Ecenin bana eşlik etmesi ile birlikte sessiz sedasız odasına çıktık. Çınarı ise salonda kapalı kapılar arkasında aile konularını halletmek üzere yalnız bıraktık. Burada olmak benim için diken üstüne oturmak gibiydi her an bir bomba patlayabilir gibi hissediyordum. Bu gibi aile problemleriyle daha önceden karşılaştığım için deneyimli sayılırdım. Ama Çınarın ailesi hakkında pek bir şey bilmiyordum ve en son karşılaştığım manzara gayet samimiydi. Tabi o zaman babasından hiç bahsedilmemişti ve asıl sorunun babasının kendisi kaynaklı olduğunu şimdi anlıyordum.
"bize içecek bir şeyler alıp geliyorum ne istersin?"diye sordu Ece. Oturduğum küçük kanepeden kalkıp kapının ağzında onunla buluştum.
"teşekkür ederim hiç gerek yok seninle geçen defasında yarım kalan işimizi halletsek."dedim.
"yarım kalan gezimiz demek istedin herhalde." ne demek istediğimi anlamıştı. Tesadüf eseri geldiğim de bana Çınarın odasını göstermeyi teklif etmişti ama o zaman yeni edindiğim bilgilerle buradan çabucak ayrılmak zorunda kalmıştım. Şuan için öyle bir problemim yoktu artık Çınarın kız arkadaşı olmayı kabul ettiğim için de odasını gezmekten suçluluk duymayacaktım.
"öyle de denebilir."
"bu arada onun eve geri taşındığını biliyorsun değil mi?"
"evet bir iki gün erken olsa da dönmüş."dedim. Başını sallayıp odadan çıktı ve peşi sıra arkasında ilerledim. Koridorda kısa bir mesafe yürüdükten sonra üzerinde stop yazılı kapının önünde durduk. Böyle bir yazının olması kimi durdururdu ki Çınarın parlak zekasına hayranım. Ece kapıyı açıp bana önden geçmemi işaret etti. Bir anlık dursam da bu anı uzun zamandır beklediğimi kendime hatırlatarak gri parkeler üzerinde ilerledim. Şuraya bak ki sadece parkeler gri değil odanın tamamı gri renkteydi. Ahşaptan yapılmış koca bir yatak ve hemen hemen yerden başlayıp tavana kadar süregelen bir gardırop. O bile gri renkteydi. Çınarın böyle bir renk takıntısı olacağını beklemiyordum ama duvarda kendi resmimi boydan boya görünce şaşırmadım değil. Bir yıl önceki halim olduğunu omzuma kadar uzanan saçlarımdan anladım. Şimdi saçlarım tamamen uzamış belime kadar dökülüyordu. Küçük bir parkın bankında oturmuş kitap okuyordum ve yüzümde kocaman bir gülümseme oluşmuştu. Bunun nasıl olduğunu hatırlamıyordum ama tahminim okuduğum kitabımdan yana olduğunu söylüyordu.
"bu resim neredeyse bir yıldır burada seni ilk o zaman tanımıştım."elimi kendi resmimin üzerinde gezdirirken göz ucuyla Eceye baktım.
"sence yanlış anlamalı mıyım resmimin burada olmasını?"diye sordum.
"hayır bu sadece senden uzun zamandır hoşlandığını gösterir."dedi. Durumu geçici olarak kabullenerek odanın diğer köşesini dolaşmaya başladım. Cevabı mı net bir şekilde Çınardan alacaktım bir yıldan beri takip ediyor olma düşüncesini beynim farklı yorumluyordu. Ama Çınarın saatlerce resmime bakıp benimle konuştuğu hayalini de etmeden duramıyordum. Kitaplık rafına geldiğimde klasiklerden bir çok kitabın bu rafta yer aldığını görsem de Çınarın bunları okumadığına dair şüphe uyandı içimde. Daha önce ona kitap okurken hiç rastlamamıştım ve kitap okumayan bir erkek arkadaş edindiğim için kendimi hayıflasam mı bilemedim.
"Ben yokken odamı geziyorsunuz ögle mi?"Çınarın sesini duyduğumda irkildim. Kapının ağzında durup bize bakmayı sürdürdü.
"odanın ziyarete açık olduğunu söylediler ve bu anı kaçırmak istemedim."derken bakışlarımı yüzünden ayırmadım ve karşılık çok geçmeden geldi. Bana ya öyle mi ? bakışı attı.
"ben çıkıyorum sanırım göz kulak olma görevim tamamlandı gitmeden önce görüşürüz Alev."Ece bana el sallayıp odadan çıkarken bende peşinde ilerleyip kapıya kadar geldim. Önüm bir kol ve bacaktan oluşan barikatla kapatıldı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
OYUN BOZAN
RomanceSize hayat gibi bir oyundan bahsedeceğim. İstemeden başrolünü aldığım bir oyun. Karşıma çıkan her şeyin bir tesadüf olmadığını anladığım zaman kendimi bu oyunun içerisinde buldum. Her oyunda olduğu gibi bu oyununda bir rakibi ve kurbanı vardı. Peki...