"Tehlikeli durumlar için birbirinizin telefonlarında konumlarımız gözüküyordu." Changbinin telefonun sesi ölüm sessizliğinde yankılanıyordu.Telesekreterin sesi bir kez daha kulaklarımıza doldu."Birimizi meşgule atıyor diğerimiz aradığında telefonu kapalı oluyor..bune oğlum?" Ortada büyük gerginlik vardı ve o da en az biz dördümüz gibi çok telaşlıydı."Bu kaçıncı?""Ya başına bir şey geldiyse?" Changbin elini jeonginin sırtına attarak sıvazladı."Ya tehlikeydeyse!? Ya juwoon denen o manyak ona bir şey yapmışsa!?" Changbin bıkkınlıkla rehberden başka bir numarayı tuşladı."Jisung Hyungu mu arıyorsun?" dehşetle bakışını jeongine çevirmiş ardından aynı şekilde bana bakmıştı.
"Elbet bir gün söyliyecektim.O gün bu gündü.Çünkü seçime sayılı günler kaldı."
"O da açmıyor zaten.Bir aksilik var.Jisung bu kadar uzun süre açmamazlık yapmazdı.Herifin zaten bir yere gittiği yok ne diye açmıyor bu benim telefonumu!?" Dış kapı aniden sertçe açıldı.Başını eğerek gelen kişiye bakmaya çalıştı."Chan?" Sertçe geri kapandığında görüş açımıza chan girdi."Siktir.." dedi changbin mırıldanarak ancak herkes duymuş olmalıydı.Biz bunu sorgularken onu gördüğümde şaşkınlık içerisindeydim.
Gerçekten
Siktir..
"Chan?" Tepki vermedi.Bu oldukça tuhaftı.Bu akşam tuhaflıklar ve kötü koşullar ard arda sıralanıyordu."Chan?" Ayaklandığım esnada seungmin beni göğsümden durdurdu.
"İyi değil.Bence yaklaşmaman daha iyi olur gibi duruyor." Bu cümlesinden sonra chana baktım.Ses soluk vermeden duvarın dibine oturdu."Ciddi bir şey olmuş.Aksi taktirde chan ne olursa olsun böyle yapmaz." Buradaki kimsenin henüz bilmediği bir sır vardı.
Chan benim sevgilimdi.
Onun yanında olmak zorundaydım.
Hızla ayağa kalktığımda ansızın dünyanın ayaklarımın altından kaymasıyla geri yerime oturdum.Boş bulunarak ağzımdan bir nidanın dökülmesine izin vermiştim.Dengem sarsılıyordu.Gözlerimi kırpıştırarak yavaşça olduğum yerden kalktım.Chanın yanına ilerleyerek ayaklarımın üzerine çöktüm.Bacaklarını olabildiğince kendine çekerek kabuğuna çekilmişti."Chan?" Yüzüme bakmadan titrek bir nefes verdi.Ağlayacaktı ve kendini sıkıyordu."Alkol kokuyorsun.Seni içecek kadar kötü yapan şey nedir?"
"Her şey gitti.." Sesi içine kaçmıştı."Her şey gitti minho.." gözleri o kadar dolmuştu ki ağlaması tek kelimeme bakardı."Babamdan bana geçmiş ve ona ait olan her şey..Hepsi.." kaşlarımı çattım.Bu kadarının imkanı yoktu.Bu işte bir iş olmalıydı.Benim tek amacım chana ait olanları korumaktı.
Sikeyim
Jack Bang kesinlikle aptal değil
"Ayhşş.." küfür etmemek için kendimi sıktım.
"Chul.."
"Chulu ben hallederim chan."
"Sadece evim, arabam ve biraz köşeye attığım param var.Onun dışında her şeyimi aldılar minho."
"Chan..sana bunu söylemek hiç istemiyordum ama bir problemimiz daha var." Bana baktı."Felixe ulaşamıyoruz." Dudağı alayla kıvrıldı."Chan biliyorum ama-"
"Ama ne? Hm? Ama ne minho? Sende mi onu tutuyorsun? Hemde ben varken?"
"Chan öyle değil.."
"Nasıl? Bana nasıl tokat attığını kendi gözünle görmedin mi? Ben ona ne yaptım minho? Hım? Bir kez ona karşı kötü laf bile çıkmamış benim ağzımdan! Her otuna bokuna saygı duymuşum adam saymışım ama yok! Beyfendi kendini haklı çıkartmakla kalmıyor birde evi terk ediyor sonra sen bile onu savunuyorsun!" Kafası yerinde değildi ve kesinlikle daha sonra pişman olacaktı."Çok özür diliyerek bunu söylüyorum ama.." parmağını göğsüme bastırdı."Eğer onu savunuyorsan minho benimle mümkünse yüz yüze bile gelme." Duyduğum şeyler bana tokat etkisi yaratırken sebepsiz yere gözlerimin dolmasını tutamamıştım.Yerde öylece kalırken chan ayaklanmış söylenerek dış kapıya yürümüş, kapıyı ardından sertçe kapatarak evi terk etmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Once again,minchan
Fanfiction‼️+🔞MİNCHAN+🔞‼️ Minho, hayatında büyük önem taşıyan arkadaşının ölmesiyle hiç beklenmedik bir sürecin içerisinde bulur kendini. Tanımadığı bir adamın bir anda hayatına girmesiyle yaşadığı şeyleri sorgulamaya başlar ve tesadüf sanılan gerçekler ard...