65.

22 0 0
                                    

Silah seslerinin olduğu yöne doğru koşarken Kuzey beni arkadan takip ediyordu. Yek laboratuardan çıktığımızda ayrılmıştı. Kaçmama yardım ettiğinin anlaşılmaması için ayrıldığını düşünebelirdiniz ama saat beşte masajı olduğu için gitmişti. Gerçekten bahanesi buydu, nasıl böyle bir anda masaj düşünebiliyordu bilmiyorum.

Kuzey ile birlikte asansörün olduğu yere gelmiştik ama asansör çalışmıyordu.

Bu seslerin Barlas'ın beni kaçırma planıyla bir ilgisi varsa bu kadar yaygara kopardıktan sonra nasıl kaçmayı planladığını merak ediyordum.

Kuzey'i de yanıma alıp parçalanmış hastalıklı bedenlerini mabet salonuna kadar takip ettim. Salonun girişinden geçerken içerideki tartışma seslerini daha net duymaya başladım.

"Burada olacağını söylemiştin."

"Öyleydi ancak şuradaki pezevenk adam bir hastalıklı onu ısırdığı için gereğinden fazla tepki verdiğinden geciktik."

"Ben pezevenk değilim! Adım Engin ve bu şeyler zombiye benziyor ya ısırıldığım için onlardan birine dönüşürsem."

"Onlar zombi değil amına koyayım."

"Yaşayan ölü, yaşayan ölüdür!"

Bu sesi tanıyordum... kapıyı hızla açıp içeri girerken "Barlas! neredeydin geri zekalı!" Dedim.

Barlas adı Engin olan uzun saçlı kadınsı adamla lafdalaşını bırakıp bana döndü kaşlarını çatıp "Esas sen neredeydin? Burada insanların sana dua etmezi falan gerekmiyor muydu?" Dedi.

"O biteli çok oldu ve-" Barlas'a doğru yaklaşırken arkada daha yeni fark ettiğim bedenle duraksadım. Adımlarım yavaşladı ve durdu. Bir kaç saniye gördüğüm şeyi sindiremedim ama sonunda zar zor "S-Savaş?" Dedim.

Savaş gözleriyle beni baştan aşağı inceledikten sonra boğazını temizledi ve gülümsemeye çalıştı "Evet bunu daha farklı şekilde öğrenmeni isterdim ama... her neyse." Dedi ve kollarını açtı "Süpriz!"

İstemsizce kaşlarım çatıldı ve yüzümü buruşturdum. Neden bilmiyorum midem bulanmaya başlamıştı...

Savaş yüz ifademi görünce duraksadı "Hiç mutlu olmuş görünmüyorsun?" Dedi.

"Mutlu mu?" İçimden cidden kahkaha atmak geliyordu, parmak uçlarım bile sinirden uyuşmuştu, gülümseyerek kollarımı açıp "Çok mutluyum gel sarılalım." Dedim.

Savaş'ın gülümsemesi geri geldi ve hevesle yanıma gelip sarılmak için kollarını uzattı ve kolundan tutup karnına dizimi geçirdiğimde bütün hevesini sikip atmıştım.

"Ne mutlusu lan!? Sen öldün diye ne kadar çile çekmem gerekti biliyor musun sen!? Şimdi neden buradasın? Git geber sorumsuz piç! Birde babam olacaksın! Beni bu sorunların içine terk edip gittikten sonra geri geldin diye boynunamı sarılacaktım ha!? Sikerler öyle işi!"

Savaş bir eliyle karnını tutup diğer elini kendini korumak için havaya kaldırdı, iki büklüm olmuş şekilde geri çekilirken "Biliyorum haklısın, haklısın. Ah... her zamanki gibi elin ağır." Dedi.

Genizimde yükselen acı tatla dudaklarımı birbirine bastırdım. İçimdeki ağlama isteğini bastırmak için gülümsedim "Ölüyken bana faydan olmadığı gibi yaşarkende ağzıma sıçmışsın." Dedim "Ailemin kim olduğunu, nasıl insanlar olduğunu biliyor muşsun..."

Savaş sessizce doğruldu ve bakışlarını kaçırdı bir eli hala, bir anda ona saldırmamı bekliyormuş gibi havadaydı.

"İnci ablayla bir olup hayatım hakkındaki her şeyi benden gizlemişsin... Ki ona İnci abla bile dememeliyim çünkü o benim teyzem değil mi!? Beni nasıl saçma bir duruma düşürdüğünün farkında mısın?!"

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Sep 22 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

ÇETE [gay]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin