgin ediyordu. Kapıyı kapatıp bana dönünce bir adım atıp önüme gelip beni kollarının arasında alınca ağlamak istedim. Ona sarıldığımda tüm sinirimin geçmesi, aklımdaki cümleleri unutmam bu adaletsizlikti..''Ece'm güzelim..'' derken saçlarımı öpüyordu. Onu itip geriye çekildim. Gözümdeki makyajı umursamadan elimin tersiyle göz yaşlarımı sildim. Bana öyle bir ifade ile bakıyordu ki sanki sarılmamızı böldüğüm için ağlayacak gibiydi.
''Onur..'' dedim ağlamaklı sesimle. Cevap vermesini beklemeden devam ettim.
''Benden ne istiyorsun? Neden tam sensiz bir düzen kurmaya çalışırken tekrar karşıma geliyorsun.. Beni Ankara'da öylece bıraktın ya, öylece! Nerede olduğumu bile bilmiyordum ben. Bana tek kelime etmedin. Karşına geçtim bana bir şeyler söylemeni bekledim, anlatmanı.. Kendini açmanı istedim ne desen inanacaktım zaten yapmadın Onur.. '' dediğimde başını olumsuz anlamda salladı.
''Bensiz bir düzen yok Ece.. Ben hep yanındayım.. Sen Ankara'da o caddede sessiz sessiz ağlarken yanındayım, o Egemen denen herifin seni almaya geldiğinde yanındayım, onunla kahvaltı ederken, yanında uyurken yanındayım.. Mezuniyet için kızlarla alışverişteyken öylesine bir ayakkabı seçip alırken, annen ile abine nöbetteyken yemek götürmeye çıktığında yanındaydım.. '' söyledikleri içimi bin parçaya bölerken durup kısa bir nefes alıp devam etti.
''Sonrasında bir süre yoktum işte.. Ama o anlarda da yanındaydım sürekli haber alıyordum senden.. O Baran iti o akşam senin evine geldiğinde döndüm.. Nasıl geldiğimi ben bile bilmiyorum.. Bugün sabah sen kuaföre giderken.. Çiçeğimi aldığında yüzün gülerken, kepini atarken etrafa bakıp gelip gelmediğimi kontrol ederken hep yanındaydım Ece.. Ben gitmedim ki senden..'' dediğinde dudaklarımı daha fazla ağlamamak için sıkıp sessizce konuşmaya devam ettim.
''Neden ben varmışsın gibi hissetmiyorum peki Onur?'' dedim ağlarken. Gözlerinin dolduğunu gördüğümde başını kapıya doğru çevirip sakalını ovuşturup derin bir nefes almıştı.
''Özür dilerim..'' derken gözünden akan yaşı gördüğümde uzanıp ona sarıldım. Ona kızgındım evet ama yanında olmayı ben seçmiştim. Onun da belli ki sebepleri vardı..
Ona sarılmayı o kadar özlemiştim ki, hiç geri çekilesim yoktu.. Saçlarıma kondurduğu öpücükler ruhumu okşarken tek hamlede beni kucağına alınca başımı göğsüne yaslayıp ona sıkıca tutundum. Odasına çıktığımızda beni yatağa bırakacağında itiraz ettim.Elbisemin uçları o kadar kirliydi ki her yerde süründüğü için.
''Üstüm çok kirli, böyle yatmayayım'' dediğimde peki der gibi beni koltuğa bırakıp önümde diz çöktü.
''Duş almak ister misin?'' dediğinde başımı olumlu anlamda salladım. Saçlarım sigara kokuyordu, alkolün etkisi ile midem de bulanıyordu.. Hiç iyi değildim.
Onur elimi tutup parmaklarıma öpücük koyunca gülümsedim.
''Onur.. Benim midem de bulanıyor..'' dediğimde başını salladı.
''O kadar içersen bulanır tabi..Sen duşa sokalım ben sana tost yapayım onu ye sonra da bir ilaç vereyim onu iç iyi gelir'' dediğinde başımı olumlu anlamda salladım.
''Domatesli yapar mısın?'' dedim gülümserken. Güldü.
''Tabi ki'' deyip benim dolabıma doğru ilerleyip saten uzun kollu mavi bir gecelik takımı ile birlikte beyaz iç çamaşır takımı çıkarıp yatağın üzerine koymuştu.
''Havlun banyoda zaten.. Ben birazdan gelirim'' deyince başımı sallayıp banyoya doğru ilerledim. İçeriye girdiğimde kapının yanındaki geniş dolapta asılı olan kırmızı bornozu görünce gülümsedim. Hala burada duruyordu demek ki.. Dolabın kenarında duran kutuyu görünce gülümsemem gitti. Dyson saç şekillendirici kutusu vardı. Bu kimindi. Kutuyu çevirip kucağıma aldığımda üst tarafındaki kapağın tam ortasında Ece yazısını görünce yutkunmakta güçlük çektim. Benim için almıştı. En son birlikte kaldığımızda sabah ne kullanıyorsun ki evinde diye sormuştu.. Sonrasında hiç buraya gelmemiştim.. En duygusal şekilde elimdeki kutuyu yavaşça geri yerine koyup yandaki çekmeceyi açtım. Tam da tahmin ettiğim gibiydi.. Bir sürü makyaj malzemesi vardı..
Derin bir nefes alıp üzerimdeki elbisemi çıkarıp kendimi duşa attım. Hızlıca duşumu alıp çıkmak istiyordum. Suyun sıcaklığı beni gevşetmişti. Başımın ağrısının hafiflediğini hissettim. Midem hala aynıydı. Ama mutluydum. Her şeye rağmen onunla olmak çok güzeldi. Beni düşündüğünü öğrenmek bana o kadar iyi gelmişti ki..
Duştan çıkıp bornozu üzerime geçirip odaya geri döndüm. Onur hala aşağıda olmalıydı. Üzerimi giyinmeden merdivenlere doğru ilerledim. En aşağıya inip mutfak kapısına ilerlediğimde Onur portakal sıkıyordu.. Kapıya yaslanıp onu izlemeye başladım. Tostum makinede çoktan hazır duruyordu.. Gülümsedim. Telefonu çalınca masadan almak için arkasına döndüğünde beni görünce şaşırmış gibiydi. Bana birkaç saniye bakıp gülümserken boğazını temizledi.
''E-Ece?'' dediğinde gülümseyerek cevapladım.
''Onur?'' Bu sırada telefon çalmaya devam ediyordu. Gözlerimle işaret ettim. Başını sallayıp telefonu alıp açtı.
''Efendim Kenan?'' derken yutkunup arkasını dönünce kaşlarımı çattım.
''Tamam kalsın arabada, yok yok şimdi getirme ben alırım'' derken tekrar bana dönmüş telefonu masaya koymuştu.
''Giyinmemişsin'' dediğinde gülümsedim.
''Giyineceğim, tostumu yaptın mı?'' dediğimde gülümserken yanıma geldi. Gözlerime bakarken yüzümü avuçlarının arasına alınca ellerinin tenime değmesi içimi bir hoş etmişti. Bir şey demeden yaklaşıp yanağıma bir öpücük koydu ama geri çekilmedi. Birkaç saniye sonra öpücüğü tekrar hissettim. Boynuma doğru yavaş yavaş öpüyordu... Dudaklarının tenime değmesini bu kadar özlediğimi bilmiyordum. O öptükçe daha çok öpmesini ister gibi ona doğru sokuluyordum.
''Ece.. Güzelim hadi git giyin'' derken kulağımın yanına yüzünü getirmişti. Yavaşça başımı çevirip yüzüne baktım. Gözlerim dudaklarına kaydığında onu öpmekle öpmemek arasında öyle bir çelişkideydim ki.. Tekrar bakışlarımı gözlerine götürdüğümde yüzünde ufak bir tebessüm oluştu.
Düşünmeyi bırakıp uzanıp dudaklarımızı birleştirdim. Bunu beklemediği açıktı. Başlangıçta karşılık vermeden bana izin verdi. Onu o kadar özlemiştim ki.. Benim bir anlık nefes alışımda kontrolü kendisi ele aldı. Öyle büyük bir açlıkla öpüyordu ki.. Büyük ellerini sırtımda hissetmemle beni kendine bastırdı. Geri çekilsin istemiyordum. Onur belimdeki ellerini kalçalarıma indirdiği an nefesim kesilirken beni kucağına alınca kollarımı boynuna doladım. Onun kucağında o kadar küçük kalıyordum ki, benim ağırlığımı hiç hissetmiyor gibiydi. Dudaklarım acımaya başlamıştı. Onur bunu hissetmiş gibi geri çekilirken öpücüklerini tekrar boynuma indirip sırtımı mutfağın duvarına yasladığında başımı kaldırdım. Bornozun önü hafifçe açılmıştı farkındaydım. Onur'un dudakları aşağı doğru kayarken hislerim tavandaydı artık o ne dese ne yapardım.. Dudakları göğüslerime geldiğinde inlediğini duymam benim için son noktaydı. Onun hissettikleri beni kendi hislerimden daha çok mutlu etmişti. Tam bunu düşünürken sol göğsümü emmeye başlamasıyla farklı bir noktaya geçmiştim.
''O-Onur..'' dedim sesim güçsüz, titrek ve inilti şeklinde çıkarken. Eriyordum resmen.. Yaşamadığım şeyleri onunla tatmak çok daha farklıydı.
''Güzelim..'' derken başını kaldırıp yanağıma öpücük koyduğunu fark edince ona seslendiğime pişman oldum, bıraksın istemiyordum. Gözlerimi açacak cesaretim de yoktu. Onur'un beni kendine çekip yürümeye başladığını fark edince odaya çıktığımızı anladım. Ona daha sıkı tutundum. Merdivenleri çıkmaya başladığı anda kapı çalınca Onur yerinde durup başını çevirip kapıya baktı. Başımı kaldırıp ona baktım. Kim gelmişti?
''Aç istersen'' dediğimde beni yavaşça olduğumuz merdivene bırakıp birkaç basamak inip kapıya ilerledi. Kapıyı açtığında karşısındaki kişi direk konuşmaya başlamıştı.
''Abi ilacı bulduk, onu getirdim''
Onur derin bir nefes alıp içine içine konuşmuştu.
''İlacını sikeyim ver ver'' derken elini uzatıp eczane poşetini aldıktan sonra kapıyı kapattı. Arkasını döndüğünde gülümsedim.
''Tostumu yiyebilir miyim?'' dediğimde o da gülümsedi.
''Giyinip gelmek için beş dakikan var'' deyince başımı sallayıp hızlı hızlı yukarı kata odasına çıktım. Gülümsemem yok olmuyordu, sürekli gülmek istiyordum. Benim için çıkardığı gecelik takımını giyip saçlarımın diplerini hızlıca kurutup aşağıya indim. Mutfağa girdiğimde masaya hazırladığı tostumu ve portakal suyumu görünce gülümsedim yine. Telefonda bir şeye bakıyordu geldiğimi fark edince kapatıp masaya koydu telefonunu.
''Gel hadi soğudu'' deyince hızlıca yanına geçip oturup hızlıca bir ısırık aldım.
''Çok güzel olmuş eline sağlık'' dediğimde elini uzatıp önüme gelen yarı ıslak saçlarımı kulağımın arkasına sıkıştırdı.
''Afiyet olsun bitir hepsini'' deyince başımı salladım. Tost tam istediğim gibiydi. Domatesli ve beyaz peynirli. Hanzade'de birkaç kez aynen bu şekilde tost yemiştim.
''Meraklı arkadaşın beni aradı sen duştayken, yanımda olduğunu ve iyi olduğunu söyledim haberin olsun'' deyince ağzımdakini hızlıca yutup Onur'a döndüm.
''Derin mi?'' başını salladı.
''Benim eşyalarımda orada kaldı, Derin almıştır ama annem gece mutlaka arar..'' dedim bunu zamanında düşünüp eşyalarımı yanıma almadığım için kendime kızarken.
''Eşyaların arabada Kenan aldı geldi, birazdan ben getiririm. Bu gece de buradasın hiçbir yere gitmeyi aklından bile geçirme. Annenle de konuşursun haber verirsin, istersen gerçekten yanımda olduğunu söyle sen bilirsin'' dediğinde gülümsememi görmesin bu durumun hoşuma gittiğini anlamasın diye kendimi sıkıp tepkisiz kaldım. Portakal suyumun son lokmasını da içip bardak ile tabağı masadan almak için yeltendiğimde Onur kolumdan tuttu.
''Bırak yarın hallederler. Salona geç biraz dinlen arabadan eşyalarını alıp geleceğim sonra da ilacını içersin'' dediğinde başımı sallayıp mutfaktan çıktım. Onur kapıdan çıkarken koltuğa geçip camdan dışarıyı izlemeye başlamıştım. Bahçedeki havuzun ışıkları açıktı, gökyüzünde yıldızların gözüktüğünü görünce başımı yastığa koydum. Duvarın boydan boya cam olması o kadar güzeldi ki.. Kapı açıldığında başımı kaldırıp hafifçe doğruldum. Onur gelmişti. Elindeki çantamla birlikte girişte duran eczane poşetini alıp yanıma doğru geldi.
''Al bakalım, su getireyim'' dediğinde elindekileri alıp çantamdan telefonumu çıkardım. Bir sürü arama mesak beklerken sadece iki arama vardı. Annem ve Baran. İkisi de birer kez aramıştı. Bir de mesaj vardı. Egemen.
''Bir şeye ihtiyacın olursa çekinme, buradayım'' Onur'un tepemde mesajı sesli okumasıyla yerimde zıpladım.
''Neredesin amına koduğumun oğlu neredesin'' derken elimdeki telefonu alınca koltukta ayağa kalkıp telefonumu geri almaya çalıştım. Arkasını dönmüş telefonumda bir şeyler yapıyordu.
''Onur! Ne yapıyorsun delirdin galiba, bi kendine gelir misin?'' dediğimde kaşlarını çatmış halde bana döndü.
''Buna ben çok taviz verdim, Ankara'dan dönerken arkadan çarpsaydım da bi kendine gelseydi piç'' derken telefonumu koltuğa fırlatmıştı.
''Ece bak bu ve türevlerini yanında görmeyeceğim, bitti'' dediğinde kollarımı göğsümde dolayıp koltukta bağdaş kurdum.
''Ben de Arya ve türevlerini görmeyeceğim o zaman'' deyip Onur'a göz kırptım. Bacağını öbür bacağının üstüne atıp başını arkaya attı.
''O şirkette çalışıyor mecburen görüyorum'' dediğinde başımı salladım.
''Keyfin bilir'' deyip telefonumu geri aldım.
''Tamam'' dediğinde sorgular gibi baktım.
''Neye tamam?'' derin bir nefes aldı.
''Birbirimizin hayatını kısıtlama yönüne gitmeyeceğim. Arya ile iş yüzünden iletişimde kalmak zorundayım.'' Dediğinde kaşlarımı kaldırdım.
''En azından şu anlık'' diye devam ettiğinde önüme döndüm.
''Gerektiği zaman mesafemi ben koyacağım emin olabilirsin ama şu an değil. Senin konuna gelirsek senin onlarla hiçbir bağlantın yok konuşmasan görüşmesen de olur ama rahat edecekse için tamam görüş ben yine bir şey demiyorum'' dediğinde başımı olumsuz anlamda salladım.
''Onur şu an bu konuşmaları yapmak bana çok.. nasıl desem seni de kırmak istemiyorum ama boş geliyor. Sonuçta biz konuşmama kararı almıştık ve sonrasında ben sana geldim kabul ama sen de istiyorsun biliyorum. Buna rağmen neden bana hiçbir açıklama yapmıyorsun.. Ankara'da yaşadığımız şey benim beynimin içinde dönüp duruyor. Ben bunları konuşmamız gerekirken şu an kimin kimle konuşacağı üzerine kafa yormamızı anlayamıyorum.. Ben senin hayatının neresindeyim ki senin kiminle görüşeceğine karar verebiliyorum mesela?'' dediğimde derin bir nefes alıp bakışlarını camdan dışarıya çevirdi. Bir süre ikimizde sessiz kalmıştık. Çalan telefonum aramızdaki sessizliği bozan şeydi. Uzanıp çantamdan telefonumu çıkardım. Annemdi. Telefonu açıp mutfağa geçtim. Anneme iyi olduğumu kızlarla eve geçtiğimizi, gecenin çok güzel geçtiğini anlatıp bir bardak su alarak geri salona geçip koltuktaki yerime oturdum. Dışarıda yağmur başladığını görünce şaşırmıştım. Haziran ayında yağmur.. Yaz yağmuru beklenmedik anda gelendi. Onur'un elindeki telefondan başını kaldırıp bana dönmesiyle bakışlarımız buluştu.
''Tatlı yemeye gidelim mi?'' Gülümsedim.
''Olur'' deyip ayağa kalktım.
''Üstümü değiştirip geleyim'' derken çoktan merdivenlere doğru ilerlemiştim. Gözlerimden istemsiz bir yaş akmıştı. Bana açıklama yapmadan konuyu öylece kapatması ağırıma gidiyordu. Sanki ne zaman Nilüfer konusu açılsa acısının üzerinde tepiniyormuşum gibi bakıyordu bana. Hala içinde bir enkaz taşıyordu, bunu görebiliyordum. Aklımdan geçenleri bir süreliğine susturup dolaptan siyah dar bir pantolon ve siyah bir bluz çıkarıp giydim. Banyoya ilerleyip dysonda evde de her zaman kullandığım büyük başlıkla hemen saçlarımda büyük dalgalar yapıp çok hafif bir makyaj yaptım. Saatin gece bir olması hazırlanmam için engel değildi. Yarın büyük kararlar verecektim. Güzel bir gece olmalıydı.
Tamamen hazır olduğumda dolaptan küçük siyah bir çanta alıp aşağıya indim. Onur zaten saatlerdir siyah takım elbisesi ile oturuyordu..
''Hazırım'' dediğimde gülümsedi.
''Gece doğan güneşim, nasıl güzel olmuşsun'' dediğinde gülümsedim.
''Hadi çıkmıyor muyuz?'' dedim neşe ile. Az önce yaptığımız konuşma hiç olmamış gibi davranmam Onur'un dikkatini çekmiş olsa da umursamadım.
''Aslında bir şey diyeceğim, Lale mesaj atmışta onlar da gelse sorun olur mu?'' dediğinde başımı olumsuz anlamda salladım.
''Aksine.. gelsinler, mutlu olurum'' dediğimde yanıma gelip elini belime dolamıştı. Alnıma koyduğu öpücükle birlikte ben de sarıldım, kokusunu içime çektim doya doya.
Kapıdan çıkınca yağmurun durduğunu fark ettim ama mis gibi toprak kokuyordu. Korumalardan biri kapımı açınca teşekkür edip arabaya bindim. Onur arabaya binince Korhan'ı aramış gideceğimiz yerin adresini vermişti.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
O GÜN
Ficção Adolescenteİnsan bazen kendini yakınlarına o kadar açar ki yakınındakiler de onun gibi düşünmeye başlar.. Yıllardır aşık olduğu Baran'a aşkını itiraf eden kişi en yakın arkadaşım Seçil.. Her yere geç kaldığım gibi Baran'a da geç kalmıştım.. O gün o metroya b...