44.

87 2 0
                                    

Gözlerimi açtığımda evdeydim. Saat gecenin bilmem kaçıydı. Bayadır baygındım demek ki. Emre bir doktor çağırmıştı. Doktor fazla stres ve yorgunluğun neden olduğu bir kriz olduğunu söylemişti.

Şimdi daha iyi hissediyordum ama ellerim hala titriyordu. Kafamdaki tüm düşünceler birbirine girip düğüm olmuştu. Nasıl hissetmem gerektiğinden emin değildim. Hayatımın kısa bir dönemi benim için her zaman bir boşluk olmuştu. Şimdi o boşluğu dolduran anılar o kadar saçma ve alakasızdıki bütün bunları beynim uydurmuş olabilirmi diye düşünüyordum.

Belkide Giray'ın kutlama balosunda patlatılan bombadan sonra komaya girmiştim ve bütün bunlar bir rüyaydı. Lütfen öyle olsun.

"Şimdi nasılsın?"

Emre'nin endişeli sesini duyduğumda kafamı kaldırıp gülümsemeye çalıştım "Daha iyiyim sağol." Dedim ama hayır, değildim. Hiç iyi değildim. Hala korkunç bir baş ağrım vardı. Çığlıklar atarak ağlamak istiyordum.

Ama tabiki bu isteklerimin hiç birini Emre'ye anlatmadım. Biz pek dertleşen dostlardan değildik. Düşününce dertleştiğim bir dostum yoktu... her neyse belkide olmaması daha iyiydi.

"Biz binadan çıktıktan sonra bizimkiler binayı araştırmaya devam etti. Üst katlarda ki dairelerin arasınsadaki duvarlar yıkılmış ve tek oda haline getirilmişti. Her yer bir çeşit hastane gibiydi ama... yataklarda kayışlar vardı. Burda tutulan kişiler zor günler geçirmiş olmalı."

Emre'nin anlattıklarına kafamı salladım saçma bir şekilde "Sence onlara ne oldu?" Dedim.

Emre omuz silkti "Bilemiyorum ama yerlerdeki kan izlerine bakılırsa hayatta kalan olmamış." Dedi.

Sıkıntılı bir nefes verip kafamı yatak başlığına yasladım. Emre göz ucuyla bana bakıp "Orda sana tam olarak ne oldu?" Dedi.

"Bilemiyorum. Lütfen sorma." Daha kendime bile düzgün bir açıklama bulamadığım şeyi nasıl ona anlatabilirdim ki?

"Peki sen öyle istiyorsan... aşağı inip yiyecek bir şeyler hazırlicam sende o arada dinlen."

Sessizce kafamı salladığımda Emre odadan çıkıp kapıyıda arkasından kapatmıştı.

Nefesimi dışarı verip gözlerimi kapattım. Karanlığın içinda bana bakan iki ayrı renk gözle karşılaşınca irkilerek gözlerimi açtım. Titrek bir nefes alıp sakinleşmeye çalıştım.

"Sakin ol... sakin ol... buraya gelemez, burada güvendesin."

Kaşlarımı çattım. Harika, şimdi Uyumsuz'dan korkuyor muydum? O zaman ve şimdi arasında fark vardı. Artık daha güçlüydüm. Artık küçük bir çocuk değildim.

Ama neden sadece gözlerini hatırladığımda bile tüm bedenim titremeye başlıyordu. Sanki o gün boğazıma yapışan o elleri bir gün bile beni bırakmamıştı. Şimdi beni gerçekten boğazlıyordu.

Gözlerimi kırpıştırıp kendime gelmeye çalıştım. Uyumam gerekiyordu belki o zaman kendime gelirdim. Yatağa uzanıp beni boğan ellerle dolu bir kabusun içine daldım.

****

Uyandım ama gözlerimi açmadım. Odada başka birinin varlığını hissediyordum. Nefes alışları bile duyulmuyordu ama kokusunu alabiliyordum. Alkolle karışık erkek parfümü kokusuydu. Tanıdıktı.

Koku yaklaştı. Neşeli bir ses kulağıma fısıldadı "Uyanıksın biliyorum. Nefes alış ritmin değişti." Dedi.

Gözlerimi açıp kafamı çevirdim ve karanlıkta zar zor seçebildiğim yüze baktım. Mavi gözleri ve gıcık gülümsemesi kim olduğunu hemen ele veriyordu.

ÇETE [gay]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin