Bölüm 27

2.9K 146 2
                                    

Sabahın ilk ışıklarında zır zır öten telefon sesi üzerime çıkmış bir ayak uyandığında karşılaştığım şeyler bunlardı. Önce telefona uzandım ve onu susturdum. Kendimi zar zor yataktan attığımda Sevil az kala yerde yuvarlanacaktı. Benim yatağımın bu kadar küçük olduğunu unutmuştum. Kaldığımız dairede ikimizin birlikte uyuduğu yatak iki kişi için fazlasıyla büyüktü. Alırken büyük olması önceliğimiz olmuştu. Ben evdeyken çoğunlukla annemle uyuduğum için benim yatağım boşta kalıyordu. O yüzden boyutu fark etmiyordu.

"Saat kaç?" arkamdan gelen mırıldanma sesiyle gözümü duvardaki saate çevirdim. Daha uykudan tam açılamadığım için saat gözüme bulanık görünüyordu.

"Sanırım onu bir şeyler geçiyor." dedim görebildiğim kadarıyla.

"Hmmm...biraz daha uyuyabilirim." diye söylendi. Eğilip dün gece nereye fırlattığımı bilmediğim panduflarımı aramaya başladım. Kapı aniden açılıp annem içeri girince başımı yatağın altından kaldırdım.

"Günaydın uykucular hadi kalkın." uyanmamızı sağlayacak ses tonunu kullanmıştı. Annemin üzerinde pijamalarını görünce sormadan edemedim.

"Bugün işe gitmiyor musun?" dedim. Kapıyı aralık bırakıp duvara yaslandı.

"Hayır... Bugünü kızlarıma ayırdım." dediğinde şaskınlığımı gizleyemedim.

"Şimdi sabahım günaydın oldu." sevinerek terliklerimi aramayı bıraktım. Ayağa kalkıp anneme doğru ilerledim. Benim için açılmış kucağa sımsıkı sarıldım. Sonra geri çekildim.

"Sevil'i de uyandır tatlım ve çabucak hazırlanın...kahvaltı için dışarı çıkıyoruz."

"Tamam beş dakikaya hazırız." söylediklerim pek inandırıcı değildi. Annem arkasını dönüp odadan çıktığında bir şeyi unuttuğumun farkına vardım.

"Anne...babamı arayıp geldiğimi haber vermeyi unuttum. Lütfen benim yerime yapmış ol." arkasından seslendiğimde dönüp bana baktı.

"Sakin ol...her şeyden haberi var." dedi. İçimde kabaran ani endişe duygusu iğne batırılmış balon gibi söndü.

"Seni seviyorum gerçekten." en içten gelen kelimelerdi bunlar. Bana göz kırpıp mutfağa doğru gözden kayboldu. Rahatlamış bir şekilde odanın kapısını kapattım. Sıradaki görevim Sevil'i uyandırmaktı. Dışarı çıkacağımızı söylediğim an zaten bu görev kendiliğinden tamamlanmış olacaktı. Yatağın kenarına geçip oturdum. Kafası yastığın altına gömülüydü. Yastığı kaldırıp kulağına doğru yaklaştım.

"Bugün dışarı çıkıyoruz sen ben ve annem... Anlayacağın şekilde söylüyorum istediğimiz her şeyi yapma hakkımız var... Buradan sonrası sana kalmış ister uyan ister uyanma." deyip son cümleleri söyledim. Yerimden kalkıp dolabımın yanına gittim.Üzerimi değiştirmek için gardırobumun kapaklarını açtım.

"Senin gibi arkadaş yok...önce teklif etmeyi öğrenmelisin." arkamdan sitem etti. Ama uyanmış olması söylediklerimin işe yaradığını gösteriyordu.

"Hadi bu fırsat bir daha gelmez...hem bir kaç gündür içinde okul açılıyor." dedim hatırlatma yaparak. Dolabımdan gözüme kestirdiğim siyah çizgili kırmızı mini eteği aldım. Bunun üzerine düz boğazlı bir kazak giyebilirdim.

"Ahh...tamam hiçbir şey demiyorum. Son güne kadar rahat rahat gezelim." dedi. Seçtiğim kıyafetleri alıp yatağın üzerine bıraktım.

"Giyinmek istersen dolabın kapağı açık." Sevil'in buraya gelirken hiçbir şey getirmediği aklıma geldi. Ve ona bu teklifi sundum.

"Üzerime olurlar ise neden olmasın." dediğinde gülerek karşılık verdim. Çünkü Sevil'e kıyasla ben biraz zayıf kalıyordum.

**************

OYUN BOZANHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin