61.

19 0 0
                                    

[Başkent, Cumhurbaşkanlığı Sarayı]

Sarayın girişinde bekleyen koruma hızla ceketinin önünü ilikleyip yaklaşan arabanın kapısını açtı. Bütün korumalar saygıyla duruşunu düzeltip arabasından inen Bülent Ezlem'e yol verdi.

Bülent Ezlem, seyrelmiş beyaz saçları ve çökmüş yüzünde yılların yorgunluğunu taşıyan bir adamdı. Yıllardır oturduğu başkanlık koltuğu onun gibi yaşlı ve yorgun olmasına rağmen sağlamdı.

Bülent zeki bir adamdı, rakiplerine karşı yumuşak davranmazdı. Kurnazca oyunlarla yıllarca tırnaklarıyla kazıyarak geldiği bu konumu korumayı başarmıştı. Ama kariyerinde ilk kez bir türlü baş edemediği bir düşmanla karşı karşıyaydı.

Sarayın koridorlarını hızlı adımlarla geçerken yanındaki geri zekalı yardımcısına bakmadan "O yaratıklar geldi mi?" Dedi.

Yardımcısı hızla kafasını sallayıp "Evet başkanım. Odada sizi bekliyorlar." Dedi.

Bülent memnuniyetsiz bir şekilde dudağını büktü. Aptal propagandacılardan daha çok nefret ettiği bir şey varsa oda bu herifti.

Odasının kapısını açan korumalara bakma zahmetine bile girmeden odasına girdi yardımcısıda hızla arkasından geldi. Kapılar arkasından kapandığında makamına doğru yürüdü ama beklemediği bir manzara ile karşılaştı.

Bu sinir bozucu adam onun canından daha iyi koruduğu koltuğuna rahatça oturmuş bacak bacak üstüne atmıştı. Arkasındada her yere yanında sürüklediği o iki ucube vardı. İkiside siyahlarla bezenmiş haldeydi ve soluk yüzleri duvar gibiydi.

Üzerine her zamanki beyaz takımlarından birini giymiş O, gülümseyerek karşısındaki adama baktı "İyi geceler Bülent, günün nasıl geçti." Dedi.

Sinirden Bülent'in gözü seğiriyordu. Yinede öfkesini belli edip karşısındaki isimsiz adama istediğini veremezdi "Gayet iyiydi, iyiydi. Sanıyorum seninde iyi geçti. Böyle zevkle gülümsediğini görmek nadirdir." Dedi.

O dirseklerini koltuğun kenarlarına yaslayıp parmaklarını birleştidi "Fark ettiğin için sağol. Oldukça yorucu olmasına rağmen iyi diyebileceğim bir gündü ve gittikçe güzelleşiyor." Dedi.

Bülent kalın kaşlarını çattı "Öylemi?"

"Evet. Ailemi genişlettim ve uzun süredir görmediğim eski dostumla buluşuyorum. Daha iyi ne olabilir."

Bülent çenesini dikleştirdi ve gülümsedi "Oo, yeni bir çocuğun mu var?" Dedi, O'nun arkasındaki Uyumsuz ve Gölge'ye kısaca bakıp "Neden yanında getirmedin? Yoksa bu çocuğundamı asi çıktı. Onu dışarı çıkarmaya korkuyor musun?"

O elini sallayıp "Çocuklar gençken her zaman biraz asidir ama endişelenme daha önce yaptığım hatayı tekrarlamayacağım." Dedi "Yeni oğlumu yanımda getirmedim çünkü birazdan sende onu bütün dünya ile birlikte tanıyacaksın."

Bülent'in gülümsemesi silindi. Karanlık Dünya her zaman kendisini rahatsız eden ve asla istediği gibi yok edemediği bir şeydi. Karanlık dünya hakkında kontrol edebildiği tek şey gizli kalmasıydı. Halktan hiç kimse böyle insanların yaşadığını öğrenmemeliydi. Özelliklede O ve onun ucube çocuklarını. Onlar bu dünyadan silinmesi gereken canavarlardı. Kimse onların varlığını bilmemeliydi.

Gergin bir şekilde O'ya bakıp "Ne demek istiyorsun?" Dedi.

O, göz ucuyla Gölge'ye baktı "Şu an saat kaç?" Dedi.

Gölge düz bir ifadeyle kolundaki saate baktı "Gece yarısına onbeş dakika var." Dedi.

O kafasını salladı "Öyleyse birazdan başlayacak olmalılar." Dedi ve cümlesi biter bitmez sarayın ışıkları titreyerek kapandı.

ÇETE [gay]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin