52.

49 2 0
                                    

Omurgam kırılmıştı, bundan emindi ve kafatasım da çatlamış olmalıydı. Sanırım kolumda ve bacaklarımda da kırıklarım vardı.

Evet bunları acıdan bayılmadan önce hissetmiştim ancak gözlerimi açtığımda hiçbir acı yoktu. Sadece midem bulanıyor ve başım ağrıyordu.

Eski bir deponun içindeydim. Tavanda düşarken kırdığım çürük tahta parçaları vardı ve karanlık depoya giren gün ışığını yerde hareketsiz yatan bedenime düşürüyordu.

Boğazım yanıyordu, dilimse çöl gibi kuruydu. Yan dönmeye çalışınca vücudum yıllardır hareket etmiyormuş gibi sızladı.

Ayağa kalkmaya çalışırken sendeleyip yeniden dizlerimin üzerine düştüm. Ellerimi yere yaslayıp gözlerimi sıkıca açıp kapattım.

Aklıma ilk önce Asef geldi ama sonra buraya nasıl düştüğümün gerçeğini hatırladım. İhanete uğramıştım... yine...

"Bir saat, kırk iki dakika..."

Duyduğum sesle kaşlarım çatıldı. Gözlerimi açmaya çalıştım, kirpiklerimin üzerinde toz taneleri birikmişti, kafamı kaldırıp sesin geldiği yöne, tavandaki kalaslardan birinin üzerine tünemiş adamın sülietine baktım.

Adam kadife gibi yumuşak ama kibirli sesiyle devam etti "Kırıklarının iyileşmesi bir saat kırk iki dakika sürdü. Neredeyse iki saat. Bir dövüş sırasında iki saatte başına neler gelebileceğini biliyor musun?" Dedi.

Ellerimden destek alıp sallanarak ayağa kalktım, başım dönüyordu beyin sarsıntısı geçirmiş olabilir miydim?

"Uyumsuz! Senin rekorun kaç dakika. Mesela... boynunu kırsam kaç dakikada onarırsın?"

"Bilemiyorum."

Karşımdaki duvara yaslanmış bedeni daha henüz fark ediyordum. Neredeyse ayaklarına kadar uzanan, deri bir ceket giymişti. Maskesi yüne gözlerinin üzerindeydi. Elleri cebinde doğrudan bana bakıyordu.

"Daha önce boynum kırılmadı."

Kısa bir sessizliğin ardından yabancı adam "Deneyelim-"

"Hayır." Uyumsuz araya girip yaslandığı duvardan ayrıldı ve tembel adımlarla bana doğru gelmeye başladı.

Kalp atışlarım hızlanmaya, ellerim titremeye başlamıştı. Gözümün önüne beni boğan eller ve o ellerin sahibi olan iki farklı renge sahip gözler geliyordu.

Titrek bir nefes alıp sertçe geri bıraktım. Bu ana daha önceden hazırlanmıştım. Korkuya kapılıp kendimi kaybedersem her şey dahada kötü olacaktı.

Sırtımı dikleştirip titrememi bastırmaya çalıştım "B-Ben hatırlıyorum." Sesim titreyince dişlerimi sıktım "Yani... seninle daha önceden tanıştığımızı. Benimle aynı tesiste büyüdüğünü hatırlıyorum." Tereddüt ettim, beni öldürmeyi düşünen birine bunu söylemek fazlamıydı diye düşünmeden edemedim "Sana abi dediğimi hatırlıyorum." Dedim.

Uyumsuz'un adımları durdu. Deponun tavanındaki bir kumru uçup kalaslardan birinin üzerine kondu. Uyumsuz'un buz gibi sessizliği devam ederken konuştum.

"Ancak neden olduğunu hatırlamıyorum. O tesisde neler olduğunu, neden o yataktan kalkmaya korktuğumu, sana neden abi dediği mi ve tüm bunları nasıl unuttuğumu."

Yüzündeki maske yüzünden ne hissetiğini tarif etmek benim için zordu. Solgun dudakları hiç hareket etmedi. Bomboş bir tavırla sağa dönüp yürümeye başladı, bakışlarımla onu takip ettim.

Deponun duvarına yaslanmış uzun demir borulardan birini deri eldivenli eliyle kavrarken dudaklarını araladı "Tek hatırladıkların bunlar mı?" Dedi omzunun üstünden bana baktığını hissettim ama maskesi yüzünden emin olamadım "Seni boğmaya çalıştığımıda hatırlıyor musun?" Yutgundum, bir adım geriledim "Yada senden ne kadar iğrendiğimi?!"

ÇETE [gay]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin