Karın keyfini çıkardıktan sonra eve geçmiştik. Herkes üzerini değiştikten sonra salonda buluştuk. Umut'ta bize katılmıştı. Bu defa ayıcıklı pijamalarımı giymiştim. Kalın polardan yapılmıştı. Neredeyse bu kış hiç üşümeyecektim. Kanepenin birine geçip oturdum. Herkes yerini almıştı. Çınar karşımda Umut onun yanında Sevil tekli koltukta herkes kafaya gore takılmıştı. Karnımdan yavaş yavaş sesler gelmeye başladı. Doğru duyuyordum çünkü sabahtan beri bir şey yememiştim. Karnımdan çıkan sesler çok kuvvetliydi ki Çınarın maskarası olmuştum yine.
"Ayıcığın karnı acıktı galiba." dedi. Suratımı asıp durdum. Olur şey miydi bu Umut'un yanında.
"Bir şeyler yemek isteyen... Sandiviç hazirlayabilirim." ayağa kalkıp teklifime katılan var mı diye baktım.
"Sen yapıyorsan yerim." Umut'un sözler kafamda yankılandı.
"Senin evin yok mu git evinde ye yemeğini." araya giripte şu çocuğu bir kere ezmesen olmazdı Çınar bey.
"Davet eden sendin Çınar unuttun mu?" bu hatırlatmayı ben yapıcaktım ki Umut önce davranmıştı. Çınar sert bir şekilde koltuğuna yaslanıp surat astı.
"Tamamdır...herkese birer sandiviç yapıyorum." zaman kaybetmeden mutfağa geçtim. Önce tabakları çıkardım. Sonra sandiviç için salam kaşar domates ne gerekliyse aldım dolaptan. Sandiviçleri tabaklara koyup hazırlarken iceridekilerin konuşmalarına dikkat kestim.
"Sen ne yapmaya calışıyorsun..." diye Umuta bağıran Çınarın sesini duydum.
"Hiçbirşey yapmadan nasıl kazanabilirim sence" Umut'un verdiği cevapla kafam karıştı. Neden bahsediyordu bunlar.
"Tartışmanızı başka yerde yapsanız." ikisini birden susturan Sevil'in sesiydi.
Hazırladığım sandviçleri tepsiye koyup içeri götürdüm. Ben geldiğim de hepsi susmuşlardı.
"Ne konuşuyordunuz siz" merak edip sordum. Hepsi birden şaşkın gözlerle bana baktılar.
"Hiç...sadece Çınar'ın yaptığı çocukluklar işte." bunu söyleyen Umut olduğu için inandım. Ortada bir şey var gibiydi ama kurcalamanın anlamı yoktu.
"Herkese afiyet olsun." bende tabağımla birlikte yerime geçtim. Gözlerimi hepsinin uzerinde gezdirdim. Umuta bakıp kaldım. Tek üzüldüğüm Umut gibi çocuğun da gitgide Çınara uymasıydı.
İki kuzenin birbirinden bu kadar farklı olmasına sevinmişken hemde.*************
Ne kadar olmuştu Çınarın bizimle aynı evde yaşamaya başladığına. Uzun zamandır takvime elim değmiyordu. Bir an önce gitmesi için günleri sayar olmuştum bir zamanlar. Şimdi ise alışmıştım onun uyuzluklarına. Elimdeki kalemin kapağını açıp takvimin üzerine bir çizik daha attım. Tam tamına iki buçuk ay olmuştu. Geriye kalan üç bucuk ay. Yatağın üzerinde duran telefonum titremeye başlayınca uzanıp aldım. Ekranda çıkan numara pek yabancı değildi. Babam annemle ayrıldıklarından bu yana benimle bir iki kere konuşmuştu. Doğrusu o konuşmak istemişti ama ben reddetmiştim. Annemi o kadar kırdıktan sonra ortada konuşacak bir şey bulamıyordum. Telefon elimde hala titriyordu. En azından iki kelime et Alev o senin baban içimdeki sese aldanıp telefonu açtım.
"Efendim baba."
"Alev...nasılsın kızım." sesi her zamanki gibi sakin ve yumuşaktı. Hiç değişmemişti.
"İyim sen nasılsın."
"Bende iyim...sana bir şey söyleyeceğim." işte asıl konuya gelmiştik.
"Dinliyorum."
"Ben evleniyorum...senin de bunu bilmeni istedim." söylediği kelime beynimde dört dönüyordu. Ben evleniyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
OYUN BOZAN
RomanceSize hayat gibi bir oyundan bahsedeceğim. İstemeden başrolünü aldığım bir oyun. Karşıma çıkan her şeyin bir tesadüf olmadığını anladığım zaman kendimi bu oyunun içerisinde buldum. Her oyunda olduğu gibi bu oyununda bir rakibi ve kurbanı vardı. Peki...