34.

100 3 0
                                    

Yerde hareket etmeyen adamın üzerinden atlayıp Emre'nin yanına gittim "Ne durumdayız?" Dedim.

Emre sakin bir sesle etraftaki cesetleri kaldıran Sokak Köpeklerine bakarken "Bölgede kalan Kurtların çoğunu temizledik kalanlarda kendileri gidiyorlar." Dedi.

Kafamı salladım "Unutma silahsız olanlara dokunulmayacak." Dedim, Emre başıyla onayladı "Nasıl istersen." Dedi.

Ellerimi her zaman üzerimde olan yeşil ceketimin ceplerine soktum "Bu arada boş bir zamanda Kayıp Çocuklara gidip Yaprak'ı geri al." Dedim.

Emre hafifçe kaşlarını çattı sorgulayarak "Yaprak?" Dedi.

"Hani Bahçeden kaçırdığımız şu kara gül."

"Ha evet, onu geri vereceklerini sanmıyorum."

"Niye ki?"

"Sanırım Melek onunla sevgili olmuş, Güneş ikisinin seksinin nasıl olacağı hakkında bir şeyler söylüyordu."

Kaşlarımı çattım. Melek ve Yaprak mı, cidden mi? Beş dakika yalnız bıraktığım herkes sevgili oluyordu.

"Ne olduğu umurumda değil tamam mı? O tiplerin bir şekilde Bahçe ile bir bağlantısı var yani Yaprak'ı orda bırakamam."

Biraz sinrli bir tonda konuşunca Emre bana kısa bir bakış attı "Kendi "aşk" hayatın bok gibi gidiyor diye milletinkine karışma." Dedi, dudağımı büzdüm "Bunun benim "aşk" hayatımla ilgisi yok bu tamamen Yaprak'ın hayatıyla ilgili." Dedim.

Emre düz bir yüzle omuz silkip "Öyle diyorsan." Dedi, gözlerimi kısıp ona baktıktan sonra önüme döndüm. Bana Barlas'ı tamamen unuttutucak siktiri boktan bir ilişki lazımdı. Ama şu an değil. Şu an peşimde insan üstü yetenekleri olan katiller vardı.

****

Kapıdan anahtarı çıkarıp sırtımı kapıya yasladım ve bir nefes verdim. Saat gece yarısını geçmişti ve ben üzerime binen işlerin yarısını bile bitirmemiştim. Gözlerimi açıp kapattım ve ayaklarımı sürüyerek salona girdim.

Savaş'ın evi, benim evim. Buraya en son uğradığımda oda buradaydı. Neden beynim dönüp dolaşıp konuyu ona getiriyordu acaba.

Mutfağa girdim. Tüm gün çayın yanında yediğim bir avuç çerezden falasını yememiştim. Ayrıca ciddi bir duşa ihtiyacım vardı.

Buz dolabını açıp kendime yiyecek bir şeyler bakınırken gözüm mutfak masasının üzerinedi tilki biblosuna takıldı.

Bunu buraya Savaş getirmişti ve hep aynı şekilde tilkinin yüzü mutfak kapısına bakacak şekilde koyardı. Biri şeklini bozsa bile Savaş tilkinin aynı şekilde durmasını sağlardı ama şimdi tilki doğrudan bana bakıyordu.

Bu eve en son uğradığımdan beri kimse girmemişti, girmemiş olmalıydı.

Buz dolabını kapatıp kemerimdeki kılıfında duram silahımı çıkardım. Temkinli adımlarla salona girdim. Gözlerimle etrafı tararadım. Alt katta sadece salon, mutfak ve Savaş'ın spor salonu diye ısrar ettiği içinde bir kaç dambıl, koltuk ve ayna bulunan bir odadan başka bir şey yoktu. Eve giren birinin bu üç odada takılacağını sanmıyordum. Tabi niyeti beni öldürmek değilse.

Sessiz ama hızlı adımlarla üst kata çıktım. Eve giren her kimse dış kapının sesini duymuş olmalıydı. Yatak odalarını es geçip önce Savaş'ın çalışma odasına gittim. Kolu çevirdim. Hala kilitliydi.

Yinede cebimden anahtarlığımı çıkarıp yirmi küsür anahtarın içinden odanın anahtarını bulup kapıyı açtım. Karanlık oda pencereden giren ay ışığıyla aydınlatılıyordu.

ÇETE [gay]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin