Bebek

90 10 48
                                    

"Tanıkları dinlediniz sayın hakim.Lee felixin yaşadıklarını da sizlere kanıtlarımız vasıtasıyla anlattım."

"Yalan söylüyor hakim bey! Bu dozu çocuğun kendini kurtarmak için almadığı ne malum? İzninizle karşı tarafa soruyorum.Elinizde müvekkilimin bunu yaptığına dair kanıtınız var mı?" Hakim diğer tarafa döndü.

"Yaptığımız test taramaları sonucunda Lee felix,namıdiğer Lee yongbok, solak çıkmış ancak ilk geldiğinde hastanede yapılan taramalarda da şahsın iğne yapılan kolunun,sol kolu olduğu gözlemlenmiştir.Solak birisi sağ elini kullanamaz.Bahsettiğimiz durumun yaşanması için kurbanın sağ elini kullanıyor olması lazımdı.Aksi halde iğneyi enjekte edemezdi."

"Başka kanıt mevcut mudur?"

"Mevcut Hakim Bey.Bu doz konusunda ekiplerimizden bilgi aldık.Bize verilen bilgi ve araştırmalarımız neticesinde uzmanlarımız şunu söyledi.Bir noktadan sonra aldığı doz dolayısıyla bilincini kaybetmiş olması,bayılması, veyahut ölmesi gerekirdi.Ancak hastaneden aldığımız raporlara göre şahsın kanındaki madde miktarı bahsedilen miktarın kat kat üstünde.Dediğim gibi eğer bunu, şahıs kendi yapıyor olsaydı damardan enjekte uyguladığu için planı yarım kaldırdı.Beklenenden fazla dozun kana geçmesi bize bunu başkasının yaptığını gösterir."

"Hakim Bey-"

"Karar!" Salondaki herkes ayaklandı."Jack Bang'ın tüm mal varlıklarına el konulmasına ayrıca intihara sürükleme, kasten öldürme ve yaralama, yaptığı olayların üstünü örtme, kamuya yalan söyleme,rehin alma-alıkoyma,oy çalma ve katil tutup kiralama suçları yüzünden kendisini müebbet hapis cezasına mahkum ediyorum." Çekicin sesi yükseldi."Karar verilmiştir."

(Chan)

"Umutlarım tükendi." Güneş batıyor.Son bir kez semaya bakıyorum.Dava bitti,intikam alındı.Ama sevdiğim adam için Bu günde uyanmazsa beyni ölmüş kabul edeceğiz dediler."Yaşamamın anlamı kalmadı." Chul gerçek annesine kavuştu ve iyileşti.Herkes iyi ancak kalbimde çok derin bir yara var.Yaktığım sigaradan son bir nefes çektim.Küllerimin tarihe karışma vakti gelmişde geçiyordu.Telefonum saatlerdir ard arda çalıyordu ancak bakmak hiç içimden gelmiyordu."Zamanı geldi." Sigaramı yere attım.Ardından bir adımımı da binanın duvarına."Neden yüksekten atlamayı tercih ettiğini anlayabiliyorum.Ölmeden önce bir kez olsun her şeyi kendinden küçük görmek insanın hoşuna gidiyor.." günlerce uykusuz kalmış gözlerim torbalaşmıştı.Yavaş yavaş adımlandım.Terasın metal kapısı şiddetle açıldı.Dudağım alayla yukarı kıvrıldı."Geç kaldın."

Ayak sesleri kulaklarıma dolduğunda kendimi hafifçe öne bıraktım.Arkamdaki her kimse bana bir şekilde yetişmişti.Ayaklarının beton zeminde sürtme sesini duyduğumda eli beni sıkıca kavrayarak geri çekti.Çelimsiz ve güçsüzdü ancak tüm kuvvetiyle beni geriye çekiyordu.

Bağrış sesleri yükselmeye başladı.Başka insanların seslerini duyabiliyordum."MİNHO!" Yüzümdeki ifade silindi.Korkuyla arkama döndüm.Eli beni sıkıca tutuyordu ancak zayıf bedeni dizlerinin üzerindeydi.Konuşamıyordu, sadece ağlıyordu.Hemde ne ağlamak."MİNHO!" Terasın kapısından ilk giren kişiyle göz gözd geldik.İrisleri kocaman açılırken ardından bir kaç kişi daha gelmişti."Chan?" Bir bana birde ona bakıyordu.

Şokumu atlatarak çıktığım yerden geri indim.Dizlerinin dibine çöktüm.Elleriyle beni ne pahasına olursa olsun tutuyordu.Nefesleri kesiliyordu farkındaydım.Uzun süreli uykusunun ardından zayıf düşmüş ancak ruhu güçlü kalmıştı."Minho.." Panik miydim mutlu mu? Üzgün müydüm yoksa telaşlı mı? Duygularım karışmıştı."Bana bak...burdayım." Alnını göğsüme yasladı.Yıkılacak gibiydi ama dik durmaya gayret gösteriyordu.Ellerimi yanaklarına yerleştirerek kafasını bana bakacak şekilde kaldırdım.Baygın gözleri uyanalı çok olmadığını gösteriyordu.Zorlukla tebessüm ettiğinde ona karşılık verdim.Bedenini bana bırakarak göğsüme doğru düştü.

Once again,minchanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin