62.

23 5 2
                                    

Elimdeki küçük aynadan sürekli kesilen boğazıma bakıyordum. Hiç bir şey olmamış gibi tertemiz duruyordu. Kanlı kıyafetlerim değiştirilmiş yerini yeni beyaz kıyafetler geçirilmişti.

Ve pencereleri bile olmayan izole bir odada sıkışıp kalmıştım. Yüksek bir kubbesi vardı ve giriş kapısının yanından başlayan sütunların oluşturduğu yolun sonundaki bir tahtta oturmuş sabahtan beri gelen beyaz cübbeli adamların önümde oturup dua edişini izliyordum.

Bana dua ediyorlardı. Benden ne bekliyorlardı bilmiyorum ama ilahi bir varlık olmadığıma çok emindim.

Bir kaç saatte bir olan kısa molalar dışında tahttan kalkmam yasaktı. İki yanımda duran beyaz cübbelerden giymiş Giray ve Ecel yüzündense nefes almak bile gerici bir durumdu.

Dışarıda neler olduğunu, dünyanın yada sevdiğim insanların ne halde olduğunu bilemiyordum. Yek gerekmedikçe konuşmamamı söylemişti ve Giray'a ne kadar soru sorsamda bana cevap vermiyordu. En kötüsüyse saatlerdir Barlas'ı görmemiştim.

Bu beyaz cübbeler giymiş insanlar bana tanrıymışım gibi davranıyordu ama ben oturduğum yerden kalkma yetkisine sahip değildim.

Kapana kısılmış hissediyordum...

Son giden cübbeli adam belini bile doğrultmadan geri geri yürüyerek odadan çıktığında bir nefes verdim. Bu daha ne kadar devam edecekti?

Kapı yeniden açıldığında bana ibadet etmeye gelen cübbelilerden birini bekledim ama gelen, siyahlar içindeki imajıyla etrafa küçümser bakışlar atan Uyumsuz'du.

Aynayı cübbenin cebine koyup doğruldum, ayağa kalkacakken Giray elini omzuma koyup bana engel oldu.

Uyumsuz ellerini arkasında birleştirip tahtın yanına kadar geldi, gözlerini gizleyen siyah maskesinin ardından bana baktı "O kadar kaçtığına deymedi değil mi? Gördüğün gibi Temizleme gününün senin için hiç bir zorluğu yok. Tek yapman gereken orada oturup asil biriymiş gibi görünmek." Dedi dudağını büküp, alay kokan bir sesle "Gerçi bu konuda bile çok iyi değilsin."

Yumruklarımı sıktım "Bu insanlar neden bana tapıyor?"

"Senin Tanrı'nın oğlu olduğunu düşünüyorlar. Bir nevi... bir peygamber gibi."

Şok içinde Uyumsuz'a baktım "Bu saçmalık."

Uyumsuz kıkırdadı "Gerçektende öyle." Diye mırıldandı Giray ve Ecel'a dönüp "Bu kadar yeter küçük prensin biraz dinlenmeye ihtiyacı var." Cümlesini bana bakarak tamamladı.

Giray elini omzumdan çektiğinde ayağa kalktım. Üzerimdeki çarşaf gibi uzun kıyafetin eteklerini kaldırıp bir adım etmaya çalıştım ama yanlışlıkla kıyafetin astarına bastım. Az daha yere kapaklanacakken kollarımı açıp ufak bir dengede kalma gösterisiyle yere düşmekten kurtuldum.

Bana tek kaşını kaldırarak bakan Uyumsuz'a bakıp kaşlarımı çattım "Üzerinde nevresim takımıyla yürümeyi sende dene." Dedim.

Yürürken uzun süre oturmaktan uyuşmuş bacaklarımı olabildiğince normal görünmeye çalışarak esnetmeye çalıştım. Götüm bile uyuşmuştu oturmaktan.

Odadan çıktığımızda da Uyumsuz'un arkamdan geldiğini fark edince durup ona döndüm "Arkamdan gelme." Dedim.

Uyumsuz yanımda durup "Bu kadar kaçmaya meğilli biri olmasaydın gelmezdim. Seni sadece odana kadar götürücem." Dedi.

Kaşlarım çatıldı "Ve sonra beni kilitleyecek misin?" Dedim "Yek nerede? Öğretmenim olarak bana onun eşlik etmesi gerekmez mi?"

Burada güvenebileceğim nadir kişilerden biriydi Yek. Uyumsuz'la yalnız kalmaksa beni çok fazla geriyordu. Ondan hala biraz... çekiniyordum...

ÇETE [gay]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin