32.

94 5 1
                                    

Sonunda o pis kokulu tünelden çıkıp temiz hava alabileceğimiz bir yere çıkmıştık. Hava kararmak üzereydi ama dinlenecek zamanımda yoktu.

Asef bulunduğumuz yerde kısaca etrafına bakınıp bana döndü ve üzerimdeki hırkanın kapşonunu kafama geçirdi "Şu kızıl kafan çok çabuk dikkat çekiyor. Acil durum lambası gibisin." Dedi.

"Bunu söyleyen ilk kişi değilsin merak etme."

Taş yolda yürürken pis nehrin kıyısına kadar varmıştık. Burasıda öyle iğrenç kokuyorduki zar zor nefes alıyordum. Karınca Yuvasında temiz bir yer varmıydı?

Asef adımlarını durdurduğunda bende durdum. Çatık kaşlarıyla etrafına bakınıp "Burada bekle. Kontrol etmem gereken bir şey var." Dedi, cevabımı beklemeden hızlı adımlarla uzaklaştı.

İç geçirdim. Acaba onu beklemeden kaçıp kendim bir yolmu bulsaydım? Karınca Yuvası hiç bilmediğim bir yerdi rehberim olmadan hareket etmek mantıksız olurdu ama Asef benim kim olduğumu bilirse muhtemelen benden nefret edecekti. Şu an bana yardım etmesinin tek nedeni bir çete dövmesi taşımamamdı.

Pis nehrin kıyısındaki demirlere kollarımı yaslayıp akıp giden siyah suya baktım. İğrençti.

"Kayıp mı oldun?" Boğazıma yaslanan sivri metalle birlikte duyduğum tanıdık ses kaşlarımı çatmama neden oldu. Kulağımın dibinden gelen alaycı ses "Seni eve götürmemi ister misin?" Dedi.

Boğazıma dayanmış bıçağı umursamamaya çalışarak kafamı çevirip Barlas'ın gıcık yüzüne baktım "Senden hiç kurtulamicak mıyım ben ha?" Dedim.

Barlas kıkırdadı "Ayıp oluyor. O kadar yaşanmışlıklarımız var değil mi?" Diyip daha önce Mafyanın malikanesinde öptüğü yerde dudaklarını hissedince geri çekilmeye çalıştım ama bir kolunu belime sarıp bana engel oldu.

Islak bir şekilde beni öptükten sonra zar zor onu ittip bir kaç adım geriledim. Sırtımı demirlere yaslandığında çatık kaşlarımla ona baktım. Barlas hala sırıtıyordu. Keşke düşüp burnunu kırsaydı.

"Ruh hastası mısın sen be!?"

Öfkeyle konuşmak onu sadece eğlendirdi. Çakısını kapatıp arka cebine koyarken "Çok şükür." Dedi.

Sinirle dişlerimi sıkıp etrafa bakındım "Gölge yada hastalıklılar etrafta yokmu?" Dedim.

"Hastalıklılar?"

"Şu etrafınızda dolaşan siyahlı garip insanlar."

Kaşlarını havaya kaldırdı "Bu ismi senmi buldun?" Dedi, omuz silktim "Daha iyi bir isimleri varmıydı ki?" Dedim.

"Uyumsuz onların yüzlerini bir şekilde hatırlar ve onlara denek numaralarıyla seslenir. Onun dışında kimse o ucubelere hitap etmez ne istediğini söyler o kadar... ah tabi Gölge'nin kardeşinin arada onlara Meyveli kek, yada Minnoş gibi isimler verdiğini duymuştum."

Rahat bir şekilde yanıma gelip demirlere yaslandı "Hastalıklılar iyiymiş, yaratıcı, ve merak ediyorsan etrafta değiller." Dedi, bana biraz daha yaklaşıp muhtemelen etkileyici olduğunu düşündüğü bir sesle "Sadece sen ve ben varız." Dedi.

"Caner!"

Asef'in sesini duyduğumda ilk kime seslendiğini anlamadım sonradan aklıma bulduğum takma isim gelince kafamı ona çevirdim.

Barlas, Asef'e bakıp gözlerini kıstı "Sen, ben ve gerçek adını bile bilmeyen bir belirsiz?" Dedi, tek kaşını kaldırıp bana baktı. Dişlerimin arasından "Çeneni kapatsan iyi edersin." Dedim.

Asef yanımıza doğru gelirken Barlas'a sorgularcasına baktı "Buda kim?" Diye sordu. Uyduracak bir bahane düşünürken Barlas demirleri bırakıp Asef'in karşısına dikildi "Selam yavrum, ben Fikret. Caner'in süt kardeşiyim." dedi.

ÇETE [gay]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin