15.

172 8 2
                                    

Yanımda yürüyen yüzündeki tüm mimikler alınmış gibi duran adama baktım. Gözleri kan çanağına dönmüştü ve pek sağlıklı bir ten rengi yoktu. Sadece önümüzde yürüyen maskeli adamı takip ediyorduk.

Az önceki doktorun anlattığı cihaz aklıma geldi. Anlattığı zombileştirilmiş insanlar bunlar mıydı?

Yumruklarımı sıktım. Bulunduğumuz binada pencere yoktu ve tepemizde yanan led lambalar ile aydınlanıyordu. Boğucu ve rutubetli bir havası vardı.

Tam olarak neredeydim? yada neden buradayım? gibi soruların cevaplarını bilmediğimden karşımda yürüyen maskeli adama saldırmanın mantıklı bir fikir olmadığını düşünmüyordu. Yaptığım en ufak hatanın ölümüme neden olabileceği bilinciyle hareket etmeliydim.

Boğaza atılan bir kesik yada kafaya sıkılan tek bir kurşun. İnsanlar gibi karmaşık ve mucizevi canlıların ölümüne neden olmak işte bu kadar kolaydı.

Bu akrep gibi tehlikeli ve korkulan bir hayvanın aşırı sıcağa yada soğuğa rağmen yaşayabilmesi ama kafalasına bir terlikle vurulunca ölmesi gibiydi. Hayal kırıklığıydı.

Merdivenlerden üst kata çıktık ve bir odanın önüne gelince yanımda hasta gibi duran adam uzanıp bizim için kapıyı açtı maskeli adamla birlikte bulunduğumuz binanın tam tersi bir odaya girdik.

Burası oldukça ferahtı yerdeki kürk halı ve büyük bir masanın üzerine hazırlanmış yemekler vardı. Duvarda oldukça pahalı duran bir tablo ve duvar kenarında kocaman bir org vardı. Tavandan sarken taşlı avize göz alıcıydı. Bu adama yakışır  şekilde klasik bir görüntü oluşturuyordu.

Masanın uzundaki tahta benzeyen sandalyeye oturup "acıkmış olmalısın lütfen çekinme, otur" dedi, çatık kaşlarımla hemen karşısında işemeli kenarları olan sandayeye oturdum.

Az önce gördüğüm adam gibi çökmüş ve kanlanmış gözleri olan siyahlar içindeki bir kadın ve bir adam gelip yemekleri servis etmeye başladı. Hiç birinin yüzünde tek bir mimik oynamıyordu.

Önüme konan tam pişmemiş kanlı dana etine baktım. Açıkçası açtım ama yemek en son düşüneceğim şeydi. Gümüş renkli çatalımla etin canlanıp canlanmayacağını kontrol etmek ister gibi dürtüp "neden buradayım?" Dedim.

Maskeli adam etten küçük bir parça kesti ve çatalına alıp incelemeye başladı. Eti yemek yerine çatalını tabağına bırakıp bana döndü "Etin tadına bakmayacak mısın? Oldukça sulu ve lezzetli görünüyor." Dedi.

Ona öfkeli gözlerle bakarken sonunda saçmalamayı bırakıp iç geçirdi "bana kızgınsın değil mi?" Dedi, kıkırdadı. Kaşlarım mümkünmüş gibi daha çok çatıldı. Adam kendi sorusunu cevaplayarak "tabiki kızgınsın, biricik babacığını öldürdüm" dedi.

Dişlerimi sıktım ve tabağımın kenarındaki bıçağa baktım. Gözlerimi tekrar ona çevirdim o rahat bir tavırla yemek yemeye devam ediyordu "ama seni tebrik etmeliyim. Beklediğimden daha sakinsin ben çoktan bana saldırmaya başlarsın diye düşünmüştüm. Zeki bir çocuksun, zeki insanları severim. Tabi benden daha zeki değillerse. O zaman ne yazık ki onları öldürmem gerekir" dedi.

Alayla güldüm "o zaman çoktan ölü olmalıydım" dedim, söylediğim şey ona komik gelmiş olacak ki kocaman bir kahkaha attı. Dişlerimi sıktım. Bu adamın yanında kendimi inanılmaz derecede rahatsız hissediyordum.

Gülmesi durduğunda sandalyesine yaslanıp "gerçekten komik bir çocuksun Kayra. Sana Kayra diye seslensem olur değil mi?" Dedi, omuz silktim "sende adını söylersen neden olmasın" dedim.

Hafifçe kıkırdadı "özel sorular sormak yok" dedi ve gömleğinin kolunu sıyırıp dirseğinin biraz üstünde kalan dövmeyi gösterdi. İstemsizce irkildim. Tehlikeli bir gülümseme ile "ama şimdilik bana Uyumsuz diyebilirsin" dedi.

ÇETE [gay]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin