Bölüm 42

2.4K 128 2
                                    

Okulun koridorları herkes derste olduğu için çok sessizdi. Bana en yakın camın kenarına geçip annemin numarasını çevirdim. Birkaç defa çalmasına rağmen kaldırmadı. Mesaj atmayı denedim üst üste bana geri dönmesini söyledim tıpkı onun da bana dediği gibi. Camın önünde durup dışarıda sağanak sağanak yağan yağmuru izledim. Nisan yağmurları erken başlamıştı sanki... Yağmurlu havalardan hoşlanırdım ama aklıma bir çok anı birikirdi.
Hemen arkamda sınıfın kapısı açılıp kapanınca arkamı dönüp baktım. Görüş alanıma Çınardan başkası girmedi.

"Başkalarıyla mükemmel ikili olmuşsun."dedi bana doğru gelerek.
Tek derdinin bu olduğunu biliyordum çünkü bu defa rolümü onunla paylaşmamıştım.

"Teşekkür ederim senin sıran gelmedi mi?"sadece beş dakika olmuştu salonu terk edeli Çınar sahneye çıkmış olamazdı bu kadar kısa bir zamanda.

"Gelmedi ve sen neden Kuzey'le çok takılıyorsun?"diye sordu. İşte bunu beklemiyordum. Ben daha çok dolaylı yoldan söyler diye beklemiştim. Tabi Çınar böyle biriydi aklına geleni pat diye söyleyiverirdi.

"Arkadaşım olduğu için."dedim kısa ve net. Tek kaşını kaldırıp yüzüme baktı.

"Onun iyi bir arkadaş olmayacağını söylemiştim."

"Umut için de aynı şeyi söylemiştin."diye cevap verdim.

"Senin etrafında olan her erkek için aynı şeyi söylüyorum."dedi.

"O zaman kendine de söylemelisin..." Hiç aralıksız cevap verirken okuldan çıkmak için düz koridorda yürümeye başladım.

"Benim kötü biri olduğumu mu söylüyorsun? " hemen yanımda yürümeye başladı. Daha ne kadar uzayacaktı bu konu. Durup yüzüne baktım. Aklım konuyu değiştirmekten yanaydı.

"Çınar şu an da kulübe  geri dönmezsen son oyunda yer alamayabilirsin."dedim. Elinde bulunan son şansını kaybediyor olabilirdi.

"Biliyorum ama bu konu da önemli"

"Böyle bir şey yapacağını bilseydim seninle iddiaya girerdim çünkü şu an da kendi ellerinle kazanmamı sağlıyorsun."dedim en son nokta Çınar ve kaybetmek. Bir kere kaybetseydi herhalde egosu alt üst olurdu.
Yüzüme bakmaya devam etti.

"Gidiyorum ama sırf benimle iddiaya girmekten hoşlandığını söylediğin için."dedi. Bana bakıp güldükten sonra koridoru geri geri koşmaya başladı. Böyle bir şey demek istememiştim Çınarla iddiaya tutuşmaktan hoşlanmıyordum ki ben. O anlamak istediği gibi anlamıştı benim söylediklerimi. Telefonum elimde titremeye başladığında açıp baktım annemden mesaj gelmişti.

Seninle konuşmamız gerek çalıştığım  hastaneye gel.

Sadece bundan ibaretti attığı mesaj. Ya bana kızmıştı ya da başka bir şeye. Bu kadar acil olunası bir durum ne olabilirdi ki benimle ilgili. Gidince öğrenecektim nasılsa iyi ya da kötü. Okulun kapısına geldiğimde yağmur hala yağıyordu. Ceketimi üzerime geçirip kapıdan çıktım. Tamamen yağmur altında kalıp ıslanmadan otobüs durağına vardım. Otobüs veya taksi ne bulursam şuanda atlayıp gidecektim. İçimi saran merak ve endişe duygusu git gide artıyordu çünkü. Karşıdan camında ki yağmur suyunu sile sile gelen taksiyi görünce işaret verdim.

Yarım saat içinde annemin çalıştığı hastaneye gelmiştim. Buraya gelene kadar yağmur daha çok bastırmıştı. Koşarak taksiden inip hastaneye girdim. Asansörün ağzında bekleyen birkaç hemşireyle birlikte bende beklemeye başladım. Ding sesi geldiğinde içeri girip köşeye geçtim. Bir değil iki değil üçüncü kata geldiğimizde indim. Koridordan sağ yapıp annemin odasını buldum. Kapıyı bir kez çalıp içeri girdim. Masa başında gözlüklerini takmış oturan anneme baktım. Masanın hemen önünde oturan adamı ilk önce annemin hastalarından biri sansam da boynundaki stetoskop'u görünce öyle biri olmadığını anladım.

OYUN BOZANHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin