Bulunduğum ev Karıncayuvasına tepeden bakıyordu. Etrafta yeşillik namına neredeyse hiç bir şey yoktu. Tek katlı döküntü evlerin teneke çayılarının arasında uzanan kirli bir nehir vardı -burdan bakınca suyun rengi siyah gibi duruyordu-.
Sokak Köpeklerinde yaşarken etrafım kapalı perdeleri olan sessiz apartmanlar, kirli su birikintileriyle dolu kanlı yollar, kulakları sağır eden müzik sesleri ve neşeli kahkahaların doldurduğu neon ışıklı tabelaları olan gece kulüpleri ve bana kendisini aldatan eski sevgilisini görmüş gibi bakan uyuz insanlarla doluydu.
Burası bambaşka bir dünya gibiydi.
"Hızlı iyileşiyorsun."
Arkamdan gelen sesle gözlerimi devirmemek için kendimi zor tuttum. Asef geldiğimden beri bende bir şey arıyordu. Haksızda sayılmazdı.
Arkamı dönüp ona baktım. Bir elinde içinde kağıda sarılı bir şeyler olan bir poşet vardı. Çatık kaşlarıyla bana bakıyordu.
"Annem biraz dolaşman gerektiğini söyledi. Benimle gel"
Başka bir şey demeden kenardaki beton merdivenlerden aşağı inmeye başladığında yapacak bir şeyim olmadığından onun peşinden gittim.
"Nereye gidiyoruz"
"Annemin doktor olduğunu biliyorsun. Bunun dışında bazen çeşitli ilaçlarda yapıyor"
"Nasıl ilaçlar?"
"Sakinleştirici gibi. Fazla sorgulama"
"Ha.."
Konuşacak bir şeyimiz olmadığından sessizce yola devam ettik. Etrafımdaki her detay yabancı ve ilgi çekiciydi.
Sokakta gülerek top oynayan çocuklara baktım. İşte bunu çete üyelerinin ve mafyanın bölgelerinde göremezdin sokaklar bunun için çok tehlikeliydi bir kere. Kör bir kurşuna denk gelmek en masum ihtimaldi.
Birden yakamdan tutulup yüzüme bir yumruk yediğimde kendimi yerde buldum. Asef öfkeyle bağırarak "Sana üç hafta süre verdim! Nerde lan benim param!"
Şaşkınlıkla ona bakarken ağzımı açmıştım ki yüzüme bir yumruk daha attı tekrar ona döndüğümde bu sefer gözleriyle arkasında bir yeri işaret etti.
Siyah kıyafetler içerisindeki hastalıklılar, duvar gibi suratlarıyla, ölüm gibi sessiz bir şekilde yanımızdan geçip gittiler.
Asef tek eliyle kolumdan tutup beni kaldırdığında dönüp ona baktım yine kaşlarını çatmış giden hastalıklıların arkasından bakıyordu "Daha önce seni kovalıyorlardı, şimdide muhtemelen seni arıyorlar." Dedi bana döndü "Tam olarak ne bok yedinde böyle bir duruma soktun kendini."
Omuz silktim "keşke bende bilsem" dedim, elimi acıyan çeneme attım "bu şekilde yumruk atmak zorunda mıydın?" Dedim.
Asef gülüp "Ne yapmamı isterdin? Filmlerdeki gibi seni duvara dayayıp öpsemiydim?" Dedi.
"Olabilirdi"
Hafifçe yüzünü buruşturdu "gay misin sen?"
"Bazen"
"O nasıl bir cevap amına koyim. Ya öylesindir yada değilsindir"
"Kişiden kişiye değişiyor"
Bir süre beni süzüp sonra gözlerini devirdi ve yürümeye devam etti "yüzünü gizlemeye çalış biraz" dedi.
Onun arkasından giderken bana verdikleri bana üç beden büyük gelmiş gibi duran kolsuz hırkanın kapşonunu kafama geçirdim "önceden de biraz erkeklere meilliydim ama daha önce bir erkekle çıkmamıştım. Sonradan biriyle flörtleşmeye başladım ama sonu iyi bitmedi" dedim.
"Hiç merak etmiyorum"
"Bende anlatmak istemiyorum zaten"
Sessizce yürümeye devam ettik. Aşağı doğru inen uzun merdivenlerin kenarlarına serpilmiş evlerden birine doğru yaklaştık.
Evin önünü süpüren benden belki bir iki yaş daha büyük duran kız bizi görünce doğrulup gülümsedi "hoş geldin Asef." dedi ve bana bakıp sadece kafasıyla selam verdi.
Bende aynı şekilde karşılık verirken Asef elindeki poşeti uzattı "babanın ilaçlarını getirdim" dedi, kız ilaçları almak için uzandığında serçe ve orta parmağının yerinde bir boşluk olduğunu gördüm.
Kız ilaçları kontrol edip Asef'e döndü "Söylediğim uyku ilacını getirmemişsin?" Dedi, Asef düz tutmaya çalıştığı bir sesle "Onu parayı verirsen alabilirsin. Biz hayır kurumu değiliz biliyorsun" dedi.
Kız dudaklarını birbirine bastırıp kafasını salladı "haklısın tabii... bekle, biraz birikmişim vardı" dedi, elindeki poşetle birlikte evin içe girdi.
Sessizlik sinirimi bozduğu için "babasının ne rahatsızlığı var?" Dedim, Asef dümdüz önüne bakarken donuk bir sesle "Yamyam" dedi.
Olduğum yerde donup kaldım. Yanlış mı duymuştum? Sorgulayan bakışlarımı Asef'e çevirdim "ne?" Dedim.
"Babası iki yıl önce labaratuara götürülenlerden biriydi. Yaklaşık yedi ay orda kaldı evine geri bırakıldığında ilk yaptığı şey karısını yemek oldu"
Dehşetle yanımdaki çocuğa baktım. Bu gerçek bir vahşet olayıydı. Nasıl bu kadar soğuk kanlı bir şekilde anlatabiliyordu?
Göz ucuyla bana baktı "seni o adamlardan kaçarken gördüğümde labaratuardan kaçanlardan biri olduğunu sandım. Ama bunun için fazla normalsin" dedi.
Yavaşça kurumuş dudaklarımı yaladım "çok korkunç..." dedim, bu kız için çok üzülmüştüm kim bilir neler görmüştü. Hayal bile etmek istemiyordum.
"Sokak... dediğin gibi bu bölge üzerinde iktidar sağladıysa ve kurallar koyduysa. Sizi gözetmeside gerekirdi. Bunlardan habari yokmuydu?"
Sorduğum soruyle garipseyerek bana baktı "Sen Karanlık Dünyada yaşıyorsun değil mi?" Dedi, parmaklarını gözlerimin önünde şıklatt "Biz belirsiziz salak çocuk. Bize ne olduğunu kimse umursamaz. Sokak sadece kendi bölgesini büyütmek istiyordu. Ne olacaktı bizi bağırınamı basacaktı. Saçmalık." dedi.
Dehşte düşmüş bir şekilde ona baktım. Bende bir belirsizdim ama Savaş'ın yanına geldiğimden beri bir gün bile bu şekilde değersiz hissetmemiştim.
Hayatım boyunca tanıdığım tek belirsizde Kuzey abiydi. Belirsizliğin özgürlük olduğunu onun sayesinde keşfetmiştim. Etrafımda hep çete liderlerinin sözünü dinleyen ve hiyearşiye boyun eğen insanlar olunca bu şekilde düşünmüştüm.
Ama bu özgürlük değildi. Sefaletti. Arkalarında kimse durmuyordu bu yüzden kolayca harcanıyorlardı.
İstemsizce yutgundum. Bu insanlar benim çete üyesi olma şansım varken her seferinde elimin tersiyle geriye ittiğimi duysa ne hissederleri tahmin edebiliyordum.
Kendimi çok kötü hissetmiştim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÇETE [gay]
ActionKaranlık Dünya, pis zihniyetli insanların pis işler çevirdiği bir alt dünyadır. Kayra ve Barlas birbirlerinden bağımsız şekilde bu korkutucu dünyadan kurtulmanın hayaliyle büyürler ancak büyüdükçe hayat onların ışığa çıkan bütün yollarını kapatır ve...