Açık unuttuğum dolaba geri döndüm. Pijamalarımı elime aldığımda bir kararsızlık yaşadım bu çocuk evdeyken bunları giymesem mi? Ne olacaktı ki her kızın sevdiği pijamalarımda çizgi karakterler olurdu. Benimkisi Betty boop tu. Gerçekten o ateşli çizgi film karakterine aşıktım. Bunu umursamayıp hızlıca pijamalarımı üzerime geçirdikten sonra odadan çıktım. İkisi de kanepede oturmuş sohbet ediyordu.
Onlar konuşurken rahat bir tavırla karşılarına geçip oturdum."Selam sabah yok mu hiç " diyen Çınar beye göz ucuyla baktım. Yeşil gözlerini bana kenetlemiş bakıyordu. Gerçekten benim Deoman'ıma ne çok benziyordu ama onun kadar olamazdı. Neyse asıl konumuza geri dönelim.
"Selam." dedim soğuk bir şekilde. Sonra Sevil'i dönüp "bir kaç gün içinde gelmeyecek miydi bu?" diye karşımda duran Çınarı işaret ettim.
"Öyleydi ama...kaldığı evden ayrılmak zorunda kalmış bu yüzden erken geldi." dedi.
"Ne o geldiğime sevinmedin mi?" diye sordu.
"Duymak istediğin buysa evet"
Oturduğum koltukta döndüm."Yazık oldu bundan sonra hep görüşeceğiz. " diye karşılık verdi. Ardından gözleriyle beni süzmeye başladı.
"Pijaman güzelmiş" deyince bu sefer ben kendimi süzdüm."İstersen sanada bir çift alalım." dedim alay ederek.
"Tarzım değil maalesef." dedikten sonra ayağa kalktı. "odamı hanginiz gösterecek?" dedi. Sevil'in bana bakmasıyla başımı iki yana salladım.
" Odanı da ortak kullanıcağımız eşyaları da göstereyim." Sevil bu sözlerinin ardından ayağa kalkıp odaya doğru gitti. Çınar da bana küçük bir bakış attıktan sonra yanımdan geçip gitti. İkisinin gitmesiyle kanepeye boylu boyuna yayılıp TV 'yı açtım. Oh be dünya varmış.
"Hiç eşyan yok mu bu odayı nasıl dolduracaksın." koridora geçmiş konuşuyorlardı. Kulağımı tıkamadan ikisini dinledim.
"Sadece beş dakika sonra tüm eşyalarım buraya gelecek." telefonunu çıkarıp birine msj attı.
"Çok beklersin." diye küçük harflerle konuştum. Beş dakika sözü gerçek olmayan bir sözdür.
"Bir şey mi dedin" demesiyle aniden dondum. Küçük harflerle konuştum duymuş olamaz.
"Evet, hava bugün çok güzel" dedim. Başımı pencereye doğru çevirdim.
Bana bakmayı kesince bende önüme döndüm. Bir kaç dakika sonra kapı çaldı. Sevil kapıyı açarken bende gözümü yavaşça o tarafa çevirdim. Elinde eşyalarla iki çocuk içeri girdi. Biri kısa boylu ama kaslıydı. Diğeri ise bugün kütüphane de tanıştığım Umuttu."Beş dakika da geldiler bak." diye bana laf atan Çınara dönüp baktım. Onu duymazlıktan gelip kapıya doğru gittim. Buraya kadar gelmiş olan Umuta selam verelim.
"Meraba" dediğim de Umut elindeki çantaları bırakıp bana döndü. Beni burada gördüğüne şaşırmıştı.
"Meraba" dedi küçük bir gülümsemeyle. Gerçekten bu cocuk hem tatlı hem yakışıklıydı.
"Arkadaşlarıma sarkmaktan vazgeç, onlar hardım için buradalar." diyen Çınara şaşkın bir bakış attım.
"Umut benimde arkadaşım hem kimseye sarktığım falan yok."
Hızla Umuta döndü.
"Tanışıyor musunuz?"
Umut'un "evet " demesiyle ikisi birbirine anlamsız anlamsız bakmaya başladı.
"Tamam eşyalarımı getirdiğiniz için sağolun kalanını kendim hallederim şimdi gidebilirsiniz." çocukları kovar gibi kapıdan çıkarırken çirkin bir davranışını daha izliyordum. O arada sadece el sallayabildim Umuta.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
OYUN BOZAN
RomanceSize hayat gibi bir oyundan bahsedeceğim. İstemeden başrolünü aldığım bir oyun. Karşıma çıkan her şeyin bir tesadüf olmadığını anladığım zaman kendimi bu oyunun içerisinde buldum. Her oyunda olduğu gibi bu oyununda bir rakibi ve kurbanı vardı. Peki...